Geçen hafta yazılı ve görsel medyada, özellikle de Demirören grubunda “Türk futbolu için büyük proje” başlığıyla yayımlanan haberlerde, “Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) borç krizi içindeki kulüpler için” ortak bir projeye başlayacakları duyuruldu.

Söz konusu habere göre, borç batağı içindeki futbol kulüplerini, içinde bulundukları finansal dar boğazdan çıkartabilmek için TFF, Bankalar Birliği ile geliştirecekleri projeyle kurtarmaya çalışacak. Detayları daha sonra açıklanacağı ifade edilse de basına sızan detaylarda kulüplerinin borçlarını ödemeye yönelik bir varlık havuzu oluşturulacak, kulüpleri finansal olarak denetleyecek ve takip edecek bir üst kurul kurulacak.

Oysa sorunlar derin!

İçeriği belli olmadan Türk medyasının alkışladığı bu projeye öncesi ise futbolun mali sorunları tavan yapmış durumda. 1990’ların başından itibaren giderek parasallaşıp ticarileşen ve bunun sonucunda da endüstriyel bir karaktere bürünen futbol, doğal olarak Türk futbolunda da yapısal dönüşümlere yol açtı ve sorunları beraberinde getirdi. Bu sorunlar, kurumsal yönetim yetersizliği, yanlış şirketleşme ve halka arzın yarattığı sorunlar, örgütlenme sorunları (yetersiz kalan Dernekler Kanunu), devletin futbola sponsorluğunun artarak devam etmesinin neden olduğu sorunlar, kontrolsüz transfer harcamaları, ölçüsüz ücret, maaş ve prim personel harcamalarının astronomik artışı, kulüplerin artan borçları, ekonomik konjonktürün olumsuz etkisiyle artan finansman maliyetleri, faaliyetlerinden kâr yaratamayan kulüplerin giderek artan zararları sonucu, kulüplerin özkaynaklarını yitirmeleri gibi ekonomik ve finansal sorunlardı. Bu sorunlar nedeniyle Türk futbolu finansal olarak irtifa kaydederken, devlet sponsorluğu ve yönlendirmesi sayesinde ekonomik olarak gelirlerini artırdı. Burada paradoksal bir durum var. Futbolda ekonomik olarak refah seviyesi arttıkça, finansal olarak dip yapmış durumdayız.

Ters orantılı büyüme!

Türk Futbolunun ekonomik büyüklüğü 3.5 milyar TL’ye yükselirken, toplam kulüp borçları 14.5 Milyar TL’ye ulaşmış durumda. Futbol kulüplerimizin birikimli zararları 5,5 milyar TL’yi geçerken, buna bağlı oluşan özkaynak açıklarıysa 6 Milyar TL civarında.Toplam varlıkları borçlarını karşılamakta yetersiz kalan kulüplerin önemli bir kısmı sadece naklen yayın gelirlerine bağlı bir gelir yapısına sahip. Ortalama seyirci sayısı 14 bin dolayında olan kulüplerde, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un seyirci sayısını düştüğümüzde bu ortalama 4 bin seviyesine geriliyor. Son bir yılda artan finansman maliyetleri ve oluşan kur farkları nedeniyle kulüplerin finansal borçları en az yüzde 40 artış kaydetti.

3 temel açık

Kulüplerin genel konsolide mali tabloları bize üç açığın bir arada olduğunu gösteriyor.

1. Kulüplerin dönen varlıkları, kısa vadeli borçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı için işletme sermayesi açığı,

2. Kulüplerin faaliyetlerinin finansmanında kullandıkları özkaynaklar içinde yer alan şişirilmiş Değ.Artış Fonu(Mad.Dur.Varlık ve Bonservis değerleme) bedellerimi çıkarttığımızda özkaynak açığı,

3. Kulüplerin mevcut hazır değerleri içinde yer alan nakit ve benzeri likit değerleri dikkate aldığımızda ise bunların toplam değerinin kısa vadeli borçları karşılamakta yetersiz kalması nedeniyle likidite açığı oluştuğu görülüyor.

Çözüm önerileri

Cumhuriyet’in defalarca dikkat çektiği gibi futbol yapılanmamız ancak mevcut statükoyu korumaya yetiyor. Görüldü ki, mevcut yapı futbolumuzu finansal ve sportif olarak Avrupa ve dünyada hak ettiği yere taşıyamıyor. Günün gereklerini kavrayacak bir yetenekten uzak. Konuyla ilgili Doç. Kutlu Merih ile kaleme aldığımız Futbol Yönetimi Kitabı’ndaki (2008) kulüp yapılanmalarının değiştirilmesi gerektiğine dikkat çekilmişti. (Sh.240-45 sh. Literatür yayınları, 2008, İstanbul) Bu kapsamda, bugünkü futbol örgütlenmesi yerine, 1) Süper Lig AŞ. yapılanmasına geçilmesi, 2) Kulüplerin AŞ. şeklinde organize olmaları, 3) Kulüpleri finansal olarak denetleyecek ve yönlendirecek, federasyondan bağımsız bir üst mali kurul oluşturulması, 4) Federasyonun sadece lig organizasyonu ile uğraşması, UEFA ve FIFA ile koordinasyonu sağlamasını, yani idari işlerle ilgilenmesi, 5) Futbolcuların ekonomik, demokratik ve örgütsel haklarını koruyacak ve doğrudan Uluslararası Futbol Sendikaları Örgütü FIFPRO’ya bağlı ayrı bir yapının da oluşturulması konuları yazılmıştı. Yine, 8 Mart 2011’de TBMM Araştırma Komisyonu’nun daveti üzerine hazırlanan raporda da tehlikeye dikkat çekilmişti.

Bu raporda uzun vadeli çözümler şöyle belirtilmişti:

1. Parasal geliri çeşitlendirerek artırmak: Naklen yayın gelirlerine bağımlı bir gelir yapısı var. Avrupa’da olduğu gibi sportif performanstan bağımsız gelir yaratacak bir yapıyı kurmalıyız.

2. Altyapıyı ve maliyet yönetimini esas alan bir yönetim anlayışı: Bugün kulüpleri borçlandıran temel şey: Kaynakların etkin ve verimli kullanılamamasının yanı sıra gelirlerin giderleri karşılamada yetersiz kalması, bunda da ana faktörün oyuncu maaş ve transfer ücretlerinin olması. UEFA Finansal Fairplay kriterlerine göre oyuncu maaş ve transfer ücretlerinin gelirin yüzde yetmişinden fazla olmaması gerekiyor. Bu nedenle kulüpler alt yapıya özel önem vermeli.

3. Borçlanmanın kontrol altına alınmasını sağlayacak yeni yapı: Kulüpler faaliyetlerinden kar edemedikleri ve sürekli finansman açığı verdiklerinden yoğun olarak yabancı kaynak kullanımına yönelmekteler. Ve kesinlikle Genel Kurul Kararı olmaksızın borçlanmaya gidememeliler.

4. Ehliyetli-yeterli profesyonellere yetki verilmeli: Kulüplerin şirket veya dernek yapısında olup olmadıklarına bakılmaksızın kesinlikle Kurumsal Yönetim ve Yönetişimin egemen örgüt modeli haline getirilesi bir yasal zorunluluk haline getirilmeli.

5. Kurumsal yönetime yönlendirilmeli: Deloitte’un son çalışmasına göre 16.5 milyar Avroluk bir büyüklüğe ulaşan Avrupa futbol piyasası, artık kulüplerin bu pazardan daha fazla pay alabilmek adına, birbirleriyle kıyasıya bir rekabete girdiklerini gösteriyor. Bu bağlamda çoğu kulüp ulaştıkları devasa bütçelerini daha iyi yönetebilmek, sermaye piyasalarına açılarak daha ucuz fon temin etmek, iktisadi ve mali başarıya ulaşarak, sportif başarıyı yakalamak adına kurumsal yönetişime doğru yol almaktadır.

6. Türk futbolunda bağımsız mali üst kurul oluşturulmalı: Bugünkü yapılanmasıyla federasyon kulüpleri finansal ve iktisadi anlamda denetleyebilecek, yönlendirebilecek ve koordine edebilecek durumda değil. Tıpkı bankacılık sektöründe olduğu gibi futbolda da mutlaka, bir üst mali kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul tamamen bağımsız, konusunun uzmanı, birikimli kişilerden seçilerek değil, atanarak oluşturulmalıdır. (Tuğrul Akşar, Türk Futbol Kulüplerinin Finansal Yeniden Yapılanması ve Yönetişimsel Sorunlarına Çözüm Önerileri. TBMM Araştırma Komisyonu’na sunulan rapor, 8 Mart 2011)

‘Bugünü feda edip yarını kazanmalıyız’

2011’de TFF yöneticisi Sayın Hüsnü Güreli başkanlığında oluşturulan ve içinde bulunduğumuz “Finansal Yapılandırma Komitesi”ne sunduğumuz önerilerde şu konu başlıkları gündeme getirilmişti:

1. Süper Lig AŞ’nin kurulması, 2) Kulüplerin AŞ şeklinde örgütlenmeleri, 3) Kurumsal Yönetimin kulüplerde egemen örgüt modeli haline getirilmesi, 4) Kulüplerin varlıklarını bir araya getirerek Varlık AŞ kurulması suretiyle, buna bağlı çıkartılacak finansal enstrümanlarla kulüplerin finansman sorunlarının çözümlenerek, finansal darboğazdan kurtarılmaları gündeme getirilmişti.

Bugün TFF’nin böylesi bir projeyi hayata geçirmesi ilk etapta olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Gönül isterdi ki, bu projeyi TFF, sadece bankalar birliği ile değil, daha geniş katılımla, en önemlisi Kulüpler Birliği’ni de içine alacak futbol paydaşlarıyla götürse ya da başlasaydı.

Kısa vadeli çözümler yerine, gerekirse bugünü feda edip yarınlarımızı kurtaracak uzun vadeli çözümlere odaklanılması çok kritik. Getirecek ya da önerilecek çözümlerin, bu sorunların tekrarını önleyecek bir kültüre/bir örgütlenme modeline dönüştürülmesi, yani kalıcılaştırılması yaşamsal öneme sahip.
Editör: Haber Merkezi