Ötekilerin Gündemi: Sayın Kaya 6 Şubat'ta 10 ilde deprem meydana geldi. Sizler parti olarak hem genel başkanınız hem de belediye başkanınız ile bölgeye gittiniz, hatta sürekli oralardasınız. Depreme ilişkin sizin gözlemleriniz nelerdir?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: Depremden 3 saat sonra Elbistan’daydım. Deprem bölgesinde 12 gün fiilen kaldım. Elbistan, Afşin, Nurhak, Adıyaman Merkez, Gölbaşı, Besni, Tut, Çelikhan ve Malatya’da kaldım.

Çok açık ve net şunu söyleyeyim; ne milletvekilinin vekilliğinin, ne valinin valiliğinin, ne kaymakamın kaymakamlığının, ne belediye başkanının başkanlığının etiketlerinin bir hiç olduğunu yaşayarak gördüm. Çünkü enkaz altında insanlar vardı, onların çığlıkları vardı fakat, arama kurtarma ekipleri olmadığı için, olanların da profesyonel olmamasından dolayı hiçbirinin etiketinin bir anlamını olmadığını orada gördüm, insanlığımdan utandım. Çünkü devlet 72 saat orada yoktu. Valinin ya da milletvekilinin orada olması devletin varlığı anlamına gelmez. Devletin orada olması demek; arama kurtarma ekibiyle, insanları kurtarma çalışmasıyla, askerin orada bizzat arama kurtarmaya katılmasıyla mümkündür.

Ben 99 depremini de yaşadım, orada dayanışma gönülleri çalışmasında bulundum. Orada 10.000'in üzerinde canlı kurtardı asker. Ama Kahramanmaraş depreminde toplam 350-400'ü bulmadı askerin canlı kurtarması. Diyorlar ki; “olağanüstü bir durum” oldu. Yani çok yerde deprem oldu. Doğru. Ama çok yerde sizin tertibiniz olması gerekirdi. Kahramanmaraş'ta siz tatbikat yaptınız; 7 şiddetinde bir deprem olduğunda nasıl can kayıpları olacağının ve nasıl müdahale edileceğinin tatbikatlarını yaptınız. Gerçek anlamda bir tatbikat yapılmadığı için çuvalladılar ve diyorlar ki; “kar yağdı yollar kapandı”. Zaten kar yağdığında Karayolları greyderlerinin yolları açması gerekmiyor mu? “Olağanüstü bir koşul oldu GSM operatörleri hizmet veremedi” diyorlar. Zaten bize olağanüstü koşullarda telefon lazım, irtibat için lazım. Bakın biz bir öğretmeni Elbistan'da enkazdan çıkarırken o öğretmen WhatsApp'dan bulunduğu yerin fotoğrafını çekip bize gönderdi de biz oraya öyle ulaştık ve çıkarttık. Yani şunu demek istiyorum; olağanüstü koşullarda hizmet vermesi gereken kurumlar çökmüştü ve bu daha sonra açlığa çözüm üretememe, susuzluğa çözüm üretememe, çadıra çözüm üretememe, konteynere çözüm üretememe noktasına geldi.

Bir de bir şey daha yaşandı; insanlar dayanışma duygusuyla hizmet ederken tıpkı AKP'nin Belediyelerde kayyum zihniyeti burada bir kez daha açığa çıktı, burada da yardım yapan kurumlara Kayyum atadılar. Bu utanç tablosudur! Vatandaş belediye başkanını seçer, Kayyum atarsınız; milletvekili seçer cezaevine atarsınız; depremde yardım edemezsiniz yardım eden insanlara Kayyum atarsınız. Bu zihniyet tamamen “ben yapamıyorum yaptırmam da” zihniyetidir. Kızılay diye 154 yıllık bir kurumu bilinçli olarak çürüttüler, AFAD diye bir kurum yaratmaya çalıştılar. Cumhuriyet döneminin kurumlarını yok edip kendi dönemlerine ait kurum yaratma çabası içerisine girdiler. Ama ne deprem felaketinde ne sel felaketinde yurttaşın yanında olamadılar. Bizim belediyelerimiz ve iktidar partisine mensup olan belediyeler de canhıraş çalıştılar. Biz burada belediye ayrımı yapmadık; siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, odalar, meslek kuruluşları canhıraş çalıştılar. Biz oraya gelen yardımları kimin ne düşündüğüne bakmadan dağıttık; çadırı CHP'liye mi vereceğiz ya da başka bir partiliğe mi değil, ihtiyacı kimin varsa buna yardımcı olmaya çalıştık. Şimdi de deprem bölgesinde eğitimden mahrum kalan öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve onların sorunlarına ilişkin çözümler üretiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile de görüşüyoruz, randevu aldık çözüm önerilerimizi anlattık. Çünkü o bölgede 3 milyonun üzerinde çocuğumuz var ve sadece bu çocukların 250 bini deprem bölgesinin dışında eğitim öğretime devam ediyor. Onun dışında 3 milyonun üzerinde çocuğumuz eğitim öğretimden yoksun. Bu çocukların 90 bini YGS sınavına girecek! Deprem bölgesinde nasıl girecek? Bu çocuklar bu sınava girebilir mi? LGS sınavına girecek! Bu çocuklar annesini, babasını, kardeşini kaybetmiş, arkadaşını kaybetmiş bir çocuğun bırakın sınava hazırlanmayı sınava girme olanağı yok. Bunlar için de çözüm paketlerimizi açıkladık. Dedik ki; gelin bu çocuklarımızı eğitim öğretimden yoksun bırakmayalım; zaten pandemi döneminde bir kayıp kuşak yaşandı, ikinci bir kayıp kuşak yaşanmasına izin vermeyelim. Kriz ortamında, olağanüstü koşullarda devlete ihtiyaç vardır, siyasi partilere ihtiyaç vardır, iktidara ihtiyaç vardır. Olağanüstü koşullarda yönetemeyenlerin bir an önce o koltuğu terk etmesi gerekiyor.

Ötekilerin Gündemi: Sayın Kaya eleştirilerin bir noktası da illerde koordinasyonun olmamasıydı. 10 il içinde Diyarbakır bu koordinasyonu kurdu; 84 sivil toplum örgütü birlikte çalıştılar ve koordine ettiler. Sayın Genel Başkanınız da Diyarbakır'ı ziyaret ettiğinde; “Türkiye için bir örnektir” dedi; yani STK’ların bir araya gelmesi, duruma müdahale etmesi, nerede ne eksik varsa hemen kriz masasına bildirip sorunların çözülmesi. Ülkemizde doğal afetler sürekli olmaktadır. Dünya sıralamasında Türkiye 4. ülkedir, deprem bölgesi olarak. Bundan sonra ne yapılması gerekiyor? Yani siyasi partiden bakmaksızın, bütün sivil toplum örgütleri böyle durumlarda birlikte nasıl hareket etmelidir?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: Jeofizik, jeoloji ve inşaat mühendislerinin, odaların, TMMOB’un inisiyatif almasını, öncelikle bunu kabul etmemiz lazım. Rant'a dayalı değil, özgür yaşama dayalı bir kent yaşamını örgütlememiz gerekiyor. Türkiye deprem bölgesi doğru, Japonya da deprem bölgesi. Japonya'da 10 şiddetinde depremde sadece bardak kırılıyor ama bizim 7 şiddetindeki depremlerde on binlerce insan yaşamını yitiriyor. Deprem öldürmüyor; binalar öldürüyor, kentleşme öldürüyor. Dolayısıyla sadece binanın sağlam yapılması da yetmiyor; depremde hasar gören çöken binaya erişebilmek için de caddelerin, sokakların düzeni de, bir kent Yaşamının örgütlenmesi de gerekiyor.

30 katlı, 40 katlı binalarla olmaz. Türkiye toprak açısından birçok dünya ülkesinden daha geniş topraklara sahip. Yatay mimari Türkiye için oldukça mümkündür. Tarım arazilerine konut yapılamaz; hem üretim açısından hem de gıda birikimi açısından. Ama biz Türkiye'de neyi görüyoruz; en verimli tarım arazilerine konut yapıyorsunuz, bayırlar zemini sert olan yerlerde konut yapmıyorsunuz. Tam tersi konutların buralarda yapılması lazım. Ben 2004 yılında demokrasi güçlerinin Kırşehir Belediye Başkan adayıydım. Birinci projem, Kırşehir deprem havzasında olduğu için depreme ilişkindi. Yeni bir kent tasarımı önerisi yapmıştım. Kırşehir’in iki tarafı yamaçtır; bir Ağbayır vardır, bir de Kervansaray. Kenti buraya taşıyıp o çukurdaki olan yeri de mesire yerleri ve tek katlı ya da iki katlı binalar şeklinde yapalım diye önermiştim. Yani bir kentin yerel yönetimine talipseniz yapmanız gereken iş yandaşlarınıza kaçak konutlar yaptırmak değil, halkın geleceğini düşünerek konutları nereye nasıl inşa edeceğinize çözüm üretmektedir. Bunların tümü yapılabilirdi, hiçbiri yapılmadı. Önce tedbiri alacaksınız, daha sonra bir afet yaşamışsanız koordinasyonu kuracaksınız; siyasi ayrım gözetmeden, belediye ayrımı, oda ayrımı, sendika ayrımı, siyasi parti ayrımı gözetmeden, ortak akılla. Ülkeyi de böyle yönetmeniz lazım, bir olağanüstü koşula da böyle müdahale etmeniz lazım. Bunun için Diyarbakır önemli bir örnektir. Diyarbakır birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir örnek çalışmayı Türkiye toplumunun önüne koymuştur. Bu bize ders olmalı. Şöyle bir şey olmaz; Kahramanmaraş Pazarcık'ta bir cemevine kayyum atayan bir zihniyet var, bir de Diyarbakır'daki model var; biz hangi modeli tercih edeceğiz? Kayyum zihniyetini mi, yoksa ortak akılla birlikte dayanışma içerisinde yan yana omuz omuza duran bir mücadeleyi mi? Elbette ikincisi Diyarbakır örneğini bize örnek olarak alıyoruz.

Ötekilerin Gündemi: Sayın Kaya, sürekli depremler olan bir ülkeyiz. Bir çok eksikten söz ediliyor da peki sizce, bir eğitimci olarak, bunun okullarda müfredata alınması gerekmiyor mu?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: Adıyaman'da devlet memuru bir doktor annenin ilkokul 2 sınıfa giden çocuğunun anlattığı buna örnektir. Depremden sonra çocuk annesine diyor ki; “Anne ben sana demedim mi deprem çantamız olsun, battaniyemiz olsun, her şeyimiz hazır olsun”. Annesi; “Nereden biliyorsun?” diyor. Çocuk; “bize öğretmenimiz söylemişti” diyor. Öğretmen kendi inisiyatifiyle deprem konusunu işlemiş ve ilkokul 2 sınıftaki çocuk bunu annesine depremden sonra anlatıyor. Aile benim evimde konuktu. Bir taraftan deprem bölgesinde çalışırken bir taraftan da Ankara’daki evimize misafirler de aldık. Çok açık ki ana sınıfından itibaren bu eğitimin verilmesi gerekiyor. Şu olamaz; bir sarsıntı anında sağlam bir düzenle çömelerek kurtulma diye bir şey olmaz. 10 katlı bina pestil haline gelmiş, çözüm orada saklanma şekli değil; depreme dayanıklı bir yaşam, depreme uygun bir kent tasarımı; bunu anlatacaksın derste. Biz de öğrencilerimize sadece nasıl ilk sarsıntı anında ne yapacağını anlatıyoruz; merdivene çıkma, asansöre binme diyoruz.

Ötekilerin Gündemi: Bu eğitim yeterli mi?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: Bu eğitim yeterli değil, yok zaten. Müfredata kesinlikle konması gerekiyor. 99 depreminden sonra bunu çok tartıştık ne yazık ki hayata geçirmediler. 99 depremi o dönemin siyasal iktidarını götürdü, AKP bunun üzerine geldi. Şimdi bu deprem de AKP'yi siyaseten götürecek. Yerine gelen eğer bu tedbirleri almazsa o da bir afet sonucu gidecek. On binlerce canımıza mal olan bir süreç bize bir şey öğretmesin artık yeter.

Ötekilerin Gündemi: Sayın Kaya bir seçim sürecine de girildi. Seçime ilişkin tartışılan konularda, sandık güvenliğinden tutalım YSK'nın alması gereken kararlara kadar, bunlara ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: İnsanlar bir kere kendileri seçmen olduklarını seçmen kütükleri Muhtarlıkta ilan edildiğinde onu görecek. Yıldırım Kaya kendi seçmen bölgesinde seçmen olduğunu ispatlamadan, oy kullanma hakkı elde etmeden hiçbir tedbir alamayız; önce bunu yapacağız. Yurt dışındaki yurttaşlarımızın da oy kullanma hakkını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Her bir oyun biz bekçisiyiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Oylara namusumuz gibi bakarız; yeter ki vatandaşımız gitsin oyunu kullansın, oyunu kullandıktan sonra sandık açıldığında kendi oyunun çıkıp çıkmadığını denetlesin. Biz görevlilerimizle ıslak imzalı seçim sonuçlarını alacağız ve mutlaka sonuca yansıtacağız. Burada hile yapmaya yeltenen karşısında bizi bulur. Bu konuda en ufak bir tereddüdümüz yok. Ama siz oyunuzu kullanmazsanız, oy kullanma hakkınızın olup olmadığını bu günden itibaren tespit etmezseniz biz hiçbir şey yapamayız. Ama hiç kimse kaygıya kapılmasın hiç olmadığı kadar örgütlüyüz. Tüm sandıklarda sandık görevlilerimiz, müşahitlerimiz, kat sorumlularımız, okul sorunlarımız, bina sorumlularımız, hukukçularımızla birlikte tamamını eğitimden geçirdik, tamamının görevlendirmesini de yaptık.

Ötekilerin Gündemi: Sayın Kaya son olarak; Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu, aynı zamanda partinizin Genel Başkanı, bugün Meclis’te HDP ile bir saate yakın görüşme yaptı. Bu görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz, orada çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP Ankara MV. Yıldırım Kaya: Öncelikle 13. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu ziyareti ki daha önce de farklı partileri de ziyaret etti, Halkların Demokratik Partisini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ziyaret etmesi Türkiye gündemi açısından ve dünya gündemi açısından oldukça önemlidir. Bu ziyaretin gerçekleşmesi Türkiye'nin birliğine, Türkiye'nin bir arada duruşuna, eşit koşullarda bir arada yaşama işarettir. Ben bu ziyaretin her iki kesim açısından da çok önemli olduğunu düşünüyorum; Emek Barış Özgürlük Bloku açısından da Millet İttifakı açısından da önemli bir görüşmeydi. Bu ziyaretin sonuçları Türkiye'nin rahat bir nefes almasına da umarım hizmet eder. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu ziyaretin yapılmış olması da Sayın Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve HDP Eş Genel Başkanı Sayın Pervin Buldan'ın açıklamasında da yer alan, parlamentoda yapılmış olması, Türkiye'nin tüm sorunlarının Kürt sorunu başta olmak üzere tüm çözüm yeri parlamentodur işareti verilmesi çok anlamlıdır, çok önemlidir. Bu Türkiye'ye bir kez daha barışa giden yolun bir umududur. Bugün 20 Mart yarın 21 Mart Newroz Bayramı'nın yıl dönümü. Newroz barış demektir, özgürlük demektir, kardeşlik demektir, dostluk demektir, huzur demektir, aydınlık yarın demektir. Dolayısıyla Newroz Bayramı’ndan bir gün önce bu ziyaretin parlamentoda yapılması da Türkiye'ye bir işaret daha veriyor; biz demokratik yollarla, demokrasiyle bir arada yaşamı inşa edeceğiz, bunun çözüm adresi de parlamentodur mesajının verildiğini açıkladılar. Bence bu Türkiye için çok önemli bir mesajdır. Bu bizim yolumuzu aydınlatan bir mesaj oldu. Umarım sonuçları itibariyle de topluma rahat bir nefes aldıracak bir adım olmuş olur.

Editör: Haber Merkezi