Yazılacak, tartışılacak o kadar çok konu var… İsrail zulmü devam ediyor. Filistin toprakları bombalanıyor. Yine oluk oluk kan akıyor. Netanyahu yönetimi bayramı kana buladı. Boğazına kadar yolsuzluğa batmış olan Netanyahu da tıpkı Türkiye’yi yönetenler gibi pisliklerinin üzerini örtmek için dine, milliyetçiliğe, vatan, toprak, millet sloganlarına sarılıyor. Irkçılık yapıyor. İktidarda kalmak için katliamlarını arttırıyor.

Bir koalisyon hükümetinin kurulması eşiğindeki ülkede, hırsızlığı ve yolsuzluğu ayyuka çıkmış olan Netanyahu, kendi iktidarının garantiye alınmak için Filistinli kadın ve çocuklara kıyıyor. Yargılanmaktan, hapse atılmaktan kurtulmak için daha çok Filistinli kanı dökmeyi hesaplıyor. İçeriden desteği arttırmak, hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetin üzerini kapatmak istiyor. Filistinli kanı akıttıkça yargılanmaktan kurtulacak, iktidarda kalmayı sağlayacak…

Birbirlerine ne çok benziyorlar…

İnsan nereden başlayacağını, neyi konuşacağını şaşırıyor. Sedat Peker’in açıklamaları oldukça sarsıcı… "Vatan, millet, bayrak, ezan” sözlerini ağızlarından düşürmeyenlerin, İslam aleminin liderliğinden söz edenlerin, içeride ve dışarıda neler çevirdikleri, ne durumda olduklarını hem İsrail katliamı karşısındaki suskunlukları hem de Peker’in açıklamalarındaki “yavuz hırsız” havalarıyla görmüş oluyoruz. Çin karşısında sus pus olan, “Uygur Türkleri”ni ağızlarına bile almayanlar, aynı tavırlarını Filistin halkına uygulanan katliam karşısında da sürdürüyorlar.

Bir organize suç örgütü lideri olarak Sedat Peker’in “içeriden biri” olarak konuştuğu görülüyor. Daha önce devletin en üst katlarıyla muhatap olmuş ve kademeli olarak bir ilişkiler ağı içinde olduğunu açık seçik olarak sergiliyor. Erdoğan ile fotoğrafları olan, kabullerde bulunmuş biri Peker. “Hayırsever iş adamı” ünvanlı…  İçişleri Bakanı’nın kendisini koruduğunu, koruma tahsis ettiğini açıklıyor. Devletin egemenlerin elindeki bir yönetme aygıtı olarak ne halde olduğunu çarpıcı açıklamalarıyla gösteriyor. Zerrab’dan Zindaşti’ye, Burhan Kuzu’ya kadar birçok şey yaşandı.

Aslında vatan, millet, ezan bayrak söylemi ile nelerin nasıl örtüldüğü bu denli çarpıcı gösterilemezdi. Bizlerin söyledikleri, muhalefetin dile getirdiklerini “vatan, bayrak, ezan millet düşmanlığı” ile izah edilip işin içinden sıyrılanların nasıl da boğazına kadar pisliğin içine batmış olduklarını onlarla birlikte olan ancak şimdilerde çıkar çatışmaları içine girmiş olan ortaklar açıklıyor. 

Bir kez daha devletin olanaklarını uzun süre paylaşmış olanlar görüyoruz. Aynı Fethullah Gülen ile olan ilişkiler ağı… İktidar kavgası boyutuna ulaşınca “darbe ve FETÖ” düzeyine vardığı sonuçları hatırlatıyor. Ortaklıklar bozuldukça kirli ilişkiler deşiliyor, saçılıyor.

Hukukun yerle bir edildiği, kuralsızlığın bir yönetim tarzı haline getirildiği ülkede, yıllardır al gülüm ver gülüm, can ciğer kuzu sarması halinde işleri yürütenlerin didişmesi kirli uru gün yüzüne çıkardı. 

Görünen o ki, hukuksuzluğun hücrelerine kadar işlediği mevcut mekanizmanın önemli bir kanalı haline gelmiş olan mafyanın bir kolu baş kaldırmış durumumda. “Her yerde mafya kanunları işlerken, hukuksuzluk bir yönetme haliyken bana bu yapılır mı?” demeye getiriyor Sedat Peker. Gülüyor, dalga geçiyor… Adeta, “Çakıcı ile Ağar kol kolayken, devletin olanakları önlerine serilirken, bana bu yapılır mı?” diye soruyor. “Oysa nasıl da destek çıktım, nasıl da olanaklar sundum…” Daha önce iktidarın yanında duran, destek mitingleri yapan, Barış İçin Akademisyenler için “Oluk oluk kanları akacak, kanlarından duş alacağız” diyen, Suriye’deki cihatçılara dolu kamyon konvoyları gönderen, Erdoğan’a destek mitingleri düzenleyen biri Peker. Gazeteciler, düşünce insanları, muhalifler, bir twit atan hapse doldurulurken, sicili temizlenmiş, sabıkasız haldeki Peker, mafyanın egemen hale geldiği bu koşulara kendisine yapılanı anlamakta güçlük çekiyor olmalı… Dünün gözdesi mafya mensubunun, şimdi iktidarın mensuplarını ve iktidarın koruyup kolladığı çevreler veryansın ediyorsa, bunda dünün derin ilişkileri ağının etkisi olsa gerek.

“Azeri iş adamı”ından alınıp başına geçilen Bodrumdaki ünlü milyar dolarlık Yalıkavak Marina'nın aslında bir nevi bir üs gibi kullanıldığına dikkat çekiliyor. Derin ilişkiler ağına işaret ediyor. Ağar’ın, Devlet Bahçeli eliyle ve Erdoğan’ın onayıyla hapisten salıverilmiş olan Alaaddin Çakıcı ve diğer prensleri yanına alarak çektirdiği fotoğrafın derinliğine dikkat çekiyor. Mehmet Ağar için dile getirdikleri hem ticari hem siyasi hem farlı ilişkiler ağı ve AKP milletvekili oğlunun, gazeteci Yeldana Kaharman’ın şüpheli ölümü ile durumu ve daha birçok şey var. Kolombiya ve Panama’dan Türkiye gelen uyuşturucu gemilerinin üzeri kapatılıyordu, Çakıcı’nın açıklamaları yeni boyut kazandırdı. Yakalanan ve Türkiye’ye teslim edilecek olan uyuşturucu ağı birçok şeyi akla getiriyor. Türkiye’nin dünyanın dağıtım istasyonuna dönüştürüldüğü görülüyor.

Susurluk’tan daha boyutlu ilişkiler ağıdır ortaya çıkan. Devlet, mafya, siyaset ve ticaretin hangi boyutlarda olduğu, ulusal ve uluslararası bir ilişkiler yumağıdır göz önüne serilmekte olan…

Ve aslında vatan, millet, ezan, bayrak söylemiyle nelerin örtüldüğünü bir kez daha görmüş oluyoruz. İsrail’de de başka yerlerde de böyle…