RÖPORTAJ: HAMZA ÖZKAN-EMİN DEMİR

MERSİN-(ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ)- 7 Haziran 2015 seçimlerinden parti olarak girdiği ilk seçimlerden yüzde 13 üzerinde oy alarak 80 vekil çıkararak büyük bir başarı gösteren Halkların Demokratik Partisi AKP ve genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tek başına iktidar serüvenine son verdi. Bunun üzerine 7 Haziran seçimleri yok sayılarak hükümet ve devlet tarafından HDP üzerinde büyük bir baskı kurularak 1 Kasım seçimleri yapıldı. Yüzlerce il ilçe örgütü saldırıya uğramasına, binlerce yöneticisi ve çalışanı tutuklanmasına rağmen HDP 1 Kasım seçimlerinde de başarıyla çıkarak meclise üçüncü parti olarak girdi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonrası da HDP'ye yönelik baskılar artarak devam etti. Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da aralarında bulunduğu 11 vekili cezaevine konuldu; beş milletvekilinin milletvekillikleri düşürüldü; belediye başkanları da dahil binlerce yöneticisi tutuklandı; 98 belediyesine kayyum atanarak halk iradesi yok sayıldı. OHAL-KHK ve tek adam rejiminin yürürlükte olduğu bir dönemde üzerindeki bütün baskılara rağmen HDP demokratik mücadelesini büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam ediyor.

22 Ekim 2017 tarihinde yapılan 2. Olağan Kongrede Murat Baykan ile birlikte HDP Mersin İl Eş Başkanlığına seçilen Fatmagül Demirağ, OHAL-KHK rejimine, kadın mücadelesine ilişkin sorularımızı yanıtladı.



Referandumda güçlü bir 'Hayır' bloğu ortaya çıktı. Hayır diyen güçler, referandum sonrasi biraraya gelebildiler mi? Gelemedilerse nedeni nedir?

Referandumda 'hayır' diyen güçler o süreçte çok güzel bir sinerjiyle ve birlikte tek adam rejimine karşı büyük bir direniş gösterdiler ve referandumdan "hayır" başarılı çıkmıştır ama sonuç manupüle edildi ve 7 Haziran'daki gibi sonuçlar kabul edilmedi. O günkü birliktelik yine Kürt karşıtlığı ve yanyana görünmek istememe durumundan dolayı tüm çağrı ve çabalarımıza rağmen bir araya gelmeyi başaramadık; ama biz her zaman demokratik, devrimci güçler ile barış ve insan haklarından yana olan bütün kesimlerle bir araya gelmeye başaracağımızı düşünüyorum. Halkın talabi de, istegi de bu yöndedir. Özelde de belirtmek isterim ben o süreçte cezaevindeydim; süreci çok daha iyi analiz ettigimi düsünüyorum oyumu da Tarsus cezaevinde kullandım.

OHAL ve KHK'lere dur demek için nasıl bir mücadele ve pratik uygulanabilir?

Referandum sürecindeki, birlikteligin tekrar oluşması için; halkla birlikte demokrasi cephesini büyüterek üniversitelerde, meydanlarda, sendikalarda her alanda bu Ohal durumunun net ve eksiksiz anlatılması gerekiyor. En ücra köşelere kadar OHAL'in nasıl faşizan bir düzen yarattığı konusunda teşhir edilmesi gerekiyor. Havuz medyası her tarafı kapladığı için halkın çoğunun yaşananlardan net ve doğru bilgi aldığını düşünmüyorum. Ve son olarak eklemek isterim ki elimizdeki bütün medya, sosyal medya kanallarını kullanarak bu OHAL ve KHK durumunun kesintisiz teşhir edilmesi gerekiyor. Partimiz bu uygulamaları zaten mecliste ve bulundugu heryerde 12 Eylül’ü bile kat be kat geride bıraktığını söylemekte ve halka ulaştırmaktadır.

Yerelden merkezlere güçlü bir demokratik blog için çağrınız var mı?

Partimizin Eş Başkanları, MYK ve PM temsilcilerimiz de daha önce defalarca  barışçıl, insan odaklı ittifaklara açık olduğunu ifade etmişlerdir. Benim kişisel görüşüm de demokratik güçlü bir blokun halkın kurtuluş reçetesi olduğu yönündedir.

HDP ile baslayan Eş Başkanlık modeli hakkında fikrinizi almak istiyoruz?

Partimiz HDP siz de biliyorsunuz ki Kadın partisidir, Türkiye'ye de bu modeli partimiz getirmiştir. Dünyanın gelişmiş, refah seviyes yüksek, kadın ve insan hak- özgürlüklerinin olduğu ülkelerde uzun zamandır uygulan bu model partimiz sayesinde Türkiye’de de bu modelin nasıl eşitlikçi bir yönetimin olacağını büyük kazanımlarla başarıyla göstermiştir.

Türkiye'de kadına yönelik şiddetin artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşamda kadın hem yaratılış hem doğası gereği toparlayıcı, sevecen, paylaşımcı, adaletli ve direngendir. Devlet ve iktidar ise her zaman hükümdar ve erkektir karşısında hiç bir zaman direniş ve itiraz istemez. Kadınlar artık hayatın her alanında direniyor ve kadınların bu karşı duruşu da beraberinde devlette ve iktidarda çılgınlık yaratıyor. Devletin ve iktidarın kadına bakış olan bu bakış açısı da toplumdaki o zihniyette kendini kadın üzerinden siddet üretmeye ve öldürmeye kadar götürüyor. Demem o ki iktidarın ve devletın hayat içindeki kadına bakış açısı, toplumun kadına bakışını biz kadınlara gösteriyor.

HDP Eş Genelbaşkanı Figen Yüksekdağ'la birlikte beş kadın milletvekilinin milletvekilliklerinin düşürülmesi ve son olarak CHP İstanbul İl başkanlığına seçilen Kaftancıoğlu'na yönelik soruşturmaya yönelik yorumlarınız nelerdir?

Önceki sorunuzda da belirttiğim üzere bu zihniyetin ve bu devlet yapısının kadına ve insana bakış açısı ortadadır. Aslında yapılan uygulamalar da gösteriyor ki ne kadar kadından korktuklarını hiç bir yoruma gerek duymadan apaçık ortaya koyuyor. Milletvekili arkadaşlarım halkın vicdanında o güzel yerini hep almışlardır ve mücadeleleri aynı hız ve coşkuyla biz kadın arkadaşların üzerinde kesintisiz devam etmektedir. Bu da hem halkımıza hem de cezaevindeki milletvekili arkadaşlarımıza sözümüzdür

Son olarak böylesi bir süreçte özellikle Kadınlara bir çağrınız var mı?

Şu anki yaşadığımız süreç gösteriyor ki kadınlar bir dakika bile duramaz. Bu süreci ve bu zihniyeti aşmada en büyük yük biz kadınların omuzlarındadır. Onun için hayat kadınla güzeldir; bütün kadın yoldaşlarımı demokrasi cephesinde yer almaya davet ediyorum. Evde, işte, bulunduğu her alanda mücadele etmeye davet ediyorum.

Editör: Haber Merkezi