Türkiye’de tartışılan konulardan biri muhalefetin durumudur. Muhalefetin iktidar karşısında etkili bir mücadele yapamadığı belirtilmektedir. Bu eleştiriler esas olarak meclis içi muhalefete yönelik yapılmaktadır. Ancak parlamento dışı muhalefet ve demokratik kurumların da iktidara karşı mücadelede pasif kaldıkları ve üstlerine düşen görevleri yapamadıkları tartışılmaktadır.

Şu tespiti yapmak gerekir; parlamento içinde iktidara karşı mücadele verilecek bir alan bırakılmamıştır. Parlamento içindeki muhalefetin faşizmin asma yaprağı haline geldiği değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu tespitler gerçeği yansıtmaktadır. O zaman demokratik güçler bu gerçeği dikkate alarak muhalefet yapmanın yeni araçlarını ve yollarını bulmalıdırlar. Yoksa sadece CHP’yi eleştirerek muhalefet geliştirilemez.

CHP’ye yönelik eleştirilerin tümü doğrudur. O zaman CHP dışındaki muhalif güçlerin iktidara karşı mücadelede bir yol bulması gerekir. Bir kere şunu da vurgulamak gerekir; parlamentoda muhalefetin yapılmaz hale gelmesi parlamento dışı muhalefet ve devrimci demokratik güçler açısından tarihi bir fırsat doğurmuştur. Devrimci demokratik güçler, demokratik örgütlenmeler parlamentonun devre dışı kalmasını bir şans olarak görüp iktidara karşı meşru demokratik mücadeleyi geliştirebilirler. Tabi ki karşılarında faşist ve despot bir iktidar bulacaklardır. Bu da bedel ödemelerini gerektirecektir. Ancak şu da bir gerçektir ki biraz mücadele geliştirildiğinde ayakta kalamayacak bir iktidar vardır.

Zaten karşısında etkili muhalefet olmadığı için ayakta kalan bir iktidardır. Bu iktidar şovenizmi şahlandırarak ayakta kalıyor. Bu gerçeklik şovenizme karşı mücadele vermeden, iktidarın bu politikalarını teşhir etmeden bu iktidarı sarsmak da kolay değildir. Kuşkusuz iktidarın şovenizmle kendini ayakta tutmasına en fazla hizmet eden CHP’dir. CHP şovenizme karşı çıkacağına vatan, millet, Sakarya adına hükümetin kuyruğuna takılıyor. Böylece muhalefet yapmıyor, iktidarın dayandığı şovenizm kaidesini güçlendiriyor. Ancak CHP dışındaki muhalefetin de şovenizme karşı etkili mücadelesi yok. Halbuki bu şovenizmin halkı kandırmak, sömürmek ve baskı altında tutmak için araç olarak kullanıldığını iyi teşhir etmek gerekir.

Şovenizm Kürt düşmanlığı üzerinden şekillendiriliyor. O zaman tüm muhalefetin AKP iktidarının ve ortaklarının Kürt düşmanlığının teşhir edilmesi önemlidir. Kürtlerin bu topraklarda kendi kimliği ve kültürleriyle, anadilde eğitim haklarıyla özgürce yaşamasının Türkiye’nin birliğini ifade ettiğini, asıl bölücülüğü Kürtlerin dil, kültür ve kimliği ile özerk yaşamalarına, öz yönetime kavuşmalarına karşı olmak olduğunun ortaya konulması gerekmektedir. Ancak bu gerçeklik şovenizmin öfkesine maruz kalmamak için yeterince dile getirilmiyor.

Sadece HDP ve Kürtlerin bu gerçekliği ortaya koyması yetmiyor. Hatta şovenizmin daha da şahlandırılmasına gerekçe yapılıyor. Bu nedenle HDP dışındaki muhalefet güçlere, sol demokratlara ve sosyalistlere büyük görev düşmektedir. Aslında 1980 öncesi sol demokratlar ve sosyalistler Kürt sorunu konusunda daha tutarlı bir tutum içindeydiler. Büyük çoğunluğu Kürtlerin federasyon içinde özgür yaşamlarını savunuyordu. Bugün en faşistten daha faşist hale gelen Doğu Perinçek bile Kürtlerin federasyonunu savunuyordu. Şimdi Kürtlerin özgür yaşamı daha somut kendini dayatınca durum farklılaştı. Örneğin 1980 öncesinin en büyük örgütü olan Dev-Yol geleneğinden gelen ÖDP ve Birgün gazetesi bile şu anda şovenizm çemberinin dışına çıkamıyor. AKP iktidarının şahlandırdığı şovenizme karşı çıkmıyor.

Hatta CHP gibi AKP’nin şovenizmi geliştirmesine zemin olan bir tutum içinde kalıyor. Zaten Tayyip Erdoğan da bu ortamda nasıl olsa karşı çıkamazlar, diyerek daha fazla vatan, millet, Sakarya ve bayrak diyor. Bu arada şunu da belirtelim; bizim gazete de dâhil demokratik basın da şovenizme karşı etkili mücadele vermiyor. AKP’nin bu karakterini teşhir edemiyor. Demokrat basın tutum takınmada ürkek olursa bu siyaset yapanlara daha fazla yansır. Faşizme karşı mücadele, şovenizme karşı mücadele en başta da demokratik basından başlamalıdır. Öyle tarafsız basıncılık ya da faşizmden çekinerek demokratik basıncılık yapılamaz. Tarafsız basıncılık bir demagojidir. Basın ya demokratiktir ya da demokrasi karşıtı güçlere hizmet eder. Bizim gazete demokrasi güçlerinden yana taraf ama ürkek bir yayıncılık yapıyor. Kuşkusuz daha geniş kesimlere seslenmeli ancak bu faşizm ve şovenizme karşı ürkek tutum içinde olan bir yayıncılık anlamına gelmiyor.

Faşizme ve şovenizme karşı mücadelede demokrat basına önemli görevler düşmektedir. Halkı faşizm ve şovenizm konusunda bilgilendirmek ve tutum sahibi kılmak önemlidir. HDP dahil tüm demokrasi güçlerinin de parlamento dışı mücadeleyi örgütlemeleri gerekir. Artık sokakları hareketlendirme zamanıdır. Mücadele edilmediğinde AKP de teşhir edilemez. AKP’yi en iyi teşhir edecek mücadeledir. AKP mevcut siyasi, ekonomik ve toplumsal krize karşısında mücadele eden güç olduğu için girdi; iktidardan düşürecek olan da mücadeledir. HDP’liler iktidarın her türlü saldırısını göze alarak mücadele içine girebilmelidir.

Halk HDP’ye ya da başkalarına iktidara karşı muhalefet yapın diye oy verdi. O zaman bu muhalefet yapmada bedel ödemek göze alınacaktır. Sadece halka AKP’yi anlatmaları yetmez. AKP’nin karakterini bilen önemli bir toplumsal kesim var. Gerekli olan bunları örgütlemek, bunlara öncülük yapmak ve bu toplumu mücadele içine çekmektir. Bu mücadele de demokrasi programı yani demokratik Türkiye amacı etrafında geliştirilebilir.




Editör: Haber Merkezi