İZMİR - AKP'lilerin, 14 Mayıs'a dair “darbe” söylemlerinin kaybettiklerini bilmenin itirafı olduğunu vurgulayan siyasetçi Nesrin Nas, bu açıklamalarla toplumsal muhalefeti sandığa gidemez duruma getirmek istediklerini fakat muhalefetin çoğunlukta ve direngen olduğunu söyledi.

Siyasi ve ekonomik krizlerin gölgesinde 14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere sayılı günler kaldı. AKP iktidarı devletin tüm olacaklarını arkasına alarak seçim faaliyeti yürütmesine rağmen yapılan kamuoyu araştırmalarında istediği sonucu elde edemiyor. Tek başına iktidar olamayacak olan ve Cumhurbaşkanlığını da kaybetmesi muhtemel olan AKP'li isimler ise seçim güvenliğini tehlikeye atacak açıklamalarda bulunuyor.

Namazlı kutlama-şampanyalı kutlama gibi toplumu kutuplaştırıcı, ayrımcı dil kullanan bakan ve bürokratlar aynı zamanda seçimlerin meşru olmadığını ima eden açıklamalarda bulundu. İlk olarak İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Adayı Süleyman Soylu "15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir" derken, arkasından AKP'li isimler tek tek benzer açıklamalar yaptı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, "2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye'nin tam bağımsızlığına darbe olur", AKP Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Bunların amacı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Ak Parti'yi, Cumhur İttifakı'nı göndermek. Bir oy, Cumhurbaşkanı'mızın karşısında Türkiye'yi tehdit edenlere en güçlü cevabı verir", Milli Savunma Bakanı ve AKP Kayseri Milletvekili Adayı Hulusi Akar ise "Bu bir seçim değil. Bu bir zihniyet meselesi. Normal bir ülkede, normal zamanlarda bir parti gelir, bir parti gider. Bu o değil. Türkiye'nin önüne taş koymak istiyorlar. Türkiye'yi durdurmak istiyorlar. Her şeyi değiştirmek istiyorlar. Tapuyu başkalarına vermek istiyorlar" açıklamalarında bulundu.

SEÇİM GÜVENLİĞİ KAYGISI

Kullanılan kutuplaştırıcı dili ve “darbe” imalarını siyasetçi Nesrin Nas değerlendirdi. Bu söylemlerin basit bir mesele olarak ele alınmaması gerektiğini ifade eden Nas, "Demokrasi kültürleri, anlayışları bu kadar eksik ve yanlış. Ama bu aynı zamanda başka bir takım düşünceler içine olduklarını da gösteriyor. Zaten seçimlerin adil olduğunu söyleyemeyiz. Mesela Yeşil Sol Parti'nin milletvekili adayları tutuklanıyor, propaganda yapması engelleniyor. Yine Millet İttifakının pankartları indiriliyor. Bakanlık sıfatlarıyla devletin maddi imkanları, güvenlik ve yargı bürokrasisine kadar her şey ellerinin altında. Elindeki tüm bu güç ve imkanlara rağmen halen darbe imasında bulunmaları seçim güvenliğine ilişkin kaygıları ortaya çıkarıyor. Burada amaçlanan şeylerden birisi de muhalif seçmene bir korku yaymak, hem sokağa çıkamaz hem de sandığa gidemez hale getirmek" dedi.

'MUHALEFET ÇOĞUNLUKTA'

Bu söylemin bir yandan da iktidarın kaybettiğini bildiğinin itirafı olduğunu vurgulayan Nas, "Kaybettiklerini biliyorlar. Toplumsal muhalefet kendilerinden yana değil. Kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 55 ile 58 arasında değişen bir oranda 'Asla Erdoğan'a oy vermem' diyen bir kesim var. Bu çoğunluğu değiştiremeyeceklerini biliyorlar. Korkutarak toplumsal muhalefet üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu da sonuna kadar deneyecekler. Önümüzdeki haftalarda daha farklı şeylere şahit olabiliriz. BTK'nin (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) elindeki tüm verileri kullanarak sahte videolar üretme ve seçimleri yönlendirme gibi her türlü yolu deneyeceklerdir. Seçimleri güvenli hale getirebilmenin avantajı ise toplumsal muhalefetin çoğunlukta olması ve direngenliği. Buna güveniyoruz" diye belirtti.

KUTUPLAŞTIRICI DİL

İktidar yetkililerinin kullandığı kutuplaştırıcı ve ayrımcı dile de değinen Nas, Türkiye'nin çok kötü dönemlerden geçmesine rağmen insanların inançları, kimlikleri, cinsiyeti nedeniyle ötekileştirildiği ve ötekinin şeytanlaştırıldığı bir dönem yaşamadığını aktardı. Bir ülkedeki demokrasinin kriterlerinden bir tanesinin iktidarın seçim ile iş başına gelmesi olduğunu vurgulayan Nas, "Ondan çok daha önemli olan ise sandıkta kaybeden iktidarın barışçı bir şekilde iktidarı devretmesidir. Bu iktidar sürekli olarak barışçı bir şekilde devretmeye hazır olmadığını eğer böyle bir şey olursa bunu darbe olarak niteleyeceği ve eyleme geçeceği imasında bulunuyor. Türkiye'nin böyle bir yere gelmiş olması, iktidarın son 10 yılda ülkeyi soktuğu cendere son derece üzücü" ifadelerini kullandı.

'MUHALEFET BİRLİKTEN YANA'

"İnsanların yaşam biçimlerine, etnik ve inançlarına göre bu kadar ötekileştirilmesi bu topluma ileride fırtına biçmek üzere rüzgar ekmektir" diyen Nas, bu ayrımcılığın ileride çok kötü yerlere gideceğini vurguladı. Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin dilinin, üslubunun çok önemli olduğunu söyleyen Nas, "Kemal Kılıçdaroğlu asıl mücadele edilmesi gerekenin bu üslup olduğunu söyledi. Yine Mithat Sancar da benzer şeyleri söylüyor. Muhalefet sürekli birlikten, farklılıkların çoğulculuğundan bahsederken iktidar da sürekli ötekileştirici bir dil kullanıyor. Türkiye ne zaman kutuplara ayrılsa insanların sofradaki ekmeği küçülmüş, aşı ve işi yok olmuştur. Umarım 14 Mayıs'ta toplum olarak bir araya gelerek buna bir dur diyebiliriz" diye konuştu.

MA / Tolga Güney

Editör: Haber Merkezi