HABER MERKEZİ - Analığı, üremeyi, dişiliği ve bereketi simgeleyen tanrıça Kybele. Kybele, aynı zamanda doğanın da hâkimi sayılırdı.

Kybele birçok kültürde farklı isimlerle yer alır. Antik uygarlıklarda örneği çok görülen ana tanrıça motifleri arasında en bilineni olan Kybele, Frig yazıtlarında Matar, Mother ya da Kubileya diye anılır. Kubileya, dağların olan anlamına gelir ve tanrıçanın doğaya ait olduğunu gösterir. Roma dünyasında Magna Matter, Grek ve Roma uygarlıklarında Kybele (Cybele) olarak adlandırılmıştır. Hellenistik dönemde adı Kybebe oldu. 

Kelime batı dillerine, ana, anne anlamına gelen Mother olarak girmiştir. Anadolu’daki ana tanrıça kültü Neolitik Döneme dek uzanır. Bu kültü MÖ 8. Yüzyılda benimseyen Frigler Geç Hitit Döneminde (MÖ 1180-700) Anadolu’daki krallıkların ana tanrıçası olan Kubaba’dan esinlenerek kendi tanrıçalarına Kybele dediler. En önemli özelliği evrensel analığı ve bereketi simgelemesiydi. Aynı zamanda doğanın da hâkimi sayılırdı.

Gökyüzünden indiği söylenen siyah taşı

En önemli kült merkezi Ankara’nın güneybatısında, Dindymos Dağı (Murat Dağı) eteklerindeki Pessinus’da yer alır. Frigler Kybele’yi benimsemelerinden kaynaklı, çok eskiolan Kybele, bir Frig tanrıçası olarak tanınır oldu. Frig Krallığı yıkılıp (MÖ 696) bu bölgede Lidya egemenliği kurulduktan sonra da tanrıça ulusal karakterini korur. MÖ 5. Yüzyılda Yunanistan’da biliniyordu. MÖ 204’de Hannibal İtalya’yı istila edince Romalılar ana tanrıçanın Roma’ya getirilmesi durumunda düşmanın yenilebileceği yolunda Sibyl Kâhini’nin verdiği kehanete uyarak, gökyüzünden indiği söylenen siyah taşı Pessinus’tan kentlerine taşıdılar.Kybele tapımı Roma’dan Galya’ya ve Afrika’ya kadar yayılmış, yaygınlığını MS 4. Yüzyıla değin korumuştur. Tapımı özellikle tarımla uğraşan yerleşik toplumlarda ve kadınlar arasında yaygındı.

Ay ile aslan onun en önemli sembollerindendir

Anadolu da yapılan kazılar, ana tanrıça figürünün MÖ 6500 - 7000’lere kadar dayandığını ortaya çıkartmıştır. Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeleyen tanrıça, ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak betimlenir. Heykellerin bir bölümünde doğum yaparken görülür. Otururken ya da doğum anındaki bazı heykellerde yanında iki aslan bulunur. Ana tanrıçanın kutsal hayvanı olan aslan, hayvanların kraliçesi olduğunu ve doğa üzerindeki sınırsız egemenliğini simgeler. Ay ile aslan onun en önemli sembollerindendir. Ay; ölüm ve yaşamın sürekli değişen yönünü, aslan ise kudret, irade ve adaleti tasvir eder.Bazen kollarında, çeşitli efsanelere göre tanrıçanın hem çocuğu, hem de sevgilisi olan Attis’i taşır. Tasvirlerde Kybele, oldukça yapılı bir kadın figürü ile birlikte doğurganlığına dikkat çekilerek kilolu gösterilir ve ayaklarının dibinde yeni doğmuş bir bebek başı yer alır. Bazı heykellerinde ise kafasının üzerinde kuleye benzeyen yüksek bir taç taşır. Bu taç, şehirlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığını işaret ettiği için ona “Mater Turrigera (Ulu Ana) da denilir. Kulelerin sayıları, Kybele’nin

koruyuculuğu altında bulunan kent veya kentleri sembolize eder.

Yaradılış efsanesi

“Bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar, birbirlerinden ayırt edilemeyecek halde inmişler. Fakat birdenbire ortada bir musiki tınlamış, gökler ve denizler gene bir kâinat teşkil etmekle beraber birbirinden ayrılmışlar. O esrarengiz musiki, Ürinom’un (yani Kybele’nin) doğduğunu ilân ediyormuş. Onun sembolü de ay imiş. Bütün Kâinatın yüce tanrıçası ıssız dünyada, boş sular, çıplak topraklar ve gökte dönen yıldızlar arasında yapayalnız kalmış. Avuçlarını sürüştürmüş ve avuçlarının arasından büyük yılan Ofiyon kayıp çıkmış. Kybele, merak dolayısıyla onunla âşıkdaşlık etmiş. Bu sevgi ve kavuşmanın yuvarlanış sarsıntılarıyla, topraklar devrilip dağlar olmuş, sular fışkırıp nehirler akmış,göller toplanmış, birçok sürüngen mahlûklar peyda olmuş.

Beş parmak tanrısı yaratmış

Ettiğine utanan ve pişman olan Kybele, yılanı öldürüp gölgesini -yani ruhunu- yeraltına göndermiş. Kybele, kendi nefsine karşı da âdil davranarak, Hekat adıyla kendi bir kısmını da yeraltına göndermiş. Ölü yılanın ortalığa savrulan dişlerinden çoban ve sığırtmaç gibi insanlar olmuş. Bunlar toprağı sürmesini biliyorlarmış. Ceviz, incir ve üzüm gibi ağaç yemişleri ile geçiniyorlarmış. Kybele gökte, denizde ve karada yaşamaya devam etmiş. Karada adı Rhea olmuş. Soluğu taze çalı ve çiçek kokuyormuş. Gözleri elâ (glaukopis) imiş. Rhea olarak Girit’i ziyaret etmiş. Yalnızlığı dolayısıyla güneş ve buhardan, sevgili olarak,Kronos’u yaratmış. Analık duygusunu ve özleyişini doyurmak üzere, her yıl İda dağının Dikte mağarasında, bir güneş oğlu doğururmuş. Kronos, çocukları kıskandığı için, onları öldürüyormuş. Kybele, bu işe öfkelenmiş, Kronos’un sol elini istemiş, beş parmağını keserek onlardan Daktiller yani beş parmak tanrısı yaratmış. Kybele, altıncı olarak doğurduğu tanrıya Zagreus adını vermiş.”

Eski metinler Koribantlar denilen Frigyalı Kybele rahiplerinin psişik yeteneklere sahip oldukları, tılsımlı taşlar kullandıklarını ve kendilerini hadım ettiklerine yer veriyor. Enerjik etkinliğe sahip olduklarına inanılan bu tılsımlı taşlardan en ünlüsü vaktiyle Pessinus’ta bulunan, Kybele kara-taşı olarak bilinir. Friglerde bereket ve çoğalmanın simgesi olmuştur. Bu inanış daha sonra Yunanlara ve Araplara geçmiştir. (Hübel, Kıble,Karataş.)

Kybele inancı daha sonraki uygarlıkları da büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle Yunan veRoma mitolojisinde, Frigya dönemindeki bazı tapınma ritüelleri aynı formda kültik olarak devam etmiş, Kibele’nin özellikleri farklı tanrı ve tanrıçalarda yeniden hayat bulmuştur. Kybele, Zeus’un rüyasında gördüğü ve kendisine hakim olamayacak kadar etkileyici bir varlıktır. Aslı tanrıça değildir. Çift cinsiyetlidir yani iki cinsi de etkisi altında tutabilecek kadar cazibelidir.

Amazon kadınlarının temsili

Zeus’un rüyası gerçeğe döner ve Kybele ortaya çıkar. Zeus Kybele’nin tehlikeli olduğunu bildiği için öldürülme taraftarıdır ama Afrodit böyle güzellikteki bir varlığın öldürülmesine izin vermez. Sonuçta Kybele’nin erkeklik organı hadım edilir, bu organ düştüğü yerden badem ağacı olur ve bu ağacın ilk mahsülde toprağa düşen meyvesinden bir erkek doğar. Bu doğar doğmaz keçiler arasında kalır ve kendini keçi sanır. Bir çiftçinin bunu fark etmesi üzerine çiftçi ona insan olduğunu söyler ve şart koşup kızıyla evlendirir. Bir süre sonra Kybele kendi parçası olan bu erkeği bulur ve kendi yanına almak ister ama çiftçi vermez. Kybele de hem çiftçiyi hem de kendi parçasını zehirler. Bu olayla Kybele Amazon kadınlarının temsili olmuştur.

Attis ve Kybele

Tanrıça Kybele oldukça önemli bir figür olduğu için bugüne kadar onun hakkında pekçok efsane anlatılmıştır. Bunlardan en çok ilgi çekeni Bereket Tanrısı Kybele efsanesi olarak da bilinen Kybele ve Attis’in öyküsüdür.

Kybele tanrıça olarak tapınağının hizmetlisi olan ölümlü Attis’e âşık olmuştur. Attis’de Kybele’ye karşı aynı duyguları beslemektedir. Fakat Kybele aşkını çok kıskandığı için ondan bekâret yemini etmesini ister. Attis de bu yemini eder. Fakat Attis, Kybele’ye verdiği sözü unutarak Frigya kralının kızıyla evlenir, düğüne Kybele de davet edilir. Attis, Kybele’yi karşısında görünce duyduğu pişmanlık ve utançtan ötürü cinsel organını orada keser ve yerde kanlar içinde kıvranmaya başlar. Aşkının acı içinde kıvranmasına dayanamayan Kybele ise Attis’i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar. Çam ağacının her mevsim yeşil kalmasının sebebi bu olay olarak bilinmektedir. Çam dallarındaki kozalaklar Attis’i temsil eder. Attis’in dökülen kanlarından da menekşeler yetişir. Pessinus Mabedi’nde Tanrıça Kybele adına.

(JINNEWS)

Editör: Haber Merkezi