AMED - Lozan konferansında konuşan yazar Namık Kemal Dinç, "Lozan Kürtleri kimliksiz bırakan anlaşmadır" dedi. Yazar Faik Bulut ise, Kürtlerin Lozan’ı partiler üstü mesele olarak ele almaları gerektiğini söyledi. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), Partiya Azadî, Kürdistan Komünist Parti (KKP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ve İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Amed’te "Lozan Antlaşması'nın Yüzüncü yılında Kürtler ve Kurdistan" başlıklı konferans düzenledi. DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar ile diğer partilerin genel başkan ve sözcülerinin katıldığı konferans, "Lozan Antlaşması'nda Kürtler ve Kurdistan" oturumuyla başladı. Moderatörlüğünü Serra Bucak’ın yaptığı oturuma, yazar Faik Bulut, Kerem Serhatlı ve Namık Kemal Dinç konuşmacı olarak katıldı. 

Oturumun açılışını yapan Bucak, Lozan'ın üzerinden 100 yıl geçtiğini hatırlatarak, 100’üncü yıl dolayısıyla birçok ülkede değerli tartışmalar yürütüldüğünü söyledi.

‘KASR-I ŞİRİN ANTLAŞMASI

Ardından konuşan Kerem Serhatlı elindeki Lozan Anlaşması’nın metnini göstererek, başladığı konuşmasında Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı hatırlattı. Bu antlaşmayla Kurdistan'ın iki parçaya bölündüğünü, 1904 ve 1913 yıllarında İran-Rusya arasında yaşanan savaş sonrası ise Azarbeycan, Ermenistan ve Gürcistan gibi devletlerin Kurdistan parçalarında kurulduğunu söyledi. Sevr Antlaşması ile birlikte Kurdistan'ın Dîlok'dan Riha'ya kadar İtalya’ya; Akçakale’nin Fransa’ya; Musul, Duhok, Süleymaniye'nin ise İngiltere’ye verildiğini aktaran Serhatlı,"Birecek'ten Êlih'e kadar ise Vilayet-i Sitte Kürtlere kaldı" dedi. 

‘İMZALANAN METİN UYGULANSIN’

Lozan Antlaşması'nın 10 dille yazıldığını kaydeden Sehatlı, gizli maddelerinin olmadığını belirtti. Antlaşmanın "37-38-39'uncu maddelerinde okuma, yazmada Türklerin ne kadar hakkı varsa diğer halklarında hakkı vardır" denildiğini ifade eden Serhatlı, "Bu topraklarda bizler ortağız. Ortağın hakkı neyse onun verilmesi gerekiyor. Bu nedenle Lozan Antlaşması’nı kendi aramızda tartışmalıyız. 10 devlet imzaladıkları metni uygulasınlar. Haklarımızı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Buna ilişkin mücadelemizi yürüteceğiz" diye belirtti. 

   

‘KÜRTLERE HAK TANINMADI’

Konuşmacılardan Namık Kemal Dinç de, Ekim 1918 Mondros ve Temmuz 1923 Lozan antlaşmaları ile Kürtlerin dört parçaya bölündüğünü söyledi. Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla İran tarafında kalan Kürtlerin birleşmemesi için emperyalistlerin ellerinden geleni yaptığını dile getiren Dinç, 1919'dan itibaren Suriye'de hakimiyet kuran Fransızların, Kürtlerin hak sahibi olmaması için büyük çaba sarf ettiğini söyleyerek, ekledi: "Kürtlerin evi barkı her şeyi Ankara Anlaşması’yla ikiye bölünür. Bu anlaşmayla Suriye'de Fransız tarafında kalan Türkmenlerin hakları, anadilde eğitim hakları tanımlanırken, Kürtlere hiçbir hak tanınmaz.”

'LOZAN TİYATRODAN İBARET'

Kürt hareketinin 1908 İkinci Meşrutiyet’ten sonra geliştiğini belirten Dinç, Birinci Dünya Savaşı’na girmeden önce gelişen “Bitlis Hareketi” ve sonrasındaki hareketlerin önemine değindi. Mondros’tan bir ay sonra İstanbul'da Kurdistan Teali Cemiyeti'nin kurulduğunu hatırlatan Dinç, bu cemiyetin zaman içinde tartışmalara gittiğini ve oradaki yapıların Kurdistan ile bağının olmadığını dile getirdi. Kürtlerin Suriye, İran ve Irak'taki durumlarına da değinen Dinç, "Lozan Kürtleri statüsüz, kimliksiz bırakan anlaşmadır. Asıl aktör İngiltere ve Türkiye'dir. Lozan Kürtler ve Ermeniler için tiyatrodan ibarettir” ifadelerini kullandı.

‘PARTİLER ÜSTÜ BİR MESELE’

Son olarak konuşan yazar Faik Bulut ise, Lozan'ın tam adının "Yakın Doğu İlişkileri İle Lozan Antlaşması" olduğunu anımsatarak, iki büyük devletin Sykes-Picot Anlaşması ile Kurdistan'ı paramparça ettiğini söyledi.  Sonraki tarihi süreçlere de değinen Bulut, şöyle devam etti: "Hepimizi ilgilendiren meselelerde nasıl sistem partileri 'bu partiler üstü bir şeydir' diyorsa Kürtlerin de bunu partiler üstü mesele olarak ele almaları gerekiyor. Lozan'a eleştirel yönle yeniden bakmak gerekiyor.”

İlk oturumun ardından konferans, basına kapalı devam etti. 

Konferansın sonuç bildirgesi ise yarın saat 11.00'de Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde açıklanacak.