DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ SÖYLEYİŞ; Yazar Meral Şimşek Gazeteci Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı.

 

 

 

DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ SÖYLEYİŞ; Yazar Meral Şimşek Gazeteci Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı.



Söyleşimize sizi tanıyarak başlamak istiyoruz, Yazar Meral Şimşek kimdir, neler yapar, nasıl bir hayat görüşünü benimser, evrenle ve insanla nasıl bir ilişki içindedir?

Aslında Meral olarak kendimi nasıl tanımlarım bilmiyorum, insanın kendini tanımlaması çok zor ama bazen şöyle söylüyorum  " Ben, niceleri gibi kanlı bir savaşın gözyaşlarıyım." Bazen de şöyle " Parmak uçlarımdan yüreğimdeki acıyı damıtırken, her acıda umudumu yeniden doğuran bir hiçliğim."

Neler yaparıma gelirsek, öncelikle bir anneyim ve iki oğul büyütmeye çalışıyorum. Yeryüzünde eksikliğini yaşadığımız ne varsa, gelecek nesillerin güzel yetiştirilmesiyle gerçekleşeceğine inananlardanım. Özellikle yeryüzüne hükmeden ve bunca acının yaşanmasına sebep olan eril zihniyeti alt edebilmemiz için, oğullarımızın ve gelecek neslin anneleri olacak olan kızlarımızın bu yönlü yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra okuyorum, yazıyorum, şarkılar yapıyorum. Herkes kadar yaşamaya çalışıyorum belki de kimse kadar bilemiyorum.

Dünya görüşü sorusu bence yaşamı tarif etme karşısında biraz yavan kalıyor. Yaşamı tüm boyutlarıyla ele aldığımızda uzunca listeler oluşabiliyor çünkü. Ancak sevmek olgusunun beslenmesinin ütopyalarımızın gerçekleşmesini sağlayacağı kanısındayım. Aslında herkesçe aşikârdır, mevcut sistemlerin  hiçbiri insana ve evrene artık yarar sağlamamakta aksine hızla zarar vermektedir. Bu yüzden bütün evrenin sevgiyle estetize edilmiş yeni bir matematiğe ihtiyaç duyduğu kanısındayım. Ki insan hem güzelleştiren hem de yok eden tezatlar bütünüdür. Bu yüzden iyinin ve kötünün Araf'ında ezelden beri evrende acıyı doğuran kaoslar yaratmaktadır. İşte tam da bu noktada sevginin önemi ve yüceliği çıkıyor karşımıza. Bundan mütevvelli, insan ve evren ilişkisi sevmek ve nefret etmek arasındaki o ince detayda saklı.

Bir şair olarak dil sizin için nasıl bir anlam taşıyor ve özelinde şiir sizin için ne ifade ediyor?

Sorunuzu cevaplamadan önce değinmek istediğim bir nokta var. Ne yazık ki biz yazıp çizenler bulunduğumuz çağda kendimize çok rahat yazar-şair diyebiliyoruz ya da birileri bizlere böyle hitap edebiliyor. Ancak ben henüz hiçbirimizin bu tanımlamaları hak ettiğini düşünmüyorum. Bunu zaman belirleyecektir deyip sorunuza geri dönüyorum. Şöyle ki dil, yaşamın ana artelidir. Çünkü yazmak için kullandığınız dilin bütün inceliklerine sahip olmalı ve o dili hücrelerine kadar tanıyor olmalısınız. Aksi halde yazmak eylemi bir süre sonra tıkanacak ve yazdıklarınız bir kısır döngü içinde debelenmekten öteye geçemeyecektir. Özellikle biz , anadilinde yazamayanlar için bu çok daha tehlike ki bir durumdur. Tam da bu noktada şöyle söyleyebilirim; dil, var oluştur. Bu bağlamda da şiir, var oluşun kalbidir. Çünkü şiir,  insana ve evrene dair anlatılması gereken ne varsa bir kalbin ritmik atışları gibidir.

Roman yazmak nasıl bir süreç, hangi aşamalarda geçiyorsunuz? Neler hissettiriyor size, şiir ve roman yazabilmek nasıl bir deneyim?

Aslında ben yazmak eyleminin doğuştan gelen bir yetenek olup, sonradan geliştirildiğini düşünüyorum. Ses gibi düşünün. Sesin güzelliği sonradan oluşmaz, sadece keşfedilince terbiye edilir. Yazmakta, kelimelerin sesi dolayısıyla da şarkısıdır. Elbette kelimelerin şarkısını söyleyebilmek için çok çalışmak ve sabırlı olmak gerek. Aksi halde sizden önce yazılmış olanları  taklit etmekten öteye geçemezsiniz.

Yazmak size ne hissettiriyor sorusuna her zaman olduğu gibi cevabım şu olacaktır; yazmak, çığlık atmaktır. Yazılanların temasını herkes için çoğunlukla yaşanılanlar belirler. Neyi yaşarsanız onun şarkısını söylüyorsunuz. Kalıplara soktuğum bir sanat anlayışım yok. Şöyle ya da yazmalıyım da demiyorum. Yazıyorum hepsi bu. Elbette yazdıklarım süreç içerisinde  evrilme yaşıyor, olması gereken de bu zaten. Ama ben kesin olarak şu tarzda yazıyorum diyemem. Ki sanat yapmak için başlamadı yazma serüvenim. Yazmak benimle birlikte büyüdü. Ben, kendi hikayemin şarkısını söylüyorum.

Hep şiirlerinizden söz ettik ama ‘Nar Lekesi‘ kitabınız roman olarak raflardaki yerini aldı. Roman yazmaya sizi iten ne oldu, romanın sizdeki yeri nedir?

Bir roman yazmak adına yazmadım Nar Lekesi'ni. Hadi bir roman yazayım düşüncesiyle yola çıkmadım yani. Yaşadıklarımın günceleriydi yazdıklarım. Nar Lekesi kendi doğumunu kendisi gerçekleştirdi, ben hikayemin şarkısını söylerken. Elbette üzerinde teknik anlamda uzunca çalışmalar yaptım ama ben bunu yaptığımda o, çoktan doğmuştu. Nar Lekesi, doğduğum topraklar var olduğundan beri vardı, ben onu sadece kaleme aldım. Nar Lekesi'ni insanlarla buluşturma sebebim ise umudun ve inancın asla tükenmeyek olmasını göstermek.



Türkiye’nin geleceğine dair endişeleriniz nelerdir, bu gidişat sizi, sanatı ve özelde de edebiyatı nasıl etkiliyor?

Aslında sadece ülke geleceği değil, yeryüzünün geleceği açısından düşünmek daha doğru olur. Çünkü kapitalizmin zirvesini yaşadığımız zamanlardayız ve emperyal güçler hiçbir ülkeyi tek başına sarsmıyor. Bütün coğrafyalar bir birine iliştirilmiş şekilde zorlayıcı süreçlerden geçiyor. İnsana, yaşama, güzele dair ne varsa büyük bir acı içinde yok edilmeye çalışılıyor. Hâl böyle olunca insan olmaya çalışan herkesin, benim de tabi , yüreğini acıtıyor. Az önceki bir sorunuzda demiştim ya yaşadıklarımız, yazdıklarımıza yön veriyor diye. Sanatta bu yüzden yaşananlara paralel olarak ilerliyor. Edebiyat, müzik ya da resim vs. ne varsa topyekün bir çığlık orkestrasına dönüşüyor. Bu biraz çıkmaz da yaratıyor aslında. Çünkü bazen acıyı, ağıdın ötesine taşımayı bırakıyor ve umudu kör bir kuyuya atabiliyoruz. Bu yüzden çığlık atarken, umudu ve inancı diriltmeyi öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yaşanan tüm acıya rağmen bir çıkış yolumuzun henüz var olduğunu düşünüyorum. Zulmü yapan insan madem, onu durduracak olan da yine insan olacaktır. Bu yüzden sanatı yaratan insanın buna ciddi katkı sunabileceğini düşünüyorum. Çünkü yaşam estetik bir dizaynla inşa etti kendini, e sanatta estetiğin bir başka hali olduğuna göre yaşanılması gereken estetik dizaynı yeniden var edebilmekte mümkün.

Zaman ayırıp, sorularımıza yanıt verdiğiniz için Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ediyoruz...

Ben teşekkür ediyorum. Yayın dünyasında nice başarılara imza atmanızı ve biz ötekilerin sesi olmaya devam etmenizi temenni ediyorum.