Bu ülke hiç bu denli kederli olmamıştı.

Bayram yeri değil, yas yerine döndürdüler koca ülkeyi.

Bir yandan şaşaalı açılışlar diğer yanda acı, keder, açlık ve sefalet var.

Bir yanda iftarlarını donatılmış masaların başında geçirenler, bir yanda yere serilmiş sofranın üzerinde yokluk içinde oruç açanların ülkesidir Türkiye.

Dahası, depremi bir felakete dönüştürmüş bir iktidar altındayız ve her yanımız acı ve kederle dolup taşıyor. Ramazan ayını çadırlarda geçiren halk bayrama da çadırlarda giriyor.

Mezar başlarına koşuyor göz pınarları kurumuş insanlar.

Depremde yitirdiklerini anıyorlar. Öyle yapılı, üzerinde ismi yazılı yakın mezarları değil ziyaret edilenler. Yazmasa da ölüm tarihleri aynı; 6 Şubat.

Etrafı çevrili mezar yerleri değil başında gözyaşı dökülen. Ölüm tarlaları içinde dolaşıyor yakınları, mezar arıyor, numara arıyor…

Bu iktidarın bu halka verdiği acıyı savaş bile vermedi.

Birer numara verdikleri toplu mezarların başında gözyaşı döküyor halk.

Mezar başındakilere bakıp iç geçirenler ise cenazelerine ulaşmanın umudu içinde. Umut bu işte! Bu iktidarın yarattığı umut cesedine kavuşma, mezar sahibi olmak…

“Keşke bizim de başında ağlayacağımız bir mezarımız olsa” dileğine mahkum ettiler halkı. Elinde fotoğrafla dolaşıyor insanlar. Kızı, gelini, oğlu, torunu, annesi, babası, yakını…

Yaralı yürekle depremde kaybettiklerini arıyorlar.

Çıkıp bayram kutluyorlar, çıkıp müjdeler veriyorlar…

Aradan iki buçuk ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ ulaşılmayan yakınları için çırpınıp duran binlerin varlığıyla ilgilenmiyorlar. Ne haber yapılıyor ne bir çıkış yolu gösteriyorlar.

Doğrusu tam olarak ne olduğunu da bilmiyoruz, ölü sayısı çakılıp kaldı. 50 binlerde gösterdiler ölü sayısını, ancak yıkılan bina sayısı, yerle yeksan olan şehirler tablosu ve yerelde konuşulanlar farklı şeyler söylüyor.

İktidar ise seçimi kazanma çabasında… Depremde günlerce görünmeyen bakanlar ilk sırada milletvekili adayı…

Bir de müjdeler sıralıyorlar.  Bir gün gaz müjdesi, bir gün denize indirilen savaş gemisi açılışı, bir gün İHA, Togg, bir gün SİHA…

Halk soğanı 30 TL’ye alıyor. Onlar milyonu aşan fiyatlarıyla Togg sunumuyla uğraşıyor.

Yaptıkları yollarla övünüyorlar. Fabrika yok, yeni iş alanları yok, tarımda gerileme, hayvancılıkta gerileme, Kişi başına düşen hasılada gerileme, refah düzeyinde gerileme var ama onlar müjde yağdırıyor. Eğitim, sağlık, konut, barınma…

İç borç, dış borç, enflasyon, işsizlik…

Onlar şehir hastanelerini gözümüze çakıyorlar. Köprüleri anlatıyorlar, havaalanları ile seçim kazanma çabasındalar.

Oysa o şaşaalı açılışlara sahne olan ve yandaş müteahhitlere peşkeş çekilen havaalanları depremde işlemez oldu. Yollar kapandı. İletişim sağlayamadılar. Hastaneler işlevsiz kaldı. Dahası hastalara mezar oldu. Kütahya’daki Zafer Havaalanı için taahhüt edilen ile inen yolcu sayısı bize sömürünün boyutunu çarpıcı biçimde anlatıyor.

Depremde günlerce yoklardı. Sonra iş makineleri ile yanaştılar enkazın altında ne olup olmadığına aldırmadan. Binalar dikmenin telaşındalar.

Bayrama böyle girdik…

Muktedirler şaşaalı açılışlar yapsalar da gerçeğin yüzü başka şeyler söylüyor. Çadırdakilerin yüzüne bakınca ne olduğunu görüyorsunuz. Yemek bulamayan, sağlıklı su bulamayan depremzedelerin sesini duymayan iktidar, seçim sürecini “normalleşme” propagandası üzerinden kurma çabasında.

Oysa hiçbir şey normal değil…

Bunca kötülük nasıl normal olsun!

Bunca acı normal olabilir mi?

Depremin yüzyılın felaketine dönüştürülmesinin müsebbibi olanların gerçeği ters yüz etmeleri nasıl olası olsun.

Geriye dönüp bakıldığında ne çok acı ne çok facia ne çok yas var.

21 yıllık iktidar sömürü ve yağmadan, acı ve gözyaşından öte bir şey sunmadı halklarımıza.

Dün bayramın ilk günüydü. Hatay desen yerle yeksan. Hangi yana dönsen orada gözyaşı var. Kimle konuşsan boğazında düğümlenen sözcüklerle sürmesi olası olmayan bir muhabbet var. 11 il, ilçeleri, köyleri ile sınırlı değil, tüm ülkeyi, tüm halkları etkisi altına almış bir hüzün içindeyiz.

Gerçeğin üzerini ne gaz örtebilir ne yalana dayalı yeni yüzyıl rüyaları…

Şimdi tarihsel görev bu iktidardan kurtulmak için mücadeleyi daha da yükseltmektir. 

Barışın, eşitliğin, kardeşliğin egemen olduğu bayramlar dileğiyle, bayramınız kutlu olsun!