İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: TKDF acil yardım hattını son 3 ayda 2 bin 125 kadın aradı. Salgınla birlikte kadına yönelik şiddetin arttığını söyleyen TKDF Başkanı Canan Güllü, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin had safhaya ulaştığını ifade etti.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), acil yardım hattına gelen kadına yönelik şiddet çağrılarının son 3 aylık verilerini paylaştı. Türkiye’nin 53 ilinde gelen aramalarda, kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet, komşu ihbar, sığınma evleri başvurusu, hukuki destek sağlanması gibi başvurular yer aldı.


Son 3 aylık verilere göre, acil yardım hattına Mart ayında toplam 904 çağrı geldi. Yapılan bu çağrılarda fiziksel şiddet 578, psikolojik şiddet mağduru 80, komşu ihbarı 113, acil vaka 48, sığınma evi talebi 60, hukuki destek talebi 25 oldu. Nisan ayında da toplam 730 çağrı geldi; bunlardan fiziksel şiddet 651, acil vaka sayısı 45, komşu ihbarı 34 olarak yansıdı. Mayıs ayında gelen 491 aramanın ise aile içi şiddetle ilgili kayıt açılan vaka sayısı 274, aile içi şiddetle ilgili başvuran kişi sayısı 182,  acil komşu ihbar hattı 35 olarak izledi.


Kadın Meclisleri, Türkiye’de koronavirüs (Kovid-19) salgının başladığı 11 Mart ile 20 Mayıs tarihleri arasında 51 kadının katledildiğini geçtiğimiz günlerde açıklamıştı.


BAŞVURULAR ARTTI


Acil yardım hatlarına yansıyan son 3 aylık verileri değerlendiren TKDF Başkanı Canan Güllü, salgının ilk ayında kadınların devletin bünyesindeki acil yardım hatlara başvurduğunu, ancak hiçbir şekilde cevap alamadıklarını söyleyerek, bundan kaynaklı kadın örgütlerine başvuruların çoğaldığını söyledi. Kadın örgütlerin hızlıca örgütlenip, salgına rağmen çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Güllü, kadınların yaşadıklarına cevap olmaya çalıştıklarını ifade etti. Güllü, devlet kurumlarının salgın döneminde kadına yönelen şiddetin önlenmesi için ciddi bir çalışma yürütmediğini söyledi.


SALGINDA İSTİSMARLARIN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ


Güllü, salgının başladığı Mart ayında şiddeti yaşayan, gören, duyan herkesin kadın örgütlerine ihbarda bulunduğunu belirterek, toplumsal duyarlılık açısından bunun önemli olduğunu vurguladı. Yaklaşık 3 aydır cinsel istismara dair herhangi bir ihbar almadıklarını paylaşan Güllü, neden olarak bu vakaların üstünün örtülmesini gösterdi. Salgının ilk ayında ciddi sıkıntı ve zorlukların yaşandığına dile getiren Güllü, Nisan ayında ihbar hatlarına yansıyan verilere bakıldığında şiddetin devam ettiğini, Mayıs ayında ise özellikle fiziksel ve psikolojik şiddetin yoğunluğunu koruduğuna dikkat çekti.


TEHLİKELİ AÇIKLAMALAR 


Yetkililerin Türkiye’de sanki kadına yönelik şiddet olmuyormuş algısı yaratan açıklamaları üzerinde duran Güllü, ‘Kadına yönelik cinayetler azaldı’ açıklamalarının son derece tehlikeli bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Güllü, “Hiçbir zaman Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin hangi boyutta olduğunu net bir şekilde göremedik. Çünkü bir veri çalışması yok. Kadın örgütleri de medyaya yansıyan ve ihbar hatlarına gelen verileri açıklıyor. Bu anlamda şiddet boyutunu gösteren genel fotoğrafı olmadı” dedi.


İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSAYDI…


Salgın sürecinde kadınların devletin kurumlarına ulaşamadığını, ulaşınca da cevap alamadığını söyleyen Güllü, devletin bu süreçte kadınlara dair yükümlülüklerini yerine getirmediğini gibi imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığına dikkat çekti. Güllü, “Tüm soruların cevabı Türkiye'nin dirayetli sürdürülebilir bir kadın politikası olmayışından kaynaklıdır. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamış bir iktidar olsaydı, bugün bunların birçoğunu konuşmamıza gerek kalmayacaktı. Veriler de bize Türkiye’de kadınların bir meta olduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin had safhada olduğunu gösteriyor. Kadın politikasının yürütülmesi için devletin adım atması gerekir. Türkiye kadına yönelik şiddetin önlenmesi için imzacısı olduğu yasaları uygulasın” diye konuştu.


MA / Semra Turan
Editör: Haber Merkezi