19 yıldır cezaevinde o. Üstelik ‘hapishane içinde hapishane’ anlamına gelen tecrit koşullarında yaşatılıyor. Bunun sebebi ise sır değil: İntikam!

Arif Mostarlı

Eylül ayı başlarında, yağmurlu bir havaydı… Dimitris Koufodinas, artık kararını vermişti. Bu işi onurlu bir biçimde sonlandırmak en doğrusuydu. Şimdi bize tuhaf gelebilir ama tutsak yoldaşlarına katılmayı önemsiyordu. 5 Eylül 2002 sabahı duş aldı, tıraş oldu ve yeni gömleğini giydikten sonra bir taksiye bindi. Sürücüye 100 euroluk banknotu saklamasını öğütledi inerken ve Merkez Karakolu’nun kapısından içeri girdi. Kendisini polise tanıttığında, herkes bunun bir şaka olduğunu sanıyordu. Sonunda parmak izleri alındığında, kim olduğunu kanıtlayabildi!

Dimitris Koufodinas… 17 Kasım Devrimci Örgütü’nün şimdilerde kazanılmış hakları için açlık grevinde olan lideri. 63 yaşında ve 8 Ocak’ta başladığı açlık grevi, şimdiden sağlığını ciddi şekilde etkilemiş durumda.

 Ağır darbelerden sonra

“Kötü bir yazdı” diyecekti sonradan mahkeme savunmalarında, o zamana kadar polise ciddi bir açık vermemesiyle şöhret yapan örgüt, başarısız bir eylemle ilk kez açığa çıkmış ve tutuklamalar ardı ardına gelmişti. Savvas Xiros’un elinde bomba patladığında Dimitris de yanındaydı aslında. “Yürüyebilir misin?” diye seslendi yaralı yoldaşına; Savvas “Git” dedi ona, kucaklaşıp ayrıldılar. Ancak bu arada ilk kez, çok sayıda belge ve güvenli evler polisin eline geçmişti ve bir noktadan sonra baskıya dayanamayan Savvas da birçok ismi vermişti. CIA’nin bizzat yer aldığı operasyonlarda önce altı kişi, sonra örgütün liderlerinden 58 yaşındaki profesör ve çevirmen Alexandros Giotopoulos tutuklandı. Atina yakınlarında çadırda yaşayarak gizlenen Dimitris’in teslim olması bunu izledi.

Böylece toplam 19 sanıklı 17 Kasım (N17) davası başladı.

‘Özür dilemeyeceğim’

Bu, 1975 yılından itibaren faaliyet gösteren 17 Kasım Devrimci Örgütü ile ilgili ilk davaydı. 1975’te CIA’nin Atina’daki İstasyon Şefi Richard Welch’i vurarak varlığını kamuoyuna duyuran ve ismini Politeknik Direnişi’nden alan örgüt, daha sonraki süreçte, özellikle ABD hedeflerine ve gerici Yunanlı politikacı ve şirket sahiplerine yönelmiş, aynı dönemde Yunanistan’daki Türk diplomatlarını da hedef almıştı. 1985’ten sonra askeri yeteneğini artıran N17, bu süreçte düzinelerce saldırı gerçekleştirdi, büyük miktarlarda para elde ettiği soygunlarla ekonomik gücünü de artırdı.

Atina Hukuk Fakültesi Ekonomi Bölümü’nde öğrenim görürken ilk günlerden beri örgüte katılan Dimitris Koufodinas, yargılamanın başından sonuna kadar 17 Kasım’ın politik ve pratik sorumluluğunu hiç reddetmedi. Sanık sandalyesini politik kürsü haline getirdi. Savunmaları çok açık sözlüydü: “Evde oturup tek oyla toplumu değiştirmeyi çok isteriz. Ama hoşumuza gitse de gitmese de egemen sınıfların toplumsal değişimi önlemek için zulüm ve kararlılıkla azami miktarda şiddet kullanması tarihsel bir yasadır. Anavatanımızda, iki ayrı vatan hep savaşmıştır. Yoksul emeğin vatanı ve fakir vatanın bedenine sülükler gibi yapışanların zengin vatanı. Savaş istemiyoruz, savaşı sevmiyoruz. Ama bir savaş var ve o, sosyal eşitsizliklerden, sömürüden, baskıdan, adaletsizlikten doğdu.”

“N17 üyesiyim ve onun eyleminin siyasi sorumluluğunu kabul ediyorum. Özür dilemeyeceğim. Suçlamaları reddediyorum, iddianameyi reddediyorum, işbirliği yapmayı reddediyorum. Örgütün eylemi ile ilişkim hakkında konuşmayacağım. Sizi hangi eylemlere katılmadığıma ikna etmeye çalışmayacağım. Yargılanan diğer kişilerin yaptıklarından yapmadıklarından ise hiç bahsetmeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun bu tavrı sürdüreceğim.”

 19 yıl ve şimdi

Sonuç beklendiği gibi oldu. Yunanistan tarihinin en ağır cezaları verildi. Giotopoulos’a 21 kez, Koufodinas’a 13 kez müebbet hapis verilirken, diğerleri de benzeri cezalara çarptırıldı.

Dimitris Koufodinas, şu anda 19 yıldır cezaevinde. Yunan hukukuna göre, belli bir süreden sonra izinli dışarı çıkma hakkına sahip. Uzun süren mücadeleler ve açlık grevleri sonucunda Dimitris’in bu hakkı ilk kez 2017’de tanındı. Özellikle SYRIZA döneminde yetkili makamların kararıyla bu hakkını birkaç kez kullandı. Ancak, bir yandan ABD elçiliği, diğer yandan Miçotakis hükümetinin ve sağcı basının çabaları sonucunda 20 Aralık 2020’de çıkarılan ‘kişiye özel’ yasadan sonra, hakkı gasp edilmiş durumda. Şu anda “tam ve tamamen bilinçli bir pişmanlık olmaması” gerekçe gösterilerek, izin hakkı yok sayılıyor. Ayrıca, 23 Aralık 2020’de, korsanvari bir şekilde bir tür ‘tecrit’ olarak kullanılan Domokos Cezaevi’ne sürgün edilmiş durumda.

Dimitris Koufodinas, 8 Ocak günü açlık grevine başlarken yayınladığı açıklamada, bunun ‘düşman hukuku’ olduğunu belirterek, “Bana karşı savaşta yürütülen bu savaş nedeniyle açlık grevi artık kişisel tutarlılık ve bireysel haysiyet meselesidir” diyor.

* Almancadan çeviriler için Necati Güler dostuma teşekkürler.

(Kaynak: Yeni yaşam-https://yeniyasamgazetesi2.com/bu-artik-bir-haysiyet-meselesidir/ )

Editör: Haber Merkezi