İSTANBUL – HDP’nin seçim manifestosunun önemine dikkat çeken yazar Tarık Ziya Ekinci, "HDP bugünkü rejimin tek alternatifidir. Bu özelliğini Seçim Bildirgesinin kapsadığı konuların tümünde ve açık biçimde belirtmesi gerekir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 24 Haziran seçimlerindeki cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın seçim manifestosunu 14 Mayıs’ta Ankara’da açıkladı. Kürt siyasetçi-yazar Tarık Ziya Ekinci, HDP’nin seçim beyannamesine ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.


Öncelikle, HDP'nin seçim manifestosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?


Beyanname AKP hükümetinin takip ettiği politikayı eleştiren, ona karşı bir tepki manifestosu biçiminde ortaya çıktı. Yani tek adam rejimine karşı çoğulcu bir yapıyı, parlamenter demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, çok kültürlü bir toplumu, eşit haklı vatandaşlığı ve kuvvetler ayrılığını savunan bir anlayışı sergiliyor. Bununla birlikte bir anayasa değişikliği öngörülüyor. Bununla ilgili olarak ekonomik sistemde, eğitim sisteminde ve toplumun demokratikleşmesi bakımından alınacak önlemler teker teker sayılmış ve etraflıca açıklanmıştır. Demokrasiye acil geçme programını uygulayacağını bildiriyor. Kadın meselesini, gençlik meselesini, çocukların eğitimini ve çocuk sağlığı sorununu, engellilerin hakları konusunu ele alıyor. Kürt sorununu mutlaka biz çözeceğiz diyor. Toplumsal sorunların çözümünde önceliği olan konuları tek tek ele alıyor. Retoriği üstün gelen bir manifestodur. Bu çerçevede bir manifestodur.


Eksik bulduğunuz veya olması gereken dediğiniz noktalar var mı?


Mesela Türkiye’nin silahlanma yarışına girmesini ve sürekli silahlandığını, Türkiye’nin borç yükü altında olduğu, gelir dağılımını, barışın ne zaman geleceğini, nasıl bir barış politikası izleneceğine dair herhangi bir açıklama yok. HDP daha çok sol politika izleyen aynı zamanda sol ve sosyalist partilerle işbirliği içinde hareket eden bir partidir. İşçi sorunlarını öncelikle ele alması lazımdı. Mesela işçi sendikaları 16 yılda artık işlevsiz hale gelmiştir. Sendikaların sesi çıkmıyor. Sendikaların pazarlık hakları yok sayılıyor. İstediği anda grev hakkı fiilen işlenmiyor ve grevler anında yasaklanabiliyor. Böyle bir ortamda Türkiye’de demokrasinin olması mümkün değil. Demokrasinin ve sola açık bir politikanın izlenebilmesi için her şeyden evvel işçi sınıfının sendikal örgütlenmesinin etkin bir biçimde yapılabilmesi ve sendikaların özgürce hareket edebilmesi gerekiyor. Buna çok önem verilmesi gerekirdi. Bunun yapılmamış olması bir eksikliktir. İkinci konu sivil toplum kuruluşlarıdır. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları adeta baskı altında ve büyük çoğunluğu siyasi iktidarın denetimindedir. Bunların bağımsız ve özgürce örgütlenebilmesi, kendi programları çerçevesinde her türlü faaliyeti yapabilecek şekilde özgürlüğe kavuşması lazımdır. Bunu HDP’nin savunması gerekir. HDP sivil toplum kuruluşlarının destekçisi olması lazımdır. Çünkü sivil toplum kuruluşları demokrasinin temel ögelerinden bir tanesidir.


Barış konusunda gördüğünüz eksikliği biraz açabilir misiniz?


Beyannamede barışla ilgili bazı ifadeler var. Ama bu ifadeler çok net değil. Özellikle iç barış nasıl sağlanacak. Kürtler sürekli baskı altında ve Kürtlerin hiçbir demokratik hakkına yanaşmak istenmiyor. Hatta son zamanlarda Kürt deyimini kullanmak Meclis’te Kürdistan kelimesini kullanmak yasaklanmıştır. Kürdistan kelimesini kullandığı için bazı milletvekilleri cezalandırılmıştır. Onun için toplumda barışın olabilmesi için anayasada yapılacak değişikliklerde vatandaşın tanımı konusu belirtilmelidir. Türkiye’de Kürtlerin var olduğuna dayalı bir çoğulcu toplum anlayışı bir vatandaş anlayışı tarifi yapılmalıydı. Türkiye’de barışın sağlanabilmesi için Türkiye’de Türklerden başka vatandaşlarında olduğu, bunların demokratik, ekonomik, sosyal, kültürel haklarının HDP tarafından savunulacağı ve bu hakların yaşama geçirileceği açık bir şekilde ifade edilmesi gerekiyor. İç barışın aynı zamanda hükümeti rahatsız eden silahlı, şiddet hareketinin de son bulacağı biçiminde nasıl çözüleceği konusu da kamuoyuna açıklık getirilmesi lazımdır.


 Manifestoda gelir dağılımı ile ilgili maddeler vardı. Bu kısmı eksik mi görüyorsunuz?


Manifestoda az da olsa bahsediliyor ama bunun Türkiye’de fert başına düşen milli geliri düzeltecek bir politika olup olmadığı çok net değil. Fert başına düşen milli gelirin adaletli olmasını sağlama yönünde nasıl bir politika izleneceğine dair herhangi bir açıklama yok. Bunu çok kazanandan çok vergi alma suretiyle mi yapacak, devletçi bir politika mı izleyecek, başka türkü önlemler mi alacak bunu ortaya kayması lazımdır. İkincisi bölgeler arası dengesizlik. Doğuda büyük oranda bir geri kalmışlık var. Ve durmadan doğunun sermayesi batıya doğru kaymaktadır. Bunu önlemek için nasıl bir tedbir alacak. Doğunun sosyal, ekonomik, kültürel açıdan kalkınması için nasıl bir politika izleyecek. Bölgeler arası dengeli bir politikanın izlenmesi ve doğunun kalkınmasının ortaya konması gerekiyor. Bunun da yazılmamış olmasını eksik buluyorum.


Selahattin Demirtaş seçim manifestosunda “Cumhurbaşkanı olursam ilk önce kendimi yetkisizleştireceğim ve kurumların demokratikleşmesi için yetkilerimi kullanacağım” diyor? Nasıl yorumlarsınız? 



 Demirtaş, bir cumhurbaşkanı olarak tek adamlığa son vermeye geliyorum diyor. Bu güzel bir cümledir. Etkilemek için kullanılan bir cümledir.


Şimdi bunlar bir metinde, bir konuşmada o konuşmaya güç katmak için kullanılan retoriklerdir. Bunlar önemli değil. Önemli olan temel bilgilerdir. Bakın Demirtaş, ‘Bir cumhurbaşkanı olarak tek adamlığa son vermeye geliyorum’ diyor. Bu güzel bir cümledir. Etkilemek için kullanılan bir cümledir. Zaten bunu yapacaksın. Senin amacın çok kültürlü kuvvetler ayrımına dayalı ve demokratik bir düzen, hukuk düzeni kurmaktır. Böyle bir anayasa kuracaktır. Böyle bir anayasayı kuracak olan elbette iş başına geldiği anda burada ifade ettiği gibi tek adam gibi davranmayacağım diyecektir. Yani bu önemli bir şey değil. Çok önemli olan partinin temel politikasıdır.


AKP’li yetkililer her defasında Türkiye’nin bir beka meselesi olduğunu söylüyor. Böyle bir gerçeklik var mı?


Hem AKP’nin hem de diğer partiler Türkiye’de beka meselesi var diyor. Türkiye’nin bekasını tehdit eden kimdir. Böyle bir şey yok. Bu sırf kamuoyunu denetim altına almak ve istedikleri gibi manipüle etmek amacıyla kullanılan bir sözdür. Türkiye tehlike altında falan değildir. Türkiye dış politika ve iç politikada barışçı bir politika izlemesi lazımdır. HDP’den bunu talep ediyoruz. Halk HDP’den bunu ister. HDP geldiğinde tabi ki de tek adam gibi hareket etmeyecek. Hareket edeceksin diyen de yok. Türkiye’nin gerçekten bir beka meselesi olup olmadığını açıkça ortaya koyacak mısın? Türkiye’nin tehlike altında olduğu iddiası doğru mudur? Kimse Türkiye’ye saldırmayı kafasına koymuş mudur? Ben bunu istiyorum. Seçim beyannamesine bunları koyması lazımdı. Çünkü bunlar HDP’yi diğer partilerden ayırır.


 Manifestoda özerklik vurgusu yapılmadığı yönde eleştiriler var. Bu eleştiriler hakkında neler düşünüyorsunuz?


Şimdi Kürt sorununu çözeceğim diyor. Ve orada ifadeler var. Diyor ki; merkezi hükümete karşı serbestçe hareket edebilecek yerel yönetimler, yerinden yönetimler politikası izleyeceğim. Bu zaten özerklik demektir. Bunu böyle ifade edilmiştir. Bunda bir eksiklik yok. O eleştiri yanlıştır.


Bu seçimde bütün partiler gençler üzerinde çok duruyor. Bir nevi gençlerin seçimi olacak deniliyor. HDP’nin manifestosuna baktığımızda gençlere vaat edilenleri nasıl buluyorsunuz?


Bu vaatler bir partinin niteliğini belirleyen öğe değil. Her parti gençleri himaye edeceğini, gençlere imkânlar sağlayacağını, onların okumalarını sağlayacağını söylüyor. Sonra HDP’nin nasıl bir eğitim sistemi uygulayacağı belli değil. Gerçi diyor ‘laik ve bilime dayalı eğitime önem vereceğiz’ Bu makul bir şeydir. Mesela Güney Kore’nin kalkınmasını sağlayan etkili bir eğitim politikası olmuştur. Yani çağdaş bilimi en üst seviyede öğreten bir sistem olmuştur. Bizim eğitimimiz çok ilkeldir. Üniversite eğitimi âdete ilkokul, ortaokul ve lise eğitimi düzeyindedir. Açılan yüzlerce üniversitede yeterli sayıda öğretim üyesi yoktur. Öğretim üyelerinin seviyesi de yükselmiş değildir. Öğretim üyelerinin seviyesini yükseltecek, üniversitede ki eğitim sisteminin kalitesini yükseltecek dünyadaki en üstün üniversitelerle yarışabilecek nitelikte üniversal eğitime ihtiyaç var. Yoksa bu ülke başka türlü kalkınamaz. Özellikle doğudaki gençlerin eğitimine çok önem verilmeli ve gençler özel bir eğitime tabi tutulmalıdır. Anadilde eğitim başta olmak üzere diğer ihtiyaçlarını karşılayacak özel eğitim sisteminin uygulanması gerektiğini düşünüyorum.


Kadın politikaları hakkında neler söylemek istersiniz? 


HDP kadınlara eşit hak tanıyan tek siyasi örgüt olduğu ve eş başkanlık sistemini ön gördüğü devlet yapısında eş başkanlık sistemini getirmeyi düşündüklerini söylediler. Bunlar güzel laflardır.


 Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?


Ben her zamanki yazılarımda iddia ediyorum. HDP Türkiye’deki diğer siyasi partiler karşısında rejimin bir alternatifidir. Rejimin alternatifi olabilmesi için sadece hukuk devleti olması, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ilkesi, parlamenter sisteme geçiş değildir. Bunu diğerleri de söylüyor. Bunların nasıl bir sonuç getireceği, bunları kullanarak ülkenin kalkınması, toplumun bilinçlenmesi ve Türkiye’nin toptan süratle değişimini nasıl sağlayacağı önemlidir. Yani HDP değişimi sağlayacak bir partidir. Görevi budur. Ülkede değişimi sağlayacak olan bir parti, ekonomiye nasıl yön vereceğini, işsizliğe nasıl son vereceğini, paranın değerini nasıl yükselteceğini, bölgeler arası dengesizliği nasıl gidereceğini, bireyi mutlu etmek için hangi araçları kullanacağını iyi bilmesi gerekiyor.


MA / Ferhat Çelik
Editör: Haber Merkezi