Felaketler dinmek bilmiyor. Adeta yağıyor.

Türkiye felaketlerle anılan, yanıp yıkılan bir ülke haline geldi.

Bir yandan ormanlar yanıyor, bir yandan sel felaketleri sürüyor.

Pandemi ise hala büyük bir felaket durumunda. Ölümler yükseldi yeniden. Aşı krizi bir türlü çözülemedi. İki doz aşı olanların sayısı 30 milyon. 85-90 milyon nüfusuyla bu sayı çok yetersiz. Yanlış politikalar ve keyfi uygulamalar salgını yaymaya, ölümleri arttırmaya devam ediyor.

Diğer tarafta ırkçılık büyük bir felaket halini alarak çığ gibi büyüyor. Ankara’da bunu gördük. Türkiye’nin başkentinde, Ankara’nın arka mahallelerde ırkçılık başkaldırmış durumda. Katliam provaları gibi endişe verici gelişmeler yaşanıyor.

Tüm bu felaketleri besleyip büyüten hükümet ise felaketlerin efendisi havasında.

Suriye felaketi, Libya felaketi, şimdi de başımıza yeni bir Afgan felaketi musallat ediyorlar. Taliban’ın iş birliği için olmadık işler çevriliyor. AKP Hükümeti, ortağı MHP ile Türkiye’yi içeride ve dışarıda felaketlere açık bir ülke haline getiriyorlar. Seçim sürecini böyle karşılamayı, felaketler içinde yeniden başa geçmeyi hesapladıklarını düşünen çok sayıda insan var.

Akdeniz ve Ege kıyıları yandı, kül oldu. Hala süren yangınlar var. Yangınlara çok geç müdahale edildi. Can kaybı, mal kaydı, büyük doğa yıkımı yaşadık. Ancak yangın bölgelerindeki halkın taleplerini karşılayacak, yaraları saracak politikalar, ortaya konmuş programlar yok. Ülkenin birçok bölgesi sel felaketi yaşadı, yaşıyor. Türkiye, evi yananların, sele kapılanların başına çay paketi fırlatan bir yönetim altında, yeni felaketlere gebe.

Ekonomik krizin yükünü çeken işçi ve emekçilerin verdikleri yaşam kavgası, süren felaketlerle birlikte daha da çekilmez bir hal aldı. Elinde avucunda ne varsa yangınla yok olan, sele kapılıp gidenler var. Ancak emekçilerin, yoksulların sesine kulak veren kimse yok. İşsizlik artıyor, enflasyon yükseliyor, ücretler düşüyor, TL değer kaybediyor, eğitim-sağlık sorunlar yumağı halini aldı. Tarım ve hayvancılıkta ithalatla döndürülen bir durum yarattılar. Yokluk diz boyu.

Pandemide daha kötü sonuçların yaşanacağına ilişkin ciddi uyarılar var. Bilim insanlarına kulak asmayan AKP pandemideki yeni boyutun tek sorumlusudur.

Tüm bunlara eklenen yeni bir felaket ile karşı karşıyayız ki, o ülkenin her yanını bir anda yangın yerine çevirebilir. Hükümetin yanlış politikalarının körüklediği göçmen akını karşısında kaynatılan kazan yeni felaketlere yol açıyor. Altındağ’daki ırkçı kalkışma bunu gösteriyor. Önceki gün Ankara Altındağ’daki kalkışma, evlere, dükkanlara saldırı içerideki büyük felaketin boyutuna işaret ediyor. Hükümet ortaklarının körüklediği nefret söylemi mahallede, sokakta ırkçı linç organizasyonlarıyla realize oluyor.

Suriyelilere, Afganlılara, göçmenlere karşı büyüyen nefretin önünün alınamaz bir boyuta yükseldiği görülüyor. Daha birkaç hafta Konya Meram’da önce bir kişi, ardından yedi kişilik Kürt ailenin tüm fertleriyle öldürülmesi acı sonucu duruyor orta yerde. AKP ve ortağı MHP’nin bir yönetim argümanı olarak yaygınlaştırdığı nefret söylemi, lümpen kesimi vurucu güç olarak dizayn ediyor. Yangınlarda eli silahlı yol kesip kimlik sorgulayanların türleri genişleyerek ülke sathına yayılıyor.

AKP-MHP yönetiminin yanlış politikaları, muhalefetin ulusalcı-milliyetçi çıkışları içeride halkları karşı karşıya getiriyor ve ölümlerle sonuçlanan nefret dolu şiddeti belemeye devam ediyor.  

Kilis’in nüfusunun yüzde 80 dolayına dayandığından, Suriyelilerin belediye başkanlığını kazanacağından söz edenlerin Suriye’deki duruma çözüm aramak yerine göçmenlere savaş açmış olmaları hiçbir biçimde kabul edilmezdir. Sermaye kesimlerinin ucuz iş gücü olarak bu içeriye akından oldukça memnun oldukları görülürken, devasa bir boyut kazanan işsizler ordusu öfkesini sermayeye ve onun arkasındaki hükümete yöneltmek yerine göçmenlere yöneltiyor.

Urfa, Gaziantep başta olmak üzere, ülke düzeyindeki tüm sanayi bölgeleri, orta ölçekli iş alanlarının tüm yükünü Suriyeliler ve şimdi de Afganlılar sırtlanmış durumda. Köleler haline getirilmiş göçmenler üzerinden ezilenler, işçi ve emekçiler bir yandan ucuz emek politikasıyla daha da yoksullaştırılırken bir yandan ırkçı politikalarla, yoksullar birbirine düşman edilip kırdırılıyor.

İşsizliğin de yoksulluğun da sebebi 19 yıllık AKP iktidarı boyunca sürdürülen ekonomi politikalarıdır. Suriye savaşı ve milyonlarca Suriyelinin göç yollarına düşmesinin, ülkemizde 5 milyon dolayında olduğu söylenen Suriyelinin gelişinin esas nedeni AKP’nin Neo-Osmanlıcı politikalardır. Şimdi Afganistan’da ABD askeri olmaya soyunmuş hükümetin yarattığı yeni sorunlarla karşı karşıyadır Türkiye.