Hafta sonu yapılan Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) genel kurul sonuçlarını, Türkiye nefesini tutarak izledi demek pek abartılı olmaz. 24 Haziran 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimlerinden sonra muhaliflere moral veren, iktidar mensuplarını ve çevresini üzen bir genel kurul yaşandı.

TBB delegeleri Metin Feyzioğlu’nun 8,5 yıllık iktidarına son verdiler. Son derece adaletsiz koşullarda yapılan seçimlerde, 348 delegenin 182’sinin oyunu alan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan başkan oldu.

Barolar özellikle son yıllarda iktidar eliyle yargı, hukuk alanında yaşanan ağır tahribatın ve yıkımın paydaşı yapılmak istendi. Bunun için Saray, Feyzioğlu’nun kazanması için her türlü siyasi önlemi aldı, yasal değişiklikler yaptı.

Delege yapısını değiştirmek için; baro yasası ve seçim yönetmeliği değiştirildi. Büyükşehirlerin delege sayısı düşürüldü, az sayıda üyeye sahip baroların delege sayısı artırıldı. Örneğin, 42 avukat üyesi olan Bayburt Barosunun 4 delegeyle, 47 bin üyesi olan İstanbul Barosunun 13 delegeyle temsil edilebildiği bir sistem oluşturuldu. Barolar bölünmek istendi, tutmadı. Şu anda sadece İstanbul’da ikinci baro kurulabildi.

Baro seçimlerini  muhalifler için de, iktidar için de önemli kılan tam da bu oldu. Evrensel hukukun ve yargı sistemlerinin en önemli unsuru olan avukatlık mesleğinin değer ve kurallarının ortadan kaldırılmasına karşı yürütülen direnişin yansıdığı bir genel kurul oldu. Avukatlar iktidara teslim olmayacaklarını, yargının iktidar partisinin aparatına dönüştürülmek istenmesine geçit vermeyeceklerini gösterdiler. Avukatların inatçı mücadelesi kazandı.

Önümüzde ülke için fazlasıyla kritik bir seçim var. TBB Genel Kurul süreci, iktidara da, muhalefete de bu seçimler için önemli dersler sunuyor.

AK Parti ve MHP’nin kendi ihtiyaçları üzerinden seçim yasası değişikliği yapmak istedikleri ve aylardır uzlaşmaya çalıştıkları, bir hazırlık yaptıkları biliniyor. Durum netleşmiş değil.

İstanbul yerel seçimlerinde olanlar daha unutulmadı, baro seçimlerine ilişkin iktidarın aldığı siyasi önlemler sonuç vermedi. Ülke sorunlarına çözüm arayışını iktidarın bekası için araçsallaştırmanın yol olmadığı çoktan görülmüş olmalıdır. Ama nerede. İktidar bloku kaybetme sendromu yaşıyor.

Asıl, TBB seçimleri, muhaliflerin Cumhur İttifakı’nı sandıkta yenebilmelerini sağlayacak derslerle dolu. Toplumsal değişimin, dönüşümün ve demokratik, özgürlükçü bir yaklaşımla devlet kurumlarının inşasının önünü açacak bir seçim başarısına imza atabilmek için izlenecek yolu işaret ediyor.

Seçim başarısının taşlarının döşenmesine; iktidarın savunma kurumuna karşı yanlış politikalarına ve planlarına karşı ilkeli ve bütünlüklü bir yaklaşımla başlandığı unutulmamalı. Avukatlık mesleğinin evrensel değer ve kriterlerine sahip çıkan Cumhur İttifakı partilerine mensup avukatların da ciddi bir kesiminin bu politika ve planlara karşı durdular: Bunun da etkisiyle   başarının kapısını aralayan toplumsal rüzgâr oluştu.  Bu,  muhalefetin ancak değerler ve ilkeler üzerinden geliştirdiği mücadeleyle yol alınabileceğinin kanıtıdır.

İktidarın planı yine tutmadı Kürtler sonucu bir kez daha belirledi

Hatırlanacağı gibi İktidar İstanbul yerel seçimlerinde, son anda Abdullah Öcalan’ı devreye sokarak  Kürt seçmeni etkilemek istedi.   Baro seçimlerinde de Metin Feyzioğlu lehine başka bir oyun oynanmaya çalıştı.  Bölge delegelerinin Feyzioğlu’na desteklemesi için çeşitli girişimlerde bulunuldu.

Buna rağmen tıpkı Kürt seçmenin İstanbul seçimlerinde belirleyici olduğu gibi, Baro seçimlerinde de Kürt delegelerin sonuçları belirlediğini görüyoruz.

Metin Feyzioğlu’nun yönetim kurulu listesinde, Kürt illerinden Siirt Barosu Başkanı Nizam Dilek, Ağrı Barosu Başkanı Mehmet Salih Aydın ve Bitlis Barosu Başkanı Fuat Özgül yer aldı. Ama bölge delegelerin yüzde seksen beşinin oyunu yeni başkan Erinç Sağkan aldı. Böylece bölgelere göre yeni başkana en yüksek destek Kürt bölgelerinden verilmiş oldu.

Muhalefetin,  genel seçimlerde   bu durumu ciddi hesaba katmadan plan yapması  çok ciddi bir risk ve hesap hatası  oluşturduğu çok açık.   

Baro seçimlerinden alınması gerek derslerden diğeri; genç kuşağın ayrıştırıcı değil, değerler ve ilkelerle bütünleştirici politikaları desteklediği, kapsayıcı bir dilin başarının anahtarı olduğu gerçeğinin kavranması olmalıdır. Bagajı başarısızlıklarla veya kötülüklerle dolu toplumsal, siyasal aktörlerle yeni yaratılamaz. Türkiye siyaset tarihi bunun örnekleriyle dolu.

Yeni başkan Erinç Sağkan’ın “barolar birliğini yönetmeye gelmedik, birlikte yönetmeye geldik” sözlerini, alternatif siyasal anlayışa duyulan ihtiyacın yansıması olarak anlayan ve bunun gereğini yapan kazanacak.

Bu aynı zamanda Türkiye’nin krizden çıkış umudu ve anahtarıdır. Kadın ve genç yeni yüzler, siyasi bagajlara teslim olmadılar, direngen aktörler yeni oyun kurucuları olabilirler.