Yüz yılı aşkın sendikal birikime sahip olan Eğitim Sen’in bu günlere gelmesinde; ödenen bedeller, harcanan emekler, dökülen alın terleri vardır. Özü itibariyle Eğitim Sen’e renk olan, Eğitim Sen’e emeği ve katkısı olan; her insana, her anlayışa saygı, sevgi, minnet ve şükran borçluyuz. Eğitim Sen’e ilişkin söylenecek bir tek kelimeyi dahi önce akıl, sonra mantık süzgecimizden geçirmek hepimiz için bir zorunluluktur. Ve aynı zamanda emeğe ve ödenen bedellere olan saygının gereğidir.

Eğitim Sen’in sendikal faaliyetlerinin suç kapsamında değerlendirildiği 18 yıllık AKP hükümetleri döneminde, sürece göğüs geren, mücadele ve dayanışma içerisinde kalan üye ve yönetici arkadaşlarıma şahsım ve örgütüm adına teşekkür ediyorum. Eğitim Senli olmak ateşten gömleği giymektir. Eğitim Sen’li her arkadaşım bunu gayet iyi bilir. 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte hemen her gün üye ve yöneticilerimizin sürgün edildiği, açığa alındığı, ihraç edildiği, adli ve idari soruşturmalarla baskılandığı, tutuklandığı faşizan bir süreci yaşadık ve yaşıyoruz. Böylesi dönemlerde yoldaşlarına omuz vermek, faşizme karşı kurulan barikatlarda birlikte yer almak örgütlü olmanın, insan olmanın, özgürleşmenin ve eşitlik mücadelemizin gereğidir.

KESK MYK ve Eğitim Sen MYK’larında da görev almış, emekleri olan sendikal anlayışlarımızın söyleyecekleri her söz elbette önemli ve değerlidir. Aynı zamanda söylenen sözün nerede, ne zaman söylendiği de sözün içeriği kadar önemli ve değerlidir. İhtiyaç veya talep halinde sendikal kurul ve toplantılarında her türlü eleştiri ve özeleştiri mekanizması çalışmakta veya çalıştırılmaktadır. Bu durumun bilinmesine rağmen örgütü farklı mecralarda tartıştırmak, doğru bir yöntem olmadığını düşünüyorum. Bu bağlamda Eğitim Sen’in kurumsal yapısını zedeleyecek girişimlerde bulunmamak, örgütsel kaygılarla davranmak her zaman bir zorunluluk olmalıdır.

Eğitim Sen’i diğer sendikalarda farklı kılan en büyük etken, Eğitim Sen’in mutabakat örgütü olmasıdır. Ödenen bedellerle tüzüğü ve temel ilkeleri kayıt altına alınmış bir örgütte fevri davranış ve dayatmaların karşılığı olmamıştır ve asla olmayacaktır. Kongre öncesi ve sonrasında, sendikal anlayışlarımızın basın ve sosyal medya hesapları üzerinde birçok değerlendirmelerine saygı duymakla birlikte, bu değerlendirmelerin kamu emekçilerinin mücadele tarihine katkısı olmayacağını ve birlikteliğimize zarar vereceğinin kaygısını taşıdığımı belirtmek isterim. Evet, 28 Kasım 2020 tarihinde 273 delegenin kongreye katıldığı, 29 Kasım 2020 tarihinde 193 delegenin oy kullanmasıyla gerçekleştirilen kongrenin tartışmalı hale getirilmek istenilmesinin anlayışlarımızın ve örgütümüz Eğitim Sen’in büyümesine hiçbir katkı sunmayacaktır.

11. Olağan Genel Kurul iradesiyle Eğitim Sen’in organlarına seçilen Merkez Yürütme, Denetleme ve Disiplin Kurulu Üyeleri sürecin zorluluklarına göğüs gerecek direngen bir anlayışa ve yine farklılıklarımızı görecek, bütün renklerimizi kapsayacak, yaşatacak entelektüel bilgi, birikime sahip oldukları noktasında inancı tamdır. Bu bağlamda bugüne kadar olduğu gibi, birbirimize karşı sivri yanlarımızı törpülediğimiz ve yoldaşlık hukuku içerisinde bütün üyelerimizin ekonomik, özlük, demokratik haklarını savuna bileceğimiz alanları yaratmak için birlikteliği örmek tarihi bir sorumluluk ve zorunluluktur.

Sürece cevap olabilecek, dönemin ruhuna uygun mücadele programları, eğitim programları ve sendikal mücadelede, istenilen nihai hedefe ulaşabilmesi için, sendikal mücadelenin olmazsa olmazı olan mücadele araçlarını mücadele programının ruhuna uygun yenilemek kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı 11. Olağan Genel Kurulda oybirliği ile kabul edilen tüzük önergesi nedeniyle, seçimsiz ve en kısa süre içerisinde yapılması gereken Genel Kurul da hepimizin katılımıyla hayat ve yaşam bulacaktır. Örgütün iradesini hedef değil, esas alan ve örgütümüzü güçlendirecek her eleştirel yaklaşıma saygı duymak hepimizin temel görevi olmalıdır. Bu temelde yapılacak olan eleştiri ve önerilere eyvallah…

Siyasal iktidar tarafından Konfederasyonumuz KESK ve bağlı iş kollarına karşı düşmanca yürütülen antidemokratik uygulamalar karşısında korkanlar, geri duranlar, sessizliğiyle kendilerini korumaya alanlar diz çökenler… olmadık ve asla olmayacağız. 10 Ekim anKara Gar katliamını, hukuksuz İhraçları, sürgünleri, tutuklamaları hep birlikte yaşadık. “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!” Şiarı ile bu günlere geldik.

Eğitim Sen, dayanışmayı, direnişi, diplomasiyi öğreten ve örgütleyen bir okuldur. Eğitim Sen 10. Dönem Merkez Yürütme Kurulunda birlikte görev aldığım Genel Başkanımız Feray Aytekin Aydoğan’dan, Velat Kaya’dan, Derya Yulcu’dan, İsmail Sağdıç’tan, Özgür Bozdoğan’dan ve Varol Öztorun’dan amasız, fakatsız; saygı, sevgi, hoşgörü, empati ve her koşulda dostluk, dayanışma denildiğini bizzat ti yaşayarak gördüm. Teşekkür borçluyum bu güzel, yürekli insanlara… Ve bu güzel insanlar deneyim ve tecrübeleriyle bulundukları her alanda her zaman Eğitim Sen’e renk ve ses olacaklarını biliyor ve arkadaşlarımı saygı ile selamlıyorum.

“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan ve kamuoyunda barış imzacısı olarak bilinen, insan hakları savunucusu, eğitimci, yazar Prof. Dr. Nejla Kurul, KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz, İkram Atabay, Sinan Muşlu, Simge Yardım Dağ ve Arzunur Şimşek’le birlikte bir dönem daha çalışma fırsatını veren örgütüme teşekkür ediyorum. Örgütümün bu güvenini boşa çıkarmamak için sadece elimi değil, bütün bedenimi taşın altına sokacağımı ve yürütmede yer alan her arkadaşımın aynı davranışı sergileyeceklerine yürekten inanıyorum.

Yoldaşlarım, mücadele arkadaşlarım; bizler teker teker değil, hep birlikte Eğitim Sen’iz! Dünden bu günlere, Eğitim Sen’i yaratanlara, Konfederasyonumuz KESK’i yaratanlara selam olsun.

Selam olsun, barış, dostluk, sevgi diyebilenlere.

Sevgi ile kalın.