Yazar Sevim Alagöz, bugünkü köşe yazısında 'Demokrasi Havarileri ve Yangınlar' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Demokrasi Havarileri ve Yangınlar

Bolu Kartalkaya kayak tesislerinde 78 kişinin yanarak ve boğularak can verdiği otel yangınının suçlusu bulunamadı.Ortada tek bir suçlu yok. Belediye, yapı ruhsat  yetkisinin turizm bakanlığında olduğunu ve denetleme yetkisinin oraya ait olduğunu söylüyor. Sayın bakan da ruhsat ve denetleme işinin kime ait olduğunun 10 gün sonra belli olacağını söylüyor. 10 gün kafayı neye yoracaklar acaba? Bu 10 gün içerisinde bir günah keçisi bulmaları gerekiyor. Öyle ya bu memlekette turizm bakanlarının otelleri, sağlık bakanının hastaneleri, milli eğitim bakanının da özel okulları oluyor. Şimdi  bakanlık "Evet bu felaketin baş müsebbibi biziz."mi desin! Neyse ki Yeni Doğan Çetesi bebek katillerinin sağlık bakanımızın, il müdürlüğü görevi sırasında ve hastanelerindeki icraatlarını unutturdular.E Bolu Belediye başkanını desen o da ağzını açtı mı iktidardakiler gibi konuşuyor, ona dokunmak da olmaz. Evet 10 gün içerisinde bunu düşünüp taşınacaklar ve karar verecekler bu işten sıyırmanın yolunu.Son yirmi yılda yaşanan hiçbir kazada, felakette sorumluluğu bulunan kurum ve yetkililerin istifası ya da görevden alınması gibi etik bir davranış  çok şükür göremedik. Yangınla ilgili yayın yasağı getirilince sessizlikte daha iyi düşünülür suçun kimin üstüne bırakılacağı.   Sağ olsunlar yetkililerimiz çok ince düşünüp yanarak ölen canları taşımak için bir konsept bile yapmışlar  Bir tavuk firmasının, üzerinde kızarmış piliç resimlerinin yer. aldığı dorse kasalı tır getirmişler. Hani bu manzarayı görenler, homini gırtlak kızarmış piliç yiyip kilo almasınlar diye düşünülmüştür muhakkak. Gerçi Allah var, yangının yüreklerimize düşen ateşi söndürecek işler de yapmadılar desek yalan olur. Mesela dün yangında kül olan otelin alel acele yıkım kararı alındı, bugün bakanlık tarafından otel mühürlendi. Yangının dumanı memlekete yayılmış, yanan canların kokusu insan olanların ümüğünü doldururken Ümit Özdağ gibi bir proje faşistin tutuklanmasına dert yanıp demokrasi havarisi kesilenler; memleketin yıllardır cayır cayır yanan adaletine ve soygun düzenine  tepki vermiş olsalardı keşke. HDP eş başkanları,milletvekili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklanırken bu havariler; anayasanın, adaletin,bilcümle memleketin geleceğinin ateşe verilmesini Neron gibi lir çalıp şarkılar söyleyerek izliyorlardı.Hükümetin gönül rızasıyla olmasa bile İmralı arasındaki barış görüşmelerini kin ve nefret söylemleriyle sabote etmeye çalışan,DEM'e oy veren seçmene dahi katil -terörist yaftasını yapıştıran, kandan beslenen bu faşistler prim yaptığı sürece yangınların sönme ihtimali de yok. Her gün bir evin bir ananın yüreğine ateş düşüp hayatlar yanmaya devam edecek.