DÜNYANIN EN GÜZEL “ÇİRKİN” KADINI

Mary Ann Webster (Bevan), 1874'te Londra'da Plaistow, Bromley'de işçi sınıfına mensup geniş ve fakir bir ailenin sekiz çocuğundan biri olarak kahırlı yaşam sergüzeştine atıldı. Fakr u zaruret koşullarından ötürü erken yaşlarından itibaren çalışmak zorunda kaldı ve bir hastanede hemşire olarak çalışmaya başladı. Anlatılanlara göre Mary, evlenmek ve çağ çocuğa karışmak isteyen gayet çekici bir kadındı. 29'undayken bir manav olan Thomas Bevan’la evlenmiş ve dört çocukları olmuştu.

Mary, bunca güzelken ve hoşnutluk oluşturan bir kadın iken ömrünü "dünyanın en çirkin kadını" olarak sonlandıracağını hayal bile edemezdi. Ancak 32 yaşından itibaren akromegali semptomları göstermeye başladı. Heyhat ki o vakitler akromegali tanısız ve tedavisiz bir sayrılıktı. Migrenden, kas ve eklem ağrılarından, görme bozukluğundan ve ilerleyen bir bedensel büyüme ve deformasyondan mustaripti. Uzuvlarında anormal bir büyüme ve yüzünde çarpıklaşma söz konusuydu. Doktorlar başlangıçta neler olduğuna anlam veremediler ve hastalığı saptayamadılar. Maalesef maişet derdiyle sağlığına odaklanabileceği zamanı asla bulamadı.

Marry Ann bir başka hastalık belirtisinden de ıstıraplıydı: Çirkinleşmesine sebebiyet veren, yüz kemiklerinde aşırı büyüme ve çarpıklaşma... O artık birçoklarının nazarında bir kadından ziyade bir hilkat garibesi, kadına çok az benzeyen, erkeksi, yaratığımsı bir ucubesiydi. Mary’nin hastalığına, vücutta aşırı miktarda büyüme hormonunun salgılanmasına neden olan; kemik, iç organ ve yumuşak doku genişlemesine yol açan bir nöroendokrin bozukluk olan akromegali deniliyordu. Akromegali, hipofiz bezinin ön lobundaki işlev bozukluğunun neden olduğu, ellerin ve ayakların boyutunda orantısız bir büyüme ve yüz özelliklerinde kabalaşma ile karakterize edilebilecek bir bozukluktur.
Bu rahatsızlığa sıklıkla baş ve kas ağrıları da eşlik etmektedir. Ekseriyetle akromegali, hipofiz adenomu olarak bilinen iyi huylu bir tümör nedeniyle oluşur. Her ne kadar zamanede bu sayrılık, hormon ve radyoterapi vesilesiyle kolaylıkla tedavi edilebilse de 20. asrın başlarında Mary, oldukça umarsız ve gamlı bir halet-i ruhiyeye kapılmıştı. Cazibesinin, güzelliğinin peyderpey eriyip silindiğine şahit oluyordu o. O güzelim, pürüzsüz çehresi kadınsılığını yitiriyor ve erkeksi hatlara bürünüyordu aheste aheste.

 


Mary Ann Webster, çocuklarını açlık belasından korumak adına "freak show" denilen ucube gösterilerinde olağandışı görünümünü göstermeye ve alay konusu olmaya katlanmış, yürekli bir kadındı. Onun derdi günü, her ne pahasına olursa olsun çocuklarını açlık canavarından esirgemek, kursaklarından bir tike de olsa lokma inebilmesini sağlamaktı. Bu uğurda "dünyanın bu en çirkin kadınını" görmeye gelen o dalgacı, iğrenti, hakaret ve istihza dolu bakışların hedefi ve nesnesi oluyordu.

Şüphesiz anne sevgisi, sevginin en katıksızı, en dolaysızı, en hesapsızıdır. Erich Fromm, Sevme Sanatı'nda annenin çocuğuna duyduğu sevgiyi koşulsuz bir sevgi olması bakımından babanın sevgisinden müstakil ve müstesna bir yerde konumlandırır. Anne, "Seni her koşulda, sen ne yapsan da seviyorum," der. Baba ise, "Seni şunu şunu yaptığın müddetçe seviyorum," diyen faydacı, beklentili, koşullu bir sevgidir. Mary de ziyadesiyle sevecen, şefkatli bir anne ve kadındı. Bütün iş kapıları yüzüne sürgülenince o da çareyi hasta bedenini bir gelir kapısına dönüştürmekte bulacaktı.




1903'te Thomas bevan ile evlendi ve hastalık sonrasında bile her daim eşi tarafından destekledi, ancak 11 senelik bu izdivaç, Bay Bevan'ın apansız ölümüyle nihayete erdi. Mary, dört çocuğuyla tığ teber kalakalmış bir duldu artık. Mary, görünümü nedeniyle pek de iç açıcı olmayan bir iş teklifi almıştı. Ancak evlatlarını, bu dört boğazı beslemek, onların bakımını üstlenmek emeliyle bu teklifi el mahkûm kabul etti. Artık o, insandan çok yaratığa benzediğini düşünen insanların dalgacı, aşağılayıcı bakışlarının odağındaydı. Artık onun için her mesai günü bir meydan okuma, “ya sabır macerası”ydı.

Mary için "dünyanın en çirkin kadını yarışması" duyurusuyla karşılaşana değin her şey koşar adım kötü gitmekteydi. Yarışmanın ödülü etli olduğu için katılmaya karar vermişti mary ve kazanmayı da başarmıştı. Ne var ki gazeteler ve mecmualar onun hakkında nahoş havadisler yayıyordu. Ancak Mary, mevcut görünümünü istikrarlı bir kazanca dönüştürmeyi başarmıştı. Evet, çirkinliği onun medar-ı maişeti, geçimliği, çocuklarının gıdasıydı. Bu arada bahse konu yarışma günümüz İngiltere'sinde hâlâ popüler, ancak şimdilerde ödül, çirkin bir bedene değil de çirkin mimiklere verilmekte.

Sene 1920’de Sam Gumpertz tarafından ucube gösterilerinde boy göstermeye, Coney Island'da Dreamland gösterisinde yer almaya davet edildi. Çirkinliğini ve erkeksiliğini vurgulu kılan kıyafetlere bürünerek bedenini sergilemek zorunda bırakıldı gösteri dünyasının patronlarınca. Bu şovlarda sıra dışı özelliklere sahip başka figürler de arz-ı endam ediyordu: sakallı kadınlar, dev cüsseliler ve cüceler, siyam ikizleri... Onlar ki bu alelacayip zevahirleriyle insanları güldüren, istihzalarına maruz kalan, kendileri gibi olmayanların yüreklerini sahtekâr bir serinlikle ıslatmalarını sağlayan "ucube"lerdi. Mary de sirk gösterilerinin demirbaş aktrislerinden olmuştu. Elbette onun için bir alay konusu, hakaret ve dalga nesnesi olmanın ne denli incitici olduğunu tahmin etmek için güçlü bir eşduyum melekesine sahip olmaya hiç de lüzum yok. Mary'nin içinde gözyaşlarından bir derya oluştuğuna eminim ben. Ancak o çocuklarının selameti için bu küfür yaşantısına katlanma cüretini her gün sil baştan inşa etmek durumunda kalıyordu. Ve o, Ringling Kardeşler Sirki'nde ölümüne kadar sahneye çıkmıştı.

Yazık ki ömrünün o yorgun ve kasvetli saatlerinin çoğunu sirkte geçirmiş, akromegali hastası pek çokları gibi uzun bir ömrü olamamıştı ve 1933'te 59'unda kendisi için bir çilehaneye dönüşmüş dünyayı bir yaşama yorgunu ve yılgını olarak terk etmişti.


dünya denilen bu kutuplardan basık, ekvatordan şişi toparlak ne kadar da tuhaf değil mi!? Ve bir insanın hastalığını sermayeye devşirecek kadar vicdansız ve terbiyesiz...

Editör: Haber Merkezi