HABER MERKEZİ - DFG’nin tutuklu gazeteci Sibel Mustafaoğlu’na gönderdiği mektuba “haberleşmeye olanak sağladığı ve kurum asayişini tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle el konuldu.  

Cezaevlerinde tutuklulara yönelik hak ihlalleri ciddi boyutlara ulaşırken, bazı cezaevlerinde idarenin keyfi tutumu skandal niteliğindeki kararların alınmasına yol açıyor. Bunun yeni bir örneği Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde yaşandı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) tutuklu gazeteci Sibel Mustafaoğlu’na Ekim ayında gönderdiği mektuba el konuldu. Olay, Mustafaoğlu’nun kendisine tebliğ edilen karar sonrası DFG’ye mektup göndermesiyle ortaya çıktı. 

“Bana göndermiş olduğunuz mektup ‘…örgüt mensuplarının haberleşmesine olanak sağladığı ve kurum asayişini tehlikeye düşüreceğinden mektubun tamamen sakıncalı olduğu tespit edilmiştir’ kararıyla el konuldu” diyerek, mektubuna başlayan Mustafaoğlu, “Doğal olarak yazdıklarınızdan haberdar değilim. Bilginiz olsun diye de kısa da olsa yazmak istedim” dedi.

‘BURASI BİR KAFES’

Mustafaoğlu’nun 27 Ekim günü kaleme aldığı mektubunu karantina altında yazdığını belirterek, şunlara yer verdi: “Size bu satırları karantinadan yazıyorum. Boğuk, havasız ve nemli odamda oturmuşum. Eskiden iki cümle karalayacaksam dahi camın önüne otururdum. Bir avuç gökyüzünün göründüğü pencere sana ‘hayat her yerde yaşamaya değer’ dedirtiyordu. Şimdi onun da bir esprisi kalmadı. Havalandırmanın üstü kafes ile kapatıldığı için on yıl sonra pencere önünde oturma alışkanlığımı bırakıp camdan en uzak yere oturmayı tercih ediyorum. Kuşlara ekmek atardım mesela eskiden. Onlar attığım ekmekle beslenir yuva kurar ve yeni minik serçelerini uçuracakları zaman önce benim bulunduğum yere getirirdi. Artık onlar da kafesten sonra terk etti zindanı. Onlar bizim olduğumuz her yeri yaşamaya değer görüyordu. Ama artık onlar da buranın yaşanmazlığına isyan etmiş olmalı. Onların terk-i diyarı, bizim zorunlu mekanımız maalesef ve her şeye rağmen kucak dolusu gülüşlerimiz duvarlarda yankılanıyor. Ve izini bırakıyor geçtiği her yerde…”

‘CANLI, PAS TUTMAZ VE ASLA ESKİMEZ’

“Zindanda gülmek hakkın kapısına varmak gibi her şey, kahkaha atmak ise o kapıdan içeri girmektir” diyen Mustafaoğlu, mektubuna şöyle devam ediyor: “Çünkü her şeye rağmen gülen, gerçek manayı keşfeden oluyor. Zindanda bundan yoksun olmak ne demek biliyor musunuz? Duvar gibi çatlamak, demir kapı gibi pas tutmak, ranza gibi eskimek ve solmak ama asla sakladığın o defterin arasından çıkamamak… Bizim esprimiz de bu, canlı, pas tutmaz ve asla eskimez.” 

DİLEKÇEYE DE EL KONULDU

Mektubunda, el konulacağı kaygısıyla içinde bulundukları durumu anlatamadığına dikkat çeken Mustafaoğlu, “Velhasıl. Aslında tam da içinde bulunduğum –bulunduğumuz- koşulları size anlatmak çok yerinde, anlamlı olurdu, fakat el konulacağını bildiğimden yazamıyorum. Zira Bakanlığa gönderdiğim dilekçe bile gönderilmemiş, el konulmuşken, bu satırların size ulaşma imkanı kalmamış olur. Tahminimce zindandaki basıncılara dair bir rapor hazırlıyorsunuzdur ve koşullara dair bilgi istiyorsunuzdur. Dediğim gibi oldukça ağır koşullarda kalıyorum –kalıyoruz- ve dışarıya bir mektup ile aktarma imkanı yok” dedi. 

Mustafaoğlu mektubunu, “Neyse hevalcanlar. Sevgili Halil Cibran’ın dediği gibi; ‘yazdıklarım sadece yazamadıklarımı anlatmak içindi.’ Umutla ve dirençle kalın” diyerek sonlandırıyor. 

DFG MEKTUP GÖNDERMİŞTİ

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, Ekim ayının başında cezaevlerinde bulunan çok sayıda tutuklu gazeteciye mektup göndermiş, hazırlayacakları bir rapor için kendilerinden durumlarını açıklayan mektuplar yazmaları talebinde bulunmuştu. DFG mektubunda, cezaevindeki gazetecilere dayanışma dileklerini aktarmış, bundan sonrası için daha etkili bir iletişim vurgusu yapmıştı. 

Sibel Mustafaoğlu’na gönderdikleri mektubun da benzer bir içerikte olduğunu söyleyen DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, cezaevi idaresinin mektubu Mustafaoğlu’na vermemesine anlam veremediklerini söyledi. 

‘KEYFİ BİR TUTUM’

Mektubun özellikle “örgüt mensuplarının haberleşmesine olanak sağladığı ve kurum asayişini tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle verilmemiş olmasının tam anlamıyla bir aymazlık olduğunu belirten Müftüoğlu, “Anlaşılacağı üzere cezaevi idaresi keyfi bir karara imza atmıştır. Birçok cezaevine gönderdiğimiz ve çoğu da teslim edilen mektuplar, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde nasıl ‘sakıncalı’ hale dönüşüyor anlamış değiliz. Belli ki bu durum oranın yönetiminin keyfi bir tutumudur. Verilen karar da skandal niteliğindedir” diye konuştu. 

‘SESLERİNİ DUYURMAYA DEVAM EDCEĞİZ’

Cezaevlerinde kalan gazetecilerin türlü hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Müftüoğlu, “Bu durum bize gelen mektupların içeriğinden de anlaşılıyor. Zaten yapmak istedikleri de yaşanan bu hukuksuzlukların kamuoyuna duyurulmaması. Ancak biz DFG olarak sonuna kadar bu durumun üzerine gideceğiz ve cezaevinde bulunan meslektaşlarımızın sesini duyurmaya devam edeceğiz. Ayrıca meslektaşlarımızla gerek mektupla olsun gerekse de avukatlar aracılığıyla olsun iletişimimiz devam edecektir” dedi. 

Editör: Haber Merkezi