MARADONA'DAN DEVRİMCİ YARATMAK

"Gerçek ve makul olanı kalabalıkların dışında aramak çok daha güvenlidir, çünkü çoğunluktan hiçbir zaman saygın ve değerli bir şey çıkmamıştır. Yetkin ve değerli şeyler, daima az sayıda olanların arasından çıkmıştır." (Giordano Bruno)

Maradona futbol tanrıları panteonunun Zeus’uydu birçoklarına göre. Gerçekten de o “duende”li futbolculardandı. Messi’nin Maradona kadar tutkulu, coşkun ve taşkın bir futbolcu olduğunu sanmıyorum. Başka türlü bir şey vardı Maradona’nın hamurunda. Maradona, o ufarak haliyle sahada ne kadar büyümüşse saha dışındaki şahsi yaşantısında da o denli kendisini küçülmüştü. Maradona’nın eski takım arkadaşı Jorge Valdano şöyle diyordu onun hakkında: “O, özellikle Arjantin'de büyük karışıklıklar yaratan, birçok insanın taklit etmek istediği tartışmalı bir figür; sevilen, nefret edilen biri. Kişisel hayatını vurgulamak bir hata. Maradona'nın sahada emsali yok, ancak hayatını bir gösteriye dönüştürdü ve artık taklit edilmemesi gereken kişisel bir çileyi yaşıyor."

Maradona’nın ömrü çılgın ve azgın kokain serüvenleriyle, işçileriyle, telekulak operasyonlarıyla, suçüstü yakalanmalarla, mafyöz ilişkilerle, sahte penis vakasıyla, sahiplenilmeyen gayrimeşru çocuklarla mühürlenmişti. Trajedilerle, skandallarla, entrikalarla, aşırılıklarla, hadsizliklerle, mütecaviz eylemlerle dolu bir yaşamdı onunkisi. Şeytani ve kötücül yanlarını başarılarının ve yeteneğinin ardına saklayacak kadar da hınzırdı. Uyuşturucu ve işçilerine olan düşkünlüğü, Napoli yıllarında onu yerel İtalyan mafyalarının tuzağına düşürdü. Napoli’li organize suç örgütünün Giuliano klanı, mütemadiyen Maradona'nun yularını ellerinde tuttu ve hiç gevşetmedi. Zira Maradona etli ve bereketli bir lokmaydı. Uyuşturucu Napoli'nin her yerindeydi ve uyuşturucudan sıyrılmış bir hayat kurmak onun için çok zor, hatta imkânsızdı. Adeta uyuşturucu bağımlılığı, sportif başarılarıyla birlikte yürüyordu. Bu durum, uyuşturucu bağımlılığına karşı bir nebze kayıtsız kalınmasını da beraberinde getiriyordu.

2014'te Maradona, Arjantin'den Tyc Sports'a verdiği bir demeçte, "Hastalığım nedeniyle rakiplerime karşı büyük bir avantaj sağladım,” diyerek tehlikeli bağımlılığını bir geçimliğe dönüştürdüğünü itiraf edebiliyordu.

"Hayatım normal olmadığı için 53'üncü yaşım sanki 78 yaşındaymışım gibi sürüyor. Şu âna dek yaşadığım hayatla 80 yıl yaşamış gibiyim."

Öte yandan Maradona oldukça oyunbaz ve haşarı biriydi. Bir defasında uyuşturucu testini sahte bir penisle çalımlamıştı. Ne kadar da onurlu ve sportmence bir tutum, değil mi!? Tam da devrimciye, solcu bir sporcuya, kamusal bir kişiliğe yaraşan bir tavır! Maradona, 1990 Dünya Kupası öncesinde uyuşturucu testinden yırtmak için çok ilginç bir kurnazlık örneği göstermiş, dışarıdan sızdırdığı sağlıklı bir idrar örneği ve sahte, plastik bir penisle eroin ve doping testini atlatmıştı.

Maradona, 1991 yılında İtalyan polisi tarafından bir telefon dinleme operasyonuyla enselenmişti. Sabahın üçünde mafya bağlantıları üzerinden iki işçisini otel odasına gitmesini söyleyen Maradona, emniyet birimlerince enselenmişti. New York Post'un haberine göre yetkililer Maradona'yı dinlemiş ve bu kaydı uyuşturucu bulundurmak ve dağıtmak hususunda Maradona'nın aleyhine bir dava konusu haline getirmişlerdi. Çünkü bu tilki ruhlu ve uyuşturucu müptelası adam, ilişkiye girdiği işçilerine uyuşturucu teklif etmişti. Haliyle bu durumda Maradona'nın uyuşturucu çetesi adına çalışan bir örgüt üyesi olduğunu düşünmekten daha doğal ne olabilir ki!?

"Pazar gününden çarşambaya kadar kokain partisi yapıyordum. Eve uyuşturucuyla gelirdim." (Maradona)

Kokain testi pozitif çıkan Maradona, kendi takımı tarafından 15 ay futboldan men edildi. Aynı yıl içinde 500 gr kokain bulundurduğu için Buenos Aires'te tutuklandı ve 14 ay ertelenmiş hapis cezasına çarptırıldı. Maradona, Amerika'daki 1994 Dünya Kupası için Arjantin ulusal futbol takımına geri döndü, ancak onun için turnuva, yasaklı bir madde kullanımından ötürü ihraç edildiği için grup aşamasının bitiminden önce sona erdi. Fifa, Diego'yu 15 ay futboldan men etti, devamında da futbol hayatı sona erdirildi. Maradona, bu karar üzerine, "Beni futboldan emekli ettiler. Başka bir intikam almak istediğimi sanmıyorum, ruhum kırıldı," ifadesinde bulunmuştu.

Futbol kariyerinin tabutuna son çivi, 1997'de altı yıl içinde üçüncü kez uyuşturucu testini geçemediğinde çakılmış oldu. Kamuya hitaben bir konuşma yaptı, bir uyuşturucu bağımlısı olduğunu halka itiraf etti ve hayatının bundan sonraki bölümünde Golgotha’sını sırtlanacağını beyan etti.

2000’e gelindiğinde Maradona’nın bedeni, uyuşturucu kullanımı, obezite ve alkolizm bermuda şeytan üçgeninden ötürü iflas etme konumuna gelmiş, kalp yetmezliğinden mustarip hale gelmişti. Maradona, vücudunu alabildiğine hoyrat kullanmış, bedenine ve sevenlerine ihanet etmişti adeta.

Yılbaşı kutlaması esnasında ölçüsüzce kullandığı kokain, Pelusa’nın Punta del Este kentine ölümün eşiğinde girmesiyle nihayete ermişti. Arjantinli yıldız, "hipertansif kriz” ve “kalp ritminde bozukluk" münasebetiyle neredeyse koma halinde hastanenin kapılarına getirilmişti. Doktorlar, Maradona’yı doz aşımı sebebiyle ölmekten kurtarmıştı.

Maradona o vakitler 39 yaşındaydı. “Bu dünyadan ayrılmak istemiyorum. Yaşamaya devam etmek için savaşacağım,” demişti muayenehaneden çıkar çıkmaz. Bu hadiseden yalnızca üç hafta sonra Maradona, Havana'daki La Pradera sağlık beldesinde kapsamlı bir detoksifikasyon programından geçmek için Küba'ya indi. "Diez" in gelişi, Fidel Castro için yankılı bir propaganda başarısı dışında da oldukça önemli bir olaydı. Maradona uçaktan çok kötü bir vaziyette, aşırı kilolu, yürüme güçlüğü çekerek ve kendini güçlükle ifade edebilir bir halde inmişti. Altı aylık bir tedavi süreci için gelmişti, ancak takriben beş sene kadar kalmıştı Küba’da.

Belirsiz bir ilaç tedavisinin dışında Maradona, birkaç çılgın yıl geçirdi Havana’da. Kabul gördüğü sağlık merkezi La Pradera, hastalarına serbesti tanıyan açık bir düzene sahipti. Bu yüzden Maradona, istediği vakit oraya girip çıkabiliyor, istediği zaman da ziyaretçi kabul edebiliyordu.

Çok geçmeden Havana’da Maradona’nın gece maceraları duyulur olmuştu. Rejim tarafından korunan futbolcu, başkentin yanında yöresinde dilediğince dolaşabiliyordu. Tam da o vakitler sağ omzunda Che’nin, sol ayak baldırında da Fidel’in dövmesi taşıyordu.

Aylar sonra şahsi arabasıyla bir turist otobüsüne çarparak hayretlik uyandıran bir kazadan sağ çıkmıştı. Kendisine yardım edilene kadar yaklaşık bir saat kadar sol bacağı aracın altında hapsolmuştu. Bazı söylentilere göre bir Arjantinli gazeteci arkadaşı, kurbanın yanındaki viski şişesini ortadan kaldırarak delilleri karartma teşebbüsünde bulunmuştu. Bunun dışında çılgın partiler, La Pradera hemşireleriyle kavgalar ve alkolden kaynaklanan birden fazla korku vardı hayatında.

Maradona ilk Küba serüvenini öyle görünüyor ki iyileşemeden 2004 senesinde sonlandırdı. Kokain bağımlılığının nüksetmesinden sonra adaya döndü.

Küba’da bulunduğu 2005 yılında herhangi bir iyileşme girişimini kesinlikle terk etmişti. Maradona’nın mirasının bir kısmını bu Karayip Adası’nda bıraktığı, Küba’ya gelişinden neredeyse 20 yıl sonrasında, 2019’a kadar bilinmiyordu. Bu, Maradona'nın, oradaki sayısız çılgınlığından biri sırasında iki çıplak kadınla birlikteyken çekildiği bazı uygunsuz fotoğraflarının ortaya çıkmasından sonraydı. Kısa süre sonra, yıldızın avukatı Matías Morla, Maradona'nın üç Kübalı çocuğu, kendi çocukları olarak tanıdığını açıkladı. Ayrıca bir tane daha çocuğu olduğunu itiraf etme durumunda kalmıştı. Karayipler'de sadece dört yıl içinde Maradona, yavrularını neredeyse ikiye katlamayı başardı.

Maradona hileli zarlarla ve mütemadiyen su alan bir kayıkla yola koyulduğu yaşam serüvenini bir kalp depremiyle sonlandırdı. O büyük bir futbolcu, ne var ki küçük bir insandı. Sırf sağ omzuna Che, sol ayak baldırına da Fidel dövmesi yaptı, Papa hazretlerine de günün birinde bir çift laf çaktı diye, gelirini yoksullara bağışladığı birkaç dayanışma maçı organize etti diye sanırım hiç kimse solcu, sosyalist olamaz; olsa olsa sayın seyircilere oynayan bir popülist, perdahlanmış bir vitrin dekoru olabilir.

Öte yandan Maradona, azılı bir kadın düşmanıydı. Onun için kadınlar; keyif verici madde, temel tüketim nesnesi kabilindendi. Küba'daki zevk u sefa yıllarında kaçamak ilişkilerinden doğan dört çocuğun sorumluluğunu ve bakımını üstlenmeyi reddetmişti. Kendisine bu durum hatırlatıldığında, "Benim sadece iki yasal çocuğum var, diğerleri paramın ve ünümün ürünleri," diyebilmişti. Ayrıca Pele ile aralarındaki hasede dayanan soğuk savaş yıllarında onu aklınca eşcinsellikle “itham” edip aklı sıra halk nezdinde itibarsızlaştırmaya teşebbüs edecek kadar da homofobikti.

Özellikle “kârhanede romantizm” yapılabileceğine inanan, bu nedenle Maradona’da “futbolun Che Guevara’sı”nı görmeye teşne kişilerin Maradona’dan devrimci yaratma çabaları, abesle iştigal etmekten öte bir anlam taşımayacaktır. Maradona’yı “ezilen yoksul Güney İtalya’nın zengin ayrımcı Kuzey'e karşı zaferinin mimarı”olarak takdim ve taltif etmek, olsa olsa futbolu romantize etmek üzerinden lümpenliğe hizmet etmek olabilir. Günün sonunda, Napoli’nin sportif başarıları bölgenin sosyo-ekonomik sorunlarının çözümüne, refah düzeyinin artmasına vesile olmak şöyle dursun atılan her gol, emekçi sınıfın ağlarıyla buluşmuştu. Ne acıdır ki yoksunluk ve yoksulluk koşullarındaki Napolililer, teselliyi Maradona’nın Napoli’sinde buluyor, “Belediyemiz, hastanemiz, okulumuz, yolumuz, suyumuz yok ama Maradona'mız var,” kabilinden bir cümle sarf edebiliyordu.

Maradona gibi bir kişilikten devrimci, solcu bir karakter yaratmaya gayret etmek, kahramanlardan medet uman, karizmatik kişilik kültü ve kişi tapıncı geleneğinin güçlü olduğu kültürlerin harcı ve işgüzarlığı olabilir ancak. Bireysel yaşantısında devrim yapmak şöyle dursun karşı devrimci addedilebilecek pek çok unsur taşıyan, kadın düşmanı homofobik, , alkol, uyuşturucu ve popülizm tiryakisi bir adamdan devrimci bir kişilik imal etmek, onu ezilenlerin sözcüsü, temsilcisi gibi abartılı, gerçeklikten yoksun, dahası gerçekliğin bile duymaktan utanç duyacağı ifadelerle yüceltmek, uygunsuz ve mesnetsiz bir davranış olduğu kadar devrimci şahsiyetlere ve anılarına saygısızlıktır.

Editör: Haber Merkezi