Yazar Zarif Laçin bugünkü köşe yazısında, 'Üç Maymunu Doğurdular ' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
ÜÇ MAYMUNU DOĞURDULAR
Bolu' da 78 kişinin ölümüne sebep olan Grand Kartal Otel yangını ile ilgili 'istifa' çığlıkları yükseliyor haklı olarak. Bırakın istifa etmeyi, sorumlu olan herkes yanarak ölen o çocuklardan dahi daha masum olduklarını haykırıyorlar ekranlarda. Yani, ölen öldüğü ile kaldı birkez daha...
Şu gerçeği her defasında es geçiyoruz sanırım. Bu halk bugüne kadar gelişen kötü ve acı olaylarda ne zaman ciddi anlamda bir muhatap gördü karşısında. Nice yangınlar, seller, depremler, göçükler, felaketler, ihmaller zincirinin yarattığı kayıplar, katliamlar ve rant yarışlarının getirdiği onlarca yüzlerce ölümler, kadınlara ve çocuklara yönelik artan tacizler, tecavüzler, cinayetler, faili meçhuller gördü geçirdi. Tüm bu acı olaylar karşısında; tabutların üzerine koydukları elden, ölenlerin ailelerine attıkları tekmeden, deprem bölgesinde arkalarını dönüp gülerek gitmekten, bir kerecikten bir şey olmazlardan, tahrik indirimlerinden öteye gidemediler. Suçluyu cesaretlendiren, mağduru daha da mağdur duruma düşüren kararlar ve ihmaller zinciri bir sonraki felaketin birer habercisi haline geldi.
En son 6 Şubat depremini yaşadı bu ülke. Binlerce insan öldü, sakat kaldı. Evleri talan edildi. Kollarındaki altınlar, parmağındaki yüzükler için uzuvları kesildi. Betonların altında nefessiz ve karanlıkta kaldılar. Kurtarılmayı beklerken, çığlıklar arasında yanıbaşında acı çeken sevdiklerini kaybettiler, onları yaşatmaya çalışırken, binlerce kez öldüler. Korkunun gölgesi altında en büyük acıyı, çaresizliği yaşadılar. Birçok aile yok oldu, kadınlar, çocuklar hastanelerde kayboldu. Birçok insan ailesine, sevdiklerine ulaşamadı. Binlerce insan betonların altında çürümeye bırakıldı ve kaderine terk edildi. El ele vererek o koca enkazı tırnaklarıyla kazıyarak birbirine ulaşmaya çalıştılar. Geride kalanlar ise "yaşıyoruz buna yaşamak denirse" gerçeğinin ağırlığına mahkum edildi ve büyük bir travma ile başbaşa bırakıldı. Evsiz, aşsız, susuz ve sağlıksız koşullarda konteynerlarda yaşam mücadelesi veriyorlar hâlâ.
Binleri betona gömenler bu yangında geride kalan onlarca insanı yakmaya devam ettiler, yine hiçbir sorumluluk almadan...
On yıldır otelde çalışan birinin aktardığına göre; yangın merdiveni dışarıya değil kayak odasına açılıyormuş. Yangın söndürme sensörleri ise kapatılmış. İtfaiye yaklaşık 57 dakika sonra olay yerine gelmiş.
İnsanlar kendi çabalarıyla, yardımlaşarak kurtulmaya çalışmışlar. "Çıkamıyoruz, yardım edin" çığlıkları arasında birbirine tutunmaya çalışmışlar ve akıllarına ilk gelen yakınlarını arayarak çaresizce yardım istemişler. Pencereden sarkıttıkları çarşaflar yardımıyla kurtulmayı başaranların aksine ne yazık ki 78 kişi can verdi bu yangında.
Peki neden öldü bu insanlar?
Nefessiz bıraktıkları insanların sırtından daha fazla para kazansınlar diye öldüler...
Tüm bu acılar yaşanırken, insanlar çaresizlik içinde yangından canını, ailesini, çocuklarını, sevdiklerini ve ordaki diğer insanları canı pahasına kurtarmaya çalışırken az ötede tatilini yapmaya devam edenlere ne diyeceğiz. Tıpkı daha önce yaşanan olaylarda olduğu gibi burda da insanlık o dumanların arasında boğuldu gitti.
Ne yazık ki, yaşanan her acı olay üç maymunu doğurdu aynı zamanda. Görmüyoruz, duymuyoruz, hissetmiyoruz artık. İnsanları insan yapan en önemli değerlerimiz ya betonların altında çürümeye bırakıldı ya da sellere kapılıp gitti, geride kalanlar da yandı ve kül oldu. İnsanlığa dair bir avuç insan kaldı. Betonların, sellerin, yangınların, katliamların arasında yaşam mücadelesi veriyorlar onlar.
Sağ kalabilirlerse...
Zarif LAÇİN