YAŞADIKLARIMIZ ORTAK HİKÂYEMİZDİR!

Dünya ülkelerindeki olumsuz gelişmelerden kaynaklı insanlar başta olmak üzere bütün canlılarda kaygı, korku ve stresin her geçen gün arttığı bilinen bir gerçektir. Global sermayenin canlılara yaşama hakkı tanımayan doğa tahribatlarıyla birlikte yaşanan felaketlerin yanı sıra ülkemizin kuzeyinde aylardır süren Rusya’nın Ukrayna işgali, ABD’nin ve batılı emperyalist ülkelerin yine Ortadoğu’daki enerji kaynaklarının paylaşımı nedeniyle Ortadoğu’yu savaşların ve ölümlerin merkezi haline getirmiştir.

Yirmi yıllık AKP iktidarı, emperyal ülkelerin maşası haline gelmiştir. Ülkenin yönetilemediği, tarımsal üretimin ve hayvancılığın bitirildiği, sanayinin gelişmediği, işsizliğin ve yoksulluğun yaşandığı, ekonomik krizlerin Türkiye halklarını derinden etkilediği, sağlık ve eğitim hizmetlerinin parayla alınıp, satılan metalar haline geldiği günlere isyanımızı örgütlemek bir zorunluluktur.

Laiklik, demokrasi, insan hakları, Kürt sorunu, barış gibi birçok sorunu çözmek yerine, gerilim ve şiddeti tercih eden siyasal iktidarın şımarıklığı ve pervasızlığı nedeniyle emekçiler, aydınlar, sanatçılar, kadınlar ve çocuklar açısından ülkemizin yaşanılmaz hale getirildiği gün gibi ortadadır. Çaresiz miyiz? Kesinlikle hayır. Sınıf bilincini yükseltmek, örgütlü toplum yaratmak, emeğin haklarına sahip çıkmak gibi temel görevlerimizi özveriyle âmâsız, fakatsız tamamlamak zorundayız.

Konfederasyonumuz KESK ve bağlı işkolları emek mücadelesini laiklik, barış ve demokrasi mücadelesiyle harmanlayan sendikalardır. Sendikalarımız dün olduğu gibi bugünde mutabakat örgütü olma kimliğini bütün güncelliğiyle korumaktadır. Sadece sendikal anlayışların rengini değil, var olan her bir üyenin rengini, sözünü, talebini kapsayacak şekilde azami gayreti sarf eder ve etmektedir. Sendikalarımızın var olan yapısal sorunlarını çözüme kavuşturacak, günün koşullarına uygun mücadele araçlarını ortaya çıkaracak eğitimler, çalıştaylar yapılmaktadır. KESK ve bağlı işkolları kamu emekçilerinin umududur. Bu iddiasını, yürütmüş olduğu fiili meşru mücadeleyle de sürdürmektedir. İnat ve umutla da sürdürmeye de devam edecektir.

Gerici, ırkçı, faşist iktidar bloğu; emekten, halktan ve yaşamdan yana tutum alan özgür basını, aydın ve yazarları, akademisyenleri, sanatçıları, siyasetçileri, sendikaları, kadınları ve kadın örgütlerini baskılamak, etkilerini kırmak üzere bütün zor aygıtlarını acımasızca kullandığı süreçlerin tanıklarıyız. Sendikal süreç içerisinde de yetmezliklerimiz ve yapamadıklarımız mutlaka olmuştur. Bunları birlikte tamamlamak için hepimizin hep birlikte ellerimizi taşın altına koyarak sorumluluk alması gerekmiyor mu?

Sendikal kamuoyunda KESK ve bağlı işkollarına ilişkin haklı bazı eleştiriler olmakla birlikte, KESK ve bağlı işkollarının Merkez Yürütme Kurulu üyelerini yıpratmak ve değersizleştirmek adına grupların basın ve sosyal medya hesapları üzerinden haksız eleştiri yürütmelerini anlamak mümkün değildir. Sendikalarımızda üye kayıplarını yaşadığımız doğrudur. Ancak son yıllarda sendikalarımıza kamu emekçilerinin bir yönelimi olduğu da bilinmelidir. Daralma ve küçülmelerin nedenlerini samimiyetle açıklamaya çalışmak yerine sorumluluklarımızı hasıraltına süpürmeyi ne politik ne de etik bir davranış olarak görüyorum.

Sendikalarımızın çeşitli kademelerinde görev ve sorumluluklar almış ve hala kamu çalışanı olan arkadaşlarımız sürece cevap olacak öneriler geliştirmek, pratikler sergilemek, eylem ve etkinlikleri desteklemek yerine, sürekli yönetimlerde bulunan sendikal anlayışları veya kişileri yayınladıkları yazılarla eleştirmeyi alışkanlık haline getirdikleri bir süreç örgütümüze katkı sunmayacaktır.

7 Haziran 2015 tarihindeki seçimleri kaybeden siyasal iktidar gerilim ve şiddeti artırarak Türkiye halklarına tarihin en karanlık günlerini yaşatmıştır. 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden hemen sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde OHAL ilanı ile birlikte zulmün dozu katmerleşmiştir. Bu süreçleri faşizme karşı kurulan barikatlarda hep birlikte omuzladık. Birlikte katledildik, birlikte açığa alındık, birlikte ihraç edildik, birlikte sürgün olduk… Yaşadıklarımız ortak hikâyemizdir. Bu zaman dilimi içerisinde bir başarı veya başarısızlık varsa bu, hepimize aittir.

Hep birlikte Eğitim Sen’iz. Birbirimizin rakibi veya ötekisi değil, yol ve mücadele arkadaşlarıyız. Türkiye halkları ve emekçileri için gelecek güzel günleri hep birlikte yaratacağız. “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!”

Sevgi ile kalın.