124 yıllık süreçte Kürt gazeteciliği her anını baskı ve zulüm altında geçirdi. Bunun en temel nedeni de hakikat arayışıydı. Kürdün yok edilmeye çalışılan dili, kültürü ve kimliğine karşı oluşan sessizliği parçalayan Kürt gazeteciliğinin ta kendisiydi

Serdar Altan

“(…) Allah’ın izniyle her 15 günde bir gazeteyi çıkaracağım. Adını Kürdistan koydum. Gazetede ilmin ve sanatın iyiliğinden, doğruluğundan bahsedeceğim, nerede insanlar öğreniyorsa, nerede okul ve medreseler varsa Kürtlere göstereceğim. Nerede savaş çıkıyor, büyük devletler ne yapıyor, nasıl savaşıyorlar, ticaret nasıl yapılıyor. (…)”
Mîqdet Mîdhet Bedîrxan’ın bu sözleriyle başlıyor 124 yıllık Kürt gazeteciliğinin serüveni ve hikayesi. Bu sözler aynı zamanda tarihe düşülen bir nottur. Kürtler artık yazınsal anlamda daha etkin bir şekilde tarih sahnesine çıkacaktır.
Kürt gazetecilik geleneğinin hikayesi 124 yıl önce sürgünde başlar. 22 Nisan 1898 tarihinde Qahîre’de Arapça alfabe, Kürtçe ve Türkçe içerikle yayın hayatına başlar Kürdistan Gazetesi. Bir diğer ifadeyle Kürt gazeteciliğinin doğuşu, Kürt uyanışı ve ulusal mücadelesinin de başlangıcı açısından bir milattır. Kürtçe gazete ve dergilerin yayın hayatına başlamasıyla ulusal zeminde yeni bir aydınlanmayı, bilgi-birikimi, kültürel gelişimi görebilmekteyiz. Bu tarihsel gelişim çeşitli badireler atlatarak günümüze kadar gelmeyi başardı. Bugün 22 Nisan tarihinin Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanması bunun sonucudur.
Bu yazımızda Kürt gazeteciliğinin 124 yıllık serüvenine etraflıca bakmaya çalışacağız. Elbette yazıyı örerken bu konuda ciddi bir külliyata sahip Özgür Basın’ın duayen gazetecisi hocamız Hüseyin Aykol’un Kürt basın tarihine ilişkin derlemeleri ve yazılarından faydalanacağız. Şimdiden kendisine teşekkür edelim.

124 yıllık serüven

Şüphesiz gazetecilik tüm dünyada zorlu bir alan olarak bilinmekte, görülmektedir. Bunun nedeni gazetecinin hakikat arayışında gizlidir. Tabi bu arayışa dönük saldırılar ve baskı politikalarında. Kapitalist modernitenin bunca kök saldığı ve tüm dünyayı esareti altına aldığı bir dönemde iktidarlar elbette ki gazetecileri sevmezler. Hele hele hakikat arayışında olanları hepten yok etme çabası içerisindedirler. Bunun sonucunda tüm dünyada en çok baskı ve saldırıların hedefi olanlar elbette ki gazetecilerdir. Kürt gazetecilerin bu zorba-baskıcı düzendeki yeri tabi ki bir başka özel vurguya muhtaçtır. Kürt gazeteciliğinin 124 yıllık serüveni bize bu durumu net bir şekilde ifade etmektedir.

124 yıl önce temelleri Mikdad Midhat Bedirxan tarafından “Kürdistan” Gazetesi’yle atılan hakikat arayışı dalga dalga büyüdü. Hawar dergisiyle devam eden ve daha birçok yayın organının neşredildiği geçmiş yüzyıl Kürtler için başarının kapılarını araladı. Her ne kadar Kürt gazeteciliğinin bu serüveni sürgünde de olsa hakikatin oluşumunun sembolü oldu.

Bu 124 yıllık süreçte Kürt gazeteciliği her anını baskı ve zulüm altında geçirdi. Bunun en temel nedeni de işte bu hakikat arayışıydı. Kürdün yok edilmeye çalışılan dili, kültürü ve kimliğine karşı oluşan sessizliği parçalayan Kürt gazeteciliğinin ta kendisiydi.
Şimdi bir kez daha bu 124 yıllık Kürt gazetecilik tarihinin oluşum ve gelişim sürecine dönelim…

Kürdistan Gazetesi ve Bedirxanîler

Miqded Mîdhed Bedirxan tarafından çıkarılan Kürdistan Gazetesi, yayın hayatına sürgünde, yani Mısır’ın başkenti Qahîre’de başladığını belirtmiştik. Gazete, Osmanlı egemenliğinin baskıları nedeniyle 6’ıncı sayısından sonra yayın hayatını Cenevre’de devam etti. Gazetenin bazı sayıları tamamen Kürtçe’ydi, bazı sayıları Kürtçe ve Türkçe’ydi. 1902 yılına kadar Qahire, Cenevre, Londra ve Amerika’nın Folkston kentlerini dolaştı ve yayınını sürdürdü. Toplam 31 sayı yayımlanan gazete, 1902 yılında yayın hayatına son verdi. Bu kapanma Kürt gazeteciliği açısından uzun bir ara anlamına da geliyordu.
Her ne kadar İstanbul’da 1908 yılından sonraki 10-12 yıllık süreçte Kurd Teavun ve Terakki, Şark, Kurdistan, Amid-i Sevda, Rojî Kurd, Hetawî Kurd, Yekbûn, Jîn gibi yayın organları tarih sahnesine çıksa da 1930’lı yıllara kadar Kürt gazeteciliği açısından ciddi diyebileceğimiz bir süreç yaşanmadı.

73 yıllık bir ısrar: Riya Teze

1930 yılında Kürtlerin en uzun soluklu gazetesi olarak tarihe geçecek olan Riya Teze gazetesi Ermenistan’da yayın hayatına başladı. Sovyetler Birliği topraklarında ilk yayımlanan Kürtçe gazete olarak tarihe geçen gazete, çeşitli badireler atlatsa da 2003 yılına kadar yayın hayatını sürdürdü. Ancak gazete 2003 yılında ekonomik nedenlerle kapanmak zorunda kaldı.
Ancak bu yıllar Kürt basın yayım camiasının gelişmesi ve büyümesi konusunda önemli yıllardı. Devamında 1932 yılında Şam’da Hawar, 1941 yılında Bağdat’ta Gelawêj, 1942 yılında Ronahî, 1943 yılında Beyrut’ta Roja Nû, Süleymaniye’de Jiyan gibi yayın organları tarih sahnesine çıktı.

Bir Milat: Hawar dergisi

Mîr Celadet Elî Bedirxan tarafından 1932 yılında çıkarılmaya başlanan Hawar dergisinin yayımı, tıpkı Kürdistan Gazetesi gibi Kürtler açısından önemli bir milattır. Hawar, Kürtçe olmanın yanı sıra latin alfabesiyle yayın yapan ilk Kürtçe dergi olma özelliğine de sahipti. Politik perspektifle sanat, edebiyat, araştırmaya dayalı bir yayımcılık yapan Hawar, Kürtçe şiir ve hikayeleri sayfalarına taşıyarak, Kürt edebiyatında çağdaş gelişimin öncüsü olmayı başardı. Bu öncülük rolü 1943 yılına kadar devam etti. Hawar dergisinin yayın günü olan 15 Mayıs, günümüzde de Kürt Dil Bayramı olarak kutlanmakta.

Sonraki yıllarda da Kürtlerin yazınsal alanda varlık gösterme çabaları hep sürdü. 1950’lerin sonu ve 1960’lı yıllarda Musa Anter ve kimi Kürt aydınları tarafından çıkartılan dergilerin yaşamı kısa sürerken, Kürt dili ve edebiyatına yönelik tahammülsüzlük de alabildiğine arttı. Musa Anter’in meşhur “Kımıl” şiiri bu tahammülsüzlüğün, baskı ve zorun bariz örneği olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Hareketli geçen 70’li yıllar ise Kürt basını için yeni bir yol ayrımıydı diyebiliriz. Türkiye İşçi Partisi örgütlenmesinden ayrılan Kürtler kendi sol-yurtsever örgütlenmelerinin artmasıyla yayın sayılarını da artırdı. Özgürlük Yolu, Heval-Yoldaş, Xebat, Rizgarî, Rêya Sor, Pêşeng Bo Şoreş, Kawa, Dengê Kawa, Ala Rizgarî, Şoreş, Serxwebûn, Têkoşîn, Tîrêj ve Yekbûn bu süreçte çıkan yayınların başında geliyordu.

Özgürlük mücadelesi ve Kürt basını

Bu uzun ve zahmetli yolculukta Kürt gazeteciliği açısından hayati önemde olan dönemlerden bahsetmek mümkün. Bu dönemlerin en çok önplana çıkanı kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketi’nin doğuşu ve gelişimine tekabül eden yıllar. Mücadelenin başlamasıyla Kürt gazeteciliği açısından da yeni bir dönemin başlangıcıydı bu yıllar. Serxwebûn dergisiyle tarih sahnesine çıkan ajitasyon propaganda dönemi ilerleyen yıllarda daha aktif bir Kürt basıncılığını ortaya çıkaracaktı. 90’lı yıllarla birlikte artık “Özgür Basın” diye tabir ettiğimiz yeni bir gelenek oluşacaktı. Bu gelenek öyle bir zemin üzerinde kuruluyordu ki bütün zor aygıtlarına karşı direngen bir ruhla mücadeleyi üst seviyeye çıkaran gazetecilik anlayışını geliştiriyordu. Kürt tarihini, Kürt gerçeğini tersyüz eden anlayışa karşı verilen hakikat mücadelesi, Kürt özgürlük mücadelesinin de tamamlayıcısı konumuna geliyordu. O döneme kadar Kürdistan ve Kürt halkı üzerinde yürütülen işgal ve imha konsepti ya hiç görülmüyordu, ya da gerçekler tersyüz edilerek dünya kamuoyuna sunuluyordu. Anlaşılacağı üzere bu alanda ciddi bir boşluk vardı ve Kürt gazeteciliği bu boşluğu doldurmalıydı. Tabi bu öyle kolay olmayacaktı, elbette ki bu hakikat arayışının bedelleri olacaktı.
Şimdi bu hakikat arayışına ve verilen bedellere biraz daha yakından bakalım…

90’lı yıllar ve yeni bir devir

Bu dönemde Toplumsal Diriliş dergisiyle başlayan yayımcılık serüveni, Kürt gazeteciliğinin başlangıç tarihinin yıldönümü olan 22 Nisan 1990’da Halk Gerçeği ile sürdü. Sadece 9 sayı çıkabilen gazetenin kapatılması sonrası Yeni Halk Gerçeği ise yayımlanan 3 sayının ardından gazete yönetimi tarafından kapatıldı. Bu kısa süreli deneyimlerden sonra ilk haftalık uzun erimli gazete olan Yeni Ülke gazetesi 20 Ekim 1990 tarihinde yayın hayatına başladı. Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Günay Aslan olan ve daha sonra Hüseyin Aykol ile devam eden gazetenin yayımlanan 110 sayısından 40’ı hakkında toplatma kararı verildi.

Özgür Basın kavramının içinin doldurulmaya başladığı bu süreçte artık haftalık yayınlar ihtiyaca cevap olmuyor, daha aktif bir gazeteciliğin yapılması konusunda ciddi arayış söz konusuydu. Yeni Ülke sonrası 1992 yılında Özgür Gündem ile başlayan günlük gazete ve beraberinde getirdiklerine ayrıntılarıyla bakacağız elbet. Ancak gelin öncelikle Kürt dilinin gelişim süreciyle paralel başlayan Kürtçe yayıncılıkla devam edelim…

Welat Gazetesi

Türkçe yayımlanan gazetelerin Kürt gazeteciliğinin gelişimi konusunda yeterli bir düzeyi yoktu elbette. Her ne kadar Kürt özgürlük mücadelesinin bağrında yeşeren bir yayımcılık olsa da farklı bir dille yapılıyordu bu gazetecilik. Bu nedenle Kürt gazeteciliği tam da özüyle buluşturulacak bir sürece giriyordu.
22 Şubat 1992 günü ilk haftalık Kürtçe gazete Welat, İstanbul’da yayın hayatına başladı. İki yıl kadar yayın hayatını sürdüren Welat, Kürt gazeteciliği için, Kürtçe dili için adeta yeni bir soluktu. Hem kültürel, hem politik yönü ön plandaydı. Dikta rejimin en çok korktuğuydu bu; Kürtlerin politik kimlikleriyle kültürlerini buluşturması…
Bu korku beraberinde baskı ve zulmü de getirdi elbet. Gazete hakkında kısa sürede çok sayıda dava açıldı. Sonrasında da kapatıldı. Yetmedi yazı işleri müdürü Mazhar Günbat onlarca yıl ceza tehdidine maruz bırakıldı. Bu süreçte Günbat’ın Kürtçe savunma yapma isteği çok yankı bulmuş, mahkeme kayıtlarına “bilinmeyen bir dil” olarak geçerek, aynı zamanda tarihe de not düşülmüştü.

Azadiya Welat

1994’te Kürt basını Kürtçe yayınlarına Welatê Me gazetesi ile devam etti. Kısa sürede ona da dava açıldı, yazıişleri müdürü tutuklandı ve 1995’te kapatılan gazete ancak 46 sayı çıkabildi. Bu, Kürt gazeteciler için ne bir ilk, ne de sondu. 1996’da Haftalık Azadiya Welat ile yoluna devam eden Kürtçe gazete, 2006 yılına kadar inatla sürdürdü yayımcılığını. Gazete, Özgür Basın geleneğinde baskılara karşı “en uzun süre yayın yapan Kürtçe gazete” unvanını alırken; 1996, 1997 ve 2002’de üç defa kapatıldı. 2003 yılında Diyarbakır’a taşınan gazetenin kapatıldığı dönemlerde de gelenek sürmeye devam etti. Nitekim bu ara dönemlerde Rojev, Dengê Welat, Welat ve Hawar gazeteleri sırasıyla yayınlanan Kürtçe gazeteler arasında yerini aldı.

Tarih sayfaları 15 Ağustos 2006’yı gösterdiğinde Kürtçe gazetecilikte yeni bir sayfa da açılıyordu. Azadiya Welat Gazetesi günlük yayına geçiş yapıyordu. Bu durum Kürtçe yayımlanan gazeteler için bir ilk olacaktı. Bu aynı zamanda Kürt gazeteciliği ve özgür basın geleneği bayrağının daha da yukarılara taşınması anlamına geliyordu.
Azadiya Welat Gazetesi, Kürtler için sadece sıradan bir gazete değildi. Aynı zamanda bir okuldu, bir mücadele alanıydı. Varlığını ispat etmeye, dilini-kültürünü yaşatmaya çalışan bir halkın varlık mücadelesiydi. Bu misyonu layıkıyla yerine getirmeye çalıştı gazete.

Defalarca kapatılıp farklı isimlerle 22 yıllık yayın hayatı olan ve 3 bin 456 sayı çıkan Azadiya Welat, 29 Ekim 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Kürt basın kurumlarından oldu. Gazetenin malzemelerine ve bankadaki hesaplarına el konuldu.

2016 sonrası Kürt gazeteciliği, özellikle özgür basın geleneğini sürdürmek çok da kolay olmayacaktı. Ancak direngen Kürt basını, halkı kendi dillerindeki gazeteden mahrum bırakmadı. 2016 yılında Rojeva Medya yayın hayatına başladı. Ömrü sadece 9 ay sürse de, bu geleneğin devam edeceğinin işaretiydi. Gazete 25 Ağustos 2017’de KHK ile kapatılırken, aynı gün yeniden Welat Gazetesi basımını gerçekleştirdi. Welat’ın basım yaptığı Gün Matbaası 28 Mart 2018’de kapatılırken, gazete yazılı basımına son vermek zorunda kaldı. Ancak bu “son” bile tarihe not düşerek oldu. Gazete, baskılardan kaynaklı basım yapacak matbaa “bulamadığı” için A3 kâğıdına basım yaparak bir günlük de olsa okuyucularına ulaştı. Sonrasında KHK ile kapatıldı, malzemelerine önceki yayınlar gibi el konuldu. Kürt gazeteciler kendi dillerinde gazete çıkarma ısrarını sürdürüyor ve Xwebûn gazetesiyle bu gelenek devam ediyor.
DEVAM EDECEK

( Kaynak: Yeni Yaşam Form)

Editör: Haber Merkezi