Bilindiği üzere  " Ötekilerin Gündemi " haber sitemizin yazılımını güncelleştirdik, bu doğrultuda daha önce (04/01/2019) yaptığımız söyleşi ve röportajlarımızı yeni sitemizde tekrar paylaşıp, sitemizin kategorilerini  güncelleştiriyoruz. 

KOCAELİ -KANDIRA CEZAEVİ- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; DBP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak, Eş Genel Yayın Yönetmenimiz Hamza ÖZKAN’ a Türkiye’deki mevcut siyasi atmosfer, DBP’nin yerel yönetim modeli ve pratiklari tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Türkiye’de her zaman bir demokrasi ve insan hakları sorunu vardı ama hiçbir zaman son yıllarda yaşadığımız kadar iş çığırından çıkmamıştı. Tek adam yönetimi, kültürel olarak tekçilik dayatması derken; şimdi tek tip insan dayatmasıyla karşı karşıyayız. Düşüncelerimizin ve siyasal tercihlerinizin suç kapsamına alınmaması için iktidarla aynı düşüneceksiniz. Herhangi bir konuda iktidar gibi düşünmüyorsanız başınız belada demektir” şeklinde konuşan Kışanak’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;


Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Kadın Çalışma ve Daire Başkanlığını ne amaçla kurdunuz?

Tüm kentler gibi Diyarbakır nüfusunun da yarısı kadınlardan oluşuyor. Daha önce belediyelerde sosyal hizmetler ile kadın çalışmaları aynı daire başkanlığı tarafından yürütülüyordu. Bu da kadın çalışmalarının ikinci planda kalmasına neden oluyor, kadınların talepleri, beklentileri doğrultusunda kentsel hizmetler üretilmesine katkı sunmuyordu. Kadınların eşitlik ve özgürlük talepleri sosyal yardımlaşmanın çok ötesinde bir çalışmayla karşılanabilir ancak. Bu nedenle kadın çalışmalarının ayrı bir daire başkanlığı tarafından yürütülmesini sağlayan böyle bir idari düzenlemeye gittik. Kadın çalışmalarına özgü bir bütçe ayırabilmek için de bu idari yapıya ihtiyaç vardı. Kadın daire başkanlı eliyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınların ekonomik hayata daha aktif katılması ve kadınlara yönelik her türlü eğitim ve araştırma faaliyetlerinin koordineli bir şekilde yürütülmesinin olanağı yaratıldı. Ayrıca kadın daire başkanlığı ile belediyenin diğer daire başkanlıkları arasında eşit mesafede bir ilişki kurularak kentsel hizmetlerin kadınlar lehine düzenlendiği bir mekanizma kurulmuş oldu. Biliniyor Amed’in bir ‘kadın kenti’ olma iddiası var, biz de bu iddianın yerel yönetim düzeyinde hayata geçmesi için çaba sarf ettik.

 


Diyarbakır’ın sorunlarından biri de Kültür Merkezlerinin yetersiz olması; sizin zamanınızda açılan Kültür merkezi Diyarbakır’ın bu sorununa çözüm sundu mu?

         En çok içimi acıtan şeylerden biri de çok büyük bir hevesle yaptığımız kültür merkezinin Diyarbakır halkına sunulamaması oldu. Sanatçılar, kültür emekçileri, Amed halkı, hepimiz yeni sezonda kültür merkezindeki etkinlikleri heyecanla bekliyorduk. İki yıl boyunca büyük emekler verilerek yapılan kültür merkezinin mükemmel olması için sanatçı arkadaşlarımız çalışmaları en ince ayrıntısına kadar yakından takip ettiler, eşyalarını özenle seçtiler. 2016-2017 dönemi için çok güzel planlar, programlar yapılmıştı. Kayyum atandıktan hemen sonra tüm kültür çalışanları KHK ile işten çıkarıldılar. Tam bir kültürel kıyım yaşandı. Basını mümkün olduğu kadar takip ediyorum, gelene gidene de soruyorum. Diyarbakır halkının kültür merkezinden yararlandığına dair hiçbir haber alamadım. Neyse az zaman kaldı, 31 Martta halkın iradesi yeniden tecelli ettiğinde kültür merkezi de asli işlevlerine dönecek, halka hizmet sunmaya devam edecek. Umarım bu arada fazlaca hor ve hoyrat kullanılmamıştır.



Gözaltına alındınız, tutuklandınız, görevden uzaklaştırıldınız, bu süreçte neler yaşadınız, nasıl direndiniz, size neler güç verdi, kimler destek oldu?

         İki yılı aşkın bir zamandır tutukluyum. Bu süreçte cezaevi koşulları nedeniyle yaşadıklarımı fazlaca önemsemiyorum. Ki hasta tutsakların, annesiyle birlikte mahpus yaşayan çocukların, tek kişilik hücrelerde yıllarca kalanların durumu ortadayken koşullardan bahsetmeyi etik de bulmuyorum. Halktan üç kez onay almış, iki dönem milletvekilliği, parti eş başkanlığı yapmış, Diyarbakır gibi önemli bir kentte belediye eş başkanlığına seçilmiş bir kişi olarak; benim şahsımda halkın iradesine yapılan saldırı insanı en çok zorlayan şey. Kendisine yönelik her eleştiride ‘sandıktan çıkan iradeye saygı’ çağrısı yapan iktidarın bu kadar pervasızca bize oy veren milyonları hiçleştirmesi kabul edilemez. Beni bu göreve layık gören halkın emanetiyle birlikte cezaevine girdim. Bana en çok güç veren şey tüm baskılara rağmen halkın iradesine sahip çıkan tutumu oldu. Geçen bu süre içerisinde iki seçim(referandum, başkanlık/milletvekilliği) yapıldı, her ikisinde de halkımız gereken cevabı verdi. Şimdi yerel seçimler yapılacak. Ben inanıyorum ki en güçlü cevap bu sandıktan çıkacak. Halk kayyum zihniyetini sandığa gömecek.

İnsan için hesap vereceği en önemli mahkeme vicdanıdır. Her daraldığımda vicdanıma başvuruyorum; “yanlış bir şey yaptın mı, kimsenin hakkına hukukuna el attın mı, halkın seçimlerde verdiği emanete layık olabilmek için elinden geleni yaptın mı?” sorularına verdiğim yanıtlar bana direnme gücü veriyor. Vicdanım rahat, alnım açık, yüzüm ak. Gerisini zulmedenler düşünsün…



Dört duvar arasında kitap yazmak fikri nasıl oluştu,  kitabınız büyük ilgiyle karşılandı ve çok sayıda okuyucuya ulaştı, aynı zamanda arkadaşlarınız sizin adınıza okurlarınız için kitaplarınızı imzaladılar, neler his ettiniz imza günlerinde?



         Seni hapsettikleri dört duvarın ötesine çıkmanın en etkin yollarından biri de yazmaktan geçiyor. Hapsetmenin özü yoksun bırakmaya dayanıyor. Sevdiklerinden, sosyal ve siyasal çevrenden yalıtılarak bir insan olarak kendini gerçekleştirme imkânını ortadan kaldırmak istiyorlar. Maddi ve fiziki koşulların kısıtlı olması, kötü olmasının ötesinde bir durum hapsetmek; insanı işlevsiz kılma amacı taşıyor. O nedenle ceza evlerinde yapılabilecek en iyi şey kendini üretken kılmaktır. Okumak çok önemli ancak okuduklarını tartışabileceğin, aktarabileceğin, başka fikirlerle muhakeme ve mukayese edebileceğin, öğrendiklerini hayata geçirebileceğin, toplumsal bir varlık olarak sorumluluklarını yerine getirebileceğin imkânlardan yoksunsun. Yazmak bu imkânı yaratmanın yollarından biri. Beni yazmaya iten en önemli etken buydu.

Bir de her gelen mektupta “Diyarbakır Cezaevini niye yazmıyorsun” sitemi yer alıyordu. Bu cezaevindeki kadın arkadaşlar da yazma konusunda beni epeyce teşvik ettiler. Ben de kadınların siyasette yer alabilmek için yürüttükleri mücadeleyi konu alan bir kitap yazarsam yaşadığımız sürece de bir cevap olur diye düşünerek yazmaya başladım.

İşin bir de esprili bir yanı var. Tutuklandığımda ilk üç ay tecritte tutulmuştum. Bunun yasa dışı olduğunu, insan haklarına aykırı olduğunu belirterek cezaevi infaz hâkimliğine dilekçe yazıp tecridin kaldırılmasını talep ettim. İnfaz hâkimliğinden gelen karar da açıkça “tutuklamanın amacının elem ve keder çektirmek” olduğu, bu nedenle bir hücrede tek başıma tutulmamın “hukuka uygun” olduğu yazıyordu. Bu kararı görünce önce güldüm, sonra da “elem ve keder” çekmemek için yazmaya karar verdim. Kendime görevler veren bir çalışma programı yaptım. Her gün mutlaka bir saat yüksek sesle kitap okuyup, kendi kendimle arkadaşlık ettim. Akşamlarımı da yazmaya ayırdım.

İmza günlerinde sadece ben değil buradaki kadın arkadaşların hepsi büyük bir heyecan yaşıyor. Bu konuda kim bir haber alsa hemen bir yolunu bularak diğer arkadaşlarla paylaşıyor. Bu kitap aracılığıyla kendimizi dışarıya taşıyabildik, kadınlarla buluştuk, kitap fuarlarının havasını soluduk. Kadın dostluğunu, dayanışmasını çok güçlü olarak hissettik. Kitapla ilgili olarak yapılan etkinliklerde fotoğraf çekip gönderdiler, kadınların mesajları bizlere ulaştı. Kitapta röportajı yer alan diğer cezaevlerindeki kadın arkadaşlardan da mektup alıyorum, “kitap dışarı ile aramızda bir köprü oldu” diyorlar. Bu kitabın bir amacı da dışarıda devam eden kadın özgürlük mücadelesine içerden destek sunmaktı. Umarım böyle bir katkısı olmuştur.

“Yeni bir kitap var mı” sorusuna “evet” yanıtı vermek için henüz erken ama yazmaya devam ediyorum.

Halk sizi seçti, 15 Temmuz darbesinden sonra sizin belediyenizle beraber 94 belediye eş başkanlığına darbe yapıldı, yerinize kayyumlar atandı, bu atmosfer Türkiye için ne ifade ediyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? Sizlere oy veren halk bu darbeyi nasıl yorumluyor?

Bize oy veren halk bu saldırının şahıslarla alakalı olmadığını, bütün bir halkın iradesine yönelik bir siyasi darbe olduğunu çok iyi biliyor. Kayyumları, Kürtlere yönelik genel bir saldırı dalgasının yerel yönetimlerde yansıması olarak değerlendiriyor. İki yıl önce belediyelere kayyum atayan iktidar, şimdi de Rojova’da kurulmaya çalışılan demokratik halk yönetimlerini hedef aldı. Bu iktidarın halk iradesiyle bir sorunu var.

Kürtler büyük ölçüde bu otoriter baskıcı yönetime anlam veriyor ama batıda öylesine yükselmiş bir milliyetçilik dalgası var ki siyaset yelpazesini sağa çeken bir dalga bu. Yıllarca Kürtler de yararlanır diyerek birçok demokratik hak yasalarda yer almadı. Batıyı hep bu argümanla hak talebinden vaz geçirdiler. Dünyanın neresinde, hangi yerel yönetim mali imkânlarının ve yetkilerinin daha fazla olmasını istemez. Türkiye’de batıdaki belediyeler Kürt sorunu nedeniyle bu haklarından vaz geçip merkezi iktidarla iyi geçinerek işlerini yürütmeye çalıştılar. Şimdi Kürtlere uygulanan ayrımcı hukuksuzluk tüm topluma, batıya da dayatılıyor. Muhalefetin kazandığı belediyelerin tamamı görevden alınma tehdidi altında. Türkiye toplumunun artık Kürt Sorunu bahane edilerek perdelenen gerçekleri görerek hareket edeceğini umuyorum.



30 Mart 2014 yerel seçimlerinde çatı partiniz HDP batı illerinde belediye kazanamamış, BDP ise doğu illerinde 106 belediye kazanmıştı. 31 Mart 2019 yerel seçimlerine tüm illerde çatı partiniz HDP ile gireceksiniz, nasıl bir seçim olacak sizce?

         Bu seçimlere HDP çatısı altında gidilmesinin olumsuz anlamda bir farkı olacağını sanmıyorum. Tam tersine seçim kampanyasının bütünlüklü olarak yürütülmesine, milletvekillerinin seçim çalışmalarına daha aktif katılmalarına ve HDP bileşenlerinin yaratacağı sinerjinin sonuçlara olumlu yansıyacağına inanıyorum. Tabi HDP bileşeni olmayan, Kürtler adına siyaset yapan birçok parti ve yapı var. Bu seçimlerde bu çevrelerin de işbirliği ve ittifakı kapsamında HDP ile birlikte hareket etmesinin önemine dikkat çekmek istiyorum. Bu yönlü çalışmalar yapıldığını da duyuyoruz. Zira Kürtler kayyumun bütün bir halkın iradesine yönelik bir saldırı olduğunun farkında. Halkta kayyum zihniyetine güçlü bir ders verme çabası olduğu çok açık. Olası baskılara ve hilelere rağmen daha fazla belediyede halkın iradesinin yeniden göreve geleceğini düşünüyorum. Başta kadınlar olmak üzere tüm demokratik muhalefet güçlerini, seçimlerde bu otoriter baskıcı yönetimi durduracak halk iradesini açığa çıkarmaya davet ediyorum.

 


HDP Eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ- Selahattin Demirtaş, DBP Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel- Mehmet Arslan, Milletvekillerinizden Leyla Güven, Belediye Eş Başkanlarınız tutuklandı ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu tutuklu kaldıktan sonra bırakıldı, Eski milletvekili ve PM üyesi Eren Erdem, ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu, hukukçular, aydınlar, Gazeteciler, İş insanları ve siz başta olmak üzere, düşünceleri nedeniyle binlerce kişinin tutuklu olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

         Türkiye’de her zaman bir demokrasi ve insan hakları sorunu vardı ama hiçbir zaman son yıllarda yaşadığımız kadar iş çığırından çıkmamıştı. Tek adam yönetimi, kültürel olarak tekçilik dayatması derken; şimdi tek tip insan dayatmasıyla karşı karşıyayız. Düşüncelerimizin ve siyasal tercihlerinizin suç kapsamına alınmaması için iktidarla aynı düşüneceksiniz. Herhangi bir konuda iktidar gibi düşünmüyorsanız başınız belada demektir.

Yafta da çok korkunç: Terörist.

Bu durumun cezaevlerine gönderilen muhalifler açısından yarattığı hukuksuzluk ve hak ihlalleri bir yana yaratılan korku atmosferi ruh sağlığını bozuyor. Bir birine güven duymayan, zerre kadar empati yapmayan, kendisi gibi olmayanı düşman belleyen, sürekli tehdit altındaymış gibi panikleyen, geleceğinden emin olamayan, sevgisizliğin tavan yaptığı travmatik bir toplum yaratıyorlar.

Böyle devam etmeyeceği çok açık. Toplumda artık bir normalleşme arayışının başlayacağına, hukuksuzluk ve adaletsizlik girdabından çıkabilmek için verilen mücadelenin giderek güç kazanacağına inanıyorum.

Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz…

Ben de teşekkür ederim.

(BİTTİ)

Editör: Haber Merkezi