ADANA-SEYHAN- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ;  İsmet inönü ilk okulundan  29 Ekim 2016  tarihinde 675 sayılı KHK ile ihraç edilen KESK’e bağlı Adana Eğitim-Sen Şube üyesi Rıfat  Genel Yayın Yönetmenimiz Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı…



 

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, hayata nasıl bakarsınız, nelere değer verir, neleri önemsersiniz, olmazsa yaşayamam dediğiniz şeyler nelerdir?

1978’de Urfa Eğitim Enstitüsünden mezun olduktan sonra 1 Mart 1979 tarihinde ilk atamamla Sivas/Zara-Yanık Mezrası ile Kardere Köylerinde görev yaptım. Zor kış şartlarında bir kaç kez ölüm tehlikesi atlattık. Maalesef Afyon Şuhutan’da bir öğretmen arkadaşımızı tipiye kurban verdikten sonra 1984 Eylülünde hüzünle ayrıldığımız yerden 2.atamayla Kars Tuzluca/Pirdemir Köyünde göreve başladım. Köye vardığımda ilk kurucu öğretmen olarak olmayan okuluyla, köy gençleriyle ahırı okula dönüştürüp eğitim-öğretime başladım ki köyde ortaçağdan kalma bir yaşam hüküm sürüyordu. Öğretmenliğim burada inşa öğretmenliği oldu. Köyü yeniden yapılandırma, şekillendirme, sağlıkla, medeniyetle buluşturma, sil baştan küçükten büyüğe eğitim-öğretimden geçirme fırsatını verdi. Zordu, ama bir o kadar da zevkliydi.(Burada öğretmen kökenli Kaymakam Sayın Abdulkadir Sarı’yı da çabalarıma verdiği destekten dolayı yâd etmek isterim.) Köylü gençlerle el ele vererek köyde hızlı bir değişimi başardık. Eğitimle beraber   Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünün de desteğiyle köyde değişik dallarda atölyeler kurularak üretken, yenileyici değişimle, eğitimdeki başarıyla sesimizi çevremize duyurduk. Bu performans sonucu yılın başarılı öğretmeni takdir ödülünü ve DİE’den de takdirle başarı ödüllünü aldım. Bugün o öğrenci ve köylülerim ekonomide, özellikle bugün Bursa, İstanbul, Lüleburgaz’da çoğu işveren konumunda çok başarılı noktalara gelmiş durumda. Onlarla gurur duyuyorum.

1987’de Hatay-Hasa'dan bir yıl sonra İskenderun-Üçgüllük Beldesine atandım.7000 nüfusluk bir beldede arkadaşlarla çabalarımız sonucu ilk kez  ortaokul açılmış oldu, bu ana kadar köyde sadece 1 üniversite mezunu ile 2 tane üniversite öğrencisi ile 1 de Orta Okul mezunu bulunmaktaydı.

Dayanışma içinde olan biz bir gurup öğretmen  yöreye eğitimin ciddiyetini kabullendirebildik. Bu belde için bir ilki daha da başardık. 1990’da TÖS ve TÖB DER geleneğinden hareketle devredilen bayrağı teslim alarak sendikal faaliyetlerde bulunduk. 1992’de İskenderun'da Kurucu Üye olarak EĞİT-SEN'i kurarak Örgütleme Sekreterlik görevi ile Hatay Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundum. Sendikal faaliyetlerden dolayı tehditlerin ötesinden farklı kurum kuruluşlardan(Devlet hastanesi, Bayındırlık İskân Müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim ve Mal Müdürlüğünden şahıslardan kurulu ) komployla hakkımda açılan düzme soruşturmalar sonucu sürgün ve cezalar aldım. Kendimi ihbar etmem ve ispat delil gösterme isteğime cevap bulunmayınca karşı taraf   hakkında davacı olmam sonucu kazanan taraf oldum.

Ancak bu sefer İskenderun merkeze alınmam sonucu yapılan bazı yolsuzlukları fark ederek kurum Hakkında dava açtım. 10 yıl içinde Türkiye geneli yapılan yolsuzluk ve hak ihlalleri, davayı kazanmam ile Türkiye geneli emsal karar sayılarak binlerce kişiye bu hakları verildi. Bakanlığın bazı kararları da ortak çalışma ve dava sonucu iptal edebildik.

Hayata En çok önem verdiğim; insan unsuru ve doğadır. Doğanın insanın merkezi olduğunu düşünüyorum. Vicdan hürriyetini önemseyerek her şeyin insanla başlayıp insanla biteceğine inanıyorum. Dolayısıyla eğitimi olmazsa olmazlardan sayıyorum. Vicdanın muhasebesi;  hümanist felsefe terbiyesinden geçer. Neyi nasıl eğitirsen vicdanını ve mantığını öyle kullanacaktır.

Felsefi yapımda " bilmiyorum, başarmayacağım' mantığını kabullenmiyorum. Hakkım olan şeyi kullanmasam bile asla almak için pes etmem. Hayat mücadeledir. Ya kazanacaksın ya da kaybedersiniz. Kaybetsem bile hatalarımı bulup 2.seferinde aynı hüsranı yaşamak istemem.

Hak hukukta empati kurarım. Kendim kadar ötekini de önemserim. Yaşam şartları ne olursa olsun. Bence; acıların yanında tat alınacak yanı tercih edelim ki, moral kaynağımız olsun.

Olmazsa olmazlarım, kalem kâğıt, kitaplarım, müzik, sırdaşlarım ve ailemdir.

 

Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) yönetilen bir ülke konumuna geldik Yeni Türkiye’de. KHK’lerle önce akademisyenler ihraç edildi ve her yeni kararnameyle birçok kişi işini kaybetti. Sizi ihraç ederken bir neden gösterdiler mi? Yeni Türkiye’nin kabul edemediği hangi eylemi gerçekleştirdiniz?

29 Ekim 2016  günü gece yarısı suç teşkil eden hiç bir delil, doküman, sebep, gösterilmeden ve ihracımıza yönelik her hangi bir belge de verilmeksizin görevinize son verilmiştir denildi. İnternete yayımlanan 675. sayılı karar ilamı yeterli sayıldı. Ancak Emekliye ayrılırken hizmet cetvelimin sonunda şu ibare ile"29 Ekim 2016 tarih 675 sayılı KHK’nin ilgili 1 maddesine göre örgüt kurma, örgüte üye olma, örgüt propagandası yapma, örgüte üye kazandırma. Vs. "gerekçe gösterilmiş. Örgütün neyi oluğum da bilinmemektedir. Yasadışı hiç bir eyleme de katılmış değilim, sadece sendikanın aldığı kararı desteklemişim.

 

Hızla genişleyen bir ihraç çemberinin içinde bulunca kendinizi nasıl bir haleti ruhiye yaşadınız, hayatınızda neler değişti ve değişen hayata nasıl uyum sağladınız ya da sağlayabildiniz mi?

Arkadaşların telefonla durumu bana iletmesi tabi ki bir duş etkisi yaptı. Kendimi kısa sürede toparlamaya çalıştım ki çocuklarım bundan etkilenmemesine itina gösterdim. Ama kredi, özel okul, banka kartları borcu ister istemez bir çıkmaz sokağa sürükledi. Kredi karlarımızda anında iptal edilmiş. Ama sendikamızın bizi sahiplenmesi bir nebze de olsa büyük bir moral kaynağı oldu.4 Ay sonra tanınan hakla emekliliğe ayrıldım ama aldıklarımız da ancak aldıklarımızı kapatmaya yetti. Uyum sağlamada tam iyi bir psikolojiye sahip olmamakla birlikte halen durumumuzu kabullenmeye çalışsam da büyük bir boşluk içindeyim. Dostlarımdan tıbbi olarak da psikolojik destek almaya, irademi güçlü tutmaya çalışıyorum.

 

İhraç kararına itiraz ettiniz mi, hukuki süreç hakkındaki düşünceleriniz neler, hukuk sisteminden ümitli misiniz?

İhraç edildikten sonra itirazda bulunduk, itirazımda yargılanmak istediğimi de belirtim. Değişik kaynaklarda kendimle ilgili araştırmaları düzelttirdim. Güvenilir kaynaklardan benimle ilgili bir şeye rastlanmadığı söylendi. En son "bir idari tasarruftur" şeklinde kapattılar.

Hukuk ayaklar altında ama yapılanlar bizzat hukukun ihlalidir. İç hukuktan çok Türkiye'nin imza atığı dış uluslararası  hukuka güvenim var. İlerde kesinlikle haklı olduğumuzu davamızı takip ederek, bir gün bu aykırılığın düzeleceğine inanıyorum ve kesinlikle umutluyum. Çünkü davamızdan toplumun vicdanı nezdinde vaz geçmeyeceğiz.

 

Adana’da KHK’yle kaç kişi ihraç edildi, ihraç edilen diğer meslektaşlarınızla iletişiminiz var mı, birbirinize destek oluyor musunuz?

Adana sadece öğretmen olarak 530 küsur kişi ihraç  olmuş. Biz Eğitim-Senliler diyalog içindeyiz. Bilgilendirme ve dayanışmada birbirimizle diyalog ve destek içindeyiz. Ayrıca İHD desteğiyle siyasi görüş farklılığı olmaksızın diyaloğumuz gelişiyor ve de kaynaşarak ortak mücadelemizi geliştiriyoruz.

 

İhraç edildikten sonra maddi sıkıntıları nasıl aştınız, iş bulabildiniz mi, şuanda çalışabiliyor musunuz?

İhraçtan donra ciddi anlamda maddi sıkıntı çekiyoruz. Emekli maaşımla sıkıntılıda olsa idare etmekle birlikte ailelerimizden düşük de olsa destek alıyoruz. İş bulamadım. Özel sektörde de yasaklıyız. Bizden çekiniyorlar.

 

Kültür, Sanat ve bilimsel çalışmalara nasıl bakıyorsunuz, var mı bir çalışmanız?

Kültür sanat aslında avuntumuzu az da olsa bertaraf ediyor ama maddi sıkıntılardan dolayı tam olarak yararlanamıyoruz. Kendimce derlemelerim, birikimlerim var toparlamaya çalışmalarım   var. Bununla da resim, fotoğrafçılık, sinema, senaryo, kısa film ve şiir üzerinde çalışmalar  yapıyorum ki daha öncede çalışmamız olmuştu.

İhraç edildikten sonra yaşadığınız zor günlerde yeterince desteklendiğinizi düşünüyor musunuz, kimler sizin yanınızdaydı bu süreçte?

Çok fazla bir şey beklememekle birlikte genelde meslektaşlarımız bizden uzak durmaya çalışıyorlar, iletişim kurmaktan korktukları için çok kişi bizden uzak duruyor. Çok fazlada bir destek olmadığı gibi kendimizi tecrit edilmiş sayıyoruz. Sadece toplumun belli muhalif  kesimlerinde az olsa psikolojik destek var.

İhraç edilen insanlarımız için neler yapılabilir, nasıl desteklenebilirler, bu konuda neler söylersiniz?

İhraç edilenlerle ilgili gündemi sıcak tutmak ve yapılan haksızlıkları teşhir etmek ve kamuoyunu bu konuda duyarlı hale getirmek önemlidir. Basın yayının, medyanın desteği  çok önemlidir bu konuda.

 

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz demokrasi, eşit bir yaşam ve barış için coğrafyamız ve kendini adınıza?

Ülkenin geleceği için DEMOKRASİ olmazsa olmazlardandır. Toplumun barış içinde bir arada yaşamaya ve uzlaşmaya ihtiyacı var. Tek düze yapılanma ve dayatmalardan vaz geçilmeli, tüm  kimliklerin kendini ifade edebilmesi sağlanmalı, dilleri üzerindeki baskılar kaldırılmalı, her türlü inanç, ibadet, kültür desteklenmeli ve geliştirilmeli, fikirler suç sayılmamalı, kendilerini ifade etme özgürlüğü tanınmalı.

Tek düze dayatmalar suç sayılmalıdır. Millî gelir toplumun refahı için kullanılmalıdır. Özellikle gençliğe yönelik iş alanları geliştirilmeli, işsizlikle mücadele esas alınmalı. İşsizliği azami seviyeye düşürmek için yoğunlaşılmalıdır. Hayalimdeki gelecek budur.

               Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz.

 
Editör: Haber Merkezi