DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Genel Yayın Yönetmenimiz Hamza Özkan’a Türkiye’deki mevcut siyasi atmosfer, yerel seçimler ve ittifak tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. HDP eşbaşkanlık uygulamasıyla sadece Türkiye’de değil, dünyada örnek olmuş partilerden biridir. Bu uygulamanın ne kadar önemli olduğunu, AKP’nin ablukalar döneminde bir genelge ile eşbaşkanlık uygulamamızı suç olarak ilan etmesinden de anlayabilirsiniz. Kadın tacizcilerine “evin oğlu” muamelesi yapılırken, kendi kişisel yaşamlarında ve siyasette erkek egemenliğine karşı durarak eşsiz örnekler yaratmış kadın eşbaşkanlarımızın alelacele tutuklanmasının sebebi de bu" diye belirten Temelli, "Bu nedenle her yapımızda ve bu yapılardaki her basamakta eş başkanlık sistemini uygulamaya geçirdik" dedi. Temelli'nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;



HDP nasıl bir parti, hangi temel ilkeleri savunuyor, hangi ilkeleriyle diğer partilerden ayrılıyor, Kürtler için ve Türkiye için ne vaat ediyor?


HDP gerek politik ilkeleri, gerek geçmişten geleceğe mücadele geleneği, gerekse üzerinde yükseldiği tabanıyla farklı sınıfsal katmanlar ve kimliklerden oy alabilen tek partidir; tek Türkiye partisidir. Partimiz ezilenlerden, mağdurlardan, ötekileştirilenlerden,  farklı kimlik ve inançlardan, kadınlardan, emekten ve doğadan yana olan bir siyaseti savunuyor.

Kürtlerin sömürgeci bir devlet politikasına karşı kendi değerlerini, varlıklarını, kültürlerini ve kutsallarını savunma mücadelesinin Türkiye’nin nasıl bir geleceği olacağı açısından belirleyicidir. Kürt meselesine yönelik perspektifin, bu nedenle, Türkiye’de demokrasinin fay hattı olduğunu söylüyoruz. Ekonomide, insan hakları politikalarında, dış politikada zayıflayan AKP iktidarının Kürt Halkına saldırılarla milliyetçiliği kışkırtması da bu iddiamızın en son sağlamasıdır.

HDP kadınları siyasetten dışlayan geleneksel cinsiyetçiliğe de, kadınları siyasetin vitrini olarak gören yeni cinsiyetçi politikaya da karşıdır. Bu nedenle ‘kadınları destekleyen’ siyasi söylemler yerine, siyasette kadınların varlığının ve sözünün güçlenmesinin önündeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz.

Yaşadığımız ekonomik kriz bir yönüyle AKP’nin talan ettiği doğanın can çekiştiğini de ortaya koydu. HDP olarak her fırsatta “ranta karşı can”ı savunduğumuzu; toprağı, ormanı, hayvanları sömüren açgözlümle mücadelemizin önceliklerimiz ararsıda yer aldığını açıkça söylüyoruz.



 

Türkiye’de Eş Başkanlık sistemini ilk kez uygulayan sizin partiniz mi? HDP neden Eş Başkanlık sistemini seçti, Eş Başkanlık sisteminin temel ilkelerinizle bağlantısı nedir?

HDP eşbaşkanlık uygulamasıyla sadece Türkiye’de değil, dünyada örnek olmuş partilerden biridir.

Eş başkanlık uygulamamız, kadın özgürlüğü ve eşitliğin temel ilkelerimiz arasında yer alıyor olmasının ötesinde, kadınların özgür olmadığı ve eşitsizliğin belirleyici olduğu bir yapının eksik ve kusurlu, demokrasi hedeflerine ulaşması imkânsız bir yapı olacağına olan inancımızdan kaynaklanıyor. Bu nedenle her yapımızda ve bu yapılardaki her basamakta eş başkanlık sistemini uygulamaya geçirdik.

Bu uygulamanın ne kadar önemli olduğunu, AKP’nin ablukalar döneminde bir genelge ile eşbaşkanlık uygulamamızı suç olarak ilan etmesinden de anlayabilirsiniz. Kadın tacizcilerine “evin oğlu” muamelesi yapılırken, kendi kişisel yaşamlarında ve siyasette erkek egemenliğine karşı durarak eşsiz örnekler yaratmış kadın eşbaşkanlarımızın alelacele tutuklanmasının sebebi de bu.

HDP Eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ- Selahattin Demirtaş, DBP Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel- Mehmet Arslan, Milletvekillerinizden Leyla Güven, Belediye Eş Başkanlarınız ve CHP Milletvekillileri Enis Berberoğlu tutuklu kaldıktan sonra bırakıldı- Eren Erdem, ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu, hukukçular, aydınlar ve iş insanları başta olmak üzere, düşünceleri nedeniyle binlerce kişinin tutuklu olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Bu konudaki tavrımız zaten net. Kim olursa olsun, ne derse desin, düşüncenin suç, eleştirinin hakaret sayıldığı bir düzen iktidarın hukuku, yargıyı vesayeti altına aldığı, kuvvetler ayrılığını yok saydığı, demokrasiyi imha düzenidir.

Ancak Partimizin eşbaşkanlarına, vekillerine, HDP’li eşbaşkanlarımıza yönelik müdahaleyi belki fikir özgürlüğünün de ötesinde var olma özgürlüğü açısından değerlendirmek lazım. AKP kimilerinin konuşmasını istemiyor ama barış siyasetçilerinin varlığına dahi tahammülü olmadığı kesin.

Partimizden 6 bine yakın kişi tutuklu, sırf barış dediği için cezaevinde olanların sayısı ise 10 bini geçti. Albert Camus “ özgür olmayan bir dünyayla baş etmenin tek yolu, o kadar özgür olmaktır ki, sırf varoluşun bile bir başkaldırıdır” diyor. HDP, varoluşu başkaldırı olanların partisidir, bunun en güzel örneklerini cezaevlerindeki yoldaşlarımızda görebilirsiniz. Yoldaşlarımız derken sadece parti üyelerimizi de kastetmiyoruz. Faşizme karşı barış mücadelesi vererek tarihsel bir blok oluşturan herkes özgürlüğün yoldaşı oldu. Öncelikli mücadelemiz, cezaevlerindeki binlere yönelik hukuksuzlukların tümüne son verilmesi, bunu sağlayamadığımız her an bizler açısından bir kayıptır.

 

Sizi Ekonomist kimliğinizle tanıyoruz; Türkiye’de ekonomik kriz olduğunu söylüyorsunuz parti olarak, dolardaki yükselişi ülke ekonomisi açısından nasıl yorumluyorsunuz, Türkiye’yi nasıl günler bekliyor?

Türkiye’yi AKP’nin yüksek enflasyonla, yandaş sermayeyi şişire şişire büyüme hevesinin bedellerinin ödeneceği günler bekliyor. Bizler açısından öncelikli olan bu bedellerin emekçilerin, yoksulların ve kadınların üzerine yüklenmesini engellemek. Bu borçların hiç birini halk yapmadı, halk da ödememeli. AKP döneminde gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlik öyle tırmandı ki, nüfusun en yoksul yüzde 20’siyle en zengin yüzde 20’si arasındaki fark 8 kata yaklaştı! Dünyada devletin en çok hazine garantisi verdiği şirket Türk şirketi. Bütün bunlar olurken elektriğe, suya yüzde 30-40’larda zam yapıldı, gıda ürünleri el yakıyor, asgari ücretliler gelirlerinin üçte birini kaybetti. Bir de üstüne AKP’nin ucuz et politikayla pansuman oyunu nedeniyle hastalıklar yaşanmaya başladı. Kriz fırsatçıları da AKP’nin yarattığı belirsizlik ortamından yararlanıyor.

Biz HDP olarak Ekonomi, Emek ve Sosyal Politika Masamızda çok önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Özellikle yerel yönetimler ve ekonomi başlığında tarım, enerji gibi sektörsel çalışmalar, pahalılık ve işsizlikle mücadele gibi sosyal politika konuları başta olmak üzere başka bir yerel yönetim anlayışı temelinde çalışmalar başlattık.  Partimiz açısından kriz politikası önceliği, krizin bedellerinin halkın üzerine yıkılmasını engelleyecek bir hat oluşturmak. Halka üretim ve tüketimden gelen gücünü hatırlatmak. Yüzümüz halkımıza dönük, çözümü bu iradede, bu birliktelikte görüyoruz.

detail-photo-fancybox-2 FOTOĞRAF: ARZELLA BEKTAŞ

 

 

1 yerel seçim, 1 referandum, 2 cumhurbaşkanlığı seçimi ve 3 genel seçim geçirdiniz parti olarak. Bu seçimlerde ne kadar yol kat ettiniz, şimdi parti olarak ne durumdasınız?

AKP’nin HDP korkusu cezaevleriyle, yasaklamalarla, seçimlerle kendini gösteriyor. HDP söz konusu olunca baraj, gündelik hayatın içinden başlıyor. Buna rağmen bütün barajları yıktık, geçtik. AKP’nin bütün imkânlar ellerindeyken yüzde 7 oy kaybettiği son seçimlerde bizler 6,5 milyona yakın seçmen ile itirazımızı, mücadelemizi yükselttik. Bu barış imkânının, kurtuluş umudunun başarısıdır.

Öbür taraftan faşizmin geriletilmesinde önemli eksikliklerimizin olduğunun farkındayız. Mücadele tarihimizin önümüze koyduğu imkânlara kıyasla yeterince güçlü adımlar atamadığımız zamanlar olduğunun farkındayız. Ne yaptıysak hep birlikte yaptığımızı, ne yapamadıysak da hep birlikte yapamadığımızı biliyoruz.

Bunun için seçimlerin hemen ardından hemen çalışmalara başladık. AKP’nin çürüme döneminde olduğunu biliyoruz. AKP’nin gerçek hukuk mekanizmaları önünde bu halka hesap vermesini sağlayarak iktidarına son vereceğiz.

 

HDP “Türkiye’deki ötekilerin partisi olmak” şiarıyla yola çıktı, tüzükteki maddelerden biri olan“kimse kimseyi ötekileştirmeyecek” sizce gözden kaçmadı mı, tabanın eleştirilerinden biride bu ilkeyi önemsemeyen, yıllardır sömürüyle beslenen orta sınıf ve feodal sınıftan kişilerin tercih edildiği yönünde. Bu eleştiriye cevabınız nedir?

Partimizin hem gönüllü çalışanları hem de vekilleriyle Türkiye siyasetinin profilini değiştirdiği iddiasındayız. Bunu en açık şekilde Mecliste görmek mümkün. Bizde ihaleci siyasetçileri, rant için kurulmuş sak’ların ebedi başkanlarını, bırakın “kadından rektör mü olur” diyebilecek bir parti liderini, böyle bir danışmanı bile görmek mümkün değil. Çünkü biz seçim siyaseti yapmıyoruz. Bizim siyasetimiz parti içinde de dışında da ilkeleriyle ayakta duran mücadelemiz.

Bizler rant siyasetinin bedellerini en çok ödeyenlerin dönüştürücü gücüne inanıyoruz. Biz temsil siyasetine sıkışmış bir siyasi anlayışa karşıyız. Halkın gücüne, halkın sözüne güveniyoruz. HDP’yi her zaman halkın sözünün taşındığı bir yapı olarak değil, halkın sözünü söylediği örgütü olarak kabul ettik.

Ancak sorunuzdan halkımıza bu gerçekliği yansıtmak konusunda eksiklerimiz olduğunu anlıyorum. O halde bunu çözmek için de ayrıca uğraşmalıyız.

 

Erken bir yerel seçim söz konusu olacak mı sizce, erken yerel seçim olursa parti olarak hazır mısınız?

Bizler bütün stratejimizi seçimin zamanında yapılacağını düşünerek oluşturuyoruz. AKP’nin şimdiki deneyimi seçimin önce de sonra da yapılmasının mümkün olduğunu, çünkü yasaya değil çıkara dayanan bir siyasetin izlendiğini zaten gösterdi. Enerjimizi AKP’nin neyi nasıl yapacağına kilitlenerek harcamadan çalışmalarımıza devam ediyoruz. Biz var gücümüzle çalışacağız, seçim olsa da olmasa da halkımız için çalışacağız.

 

Önümüzdeki yerel seçimlere HDP olarak girme kararı aldınız, daha önce aldığınız 105 belediye başkanlığının üstüne çıkacağınızı düşünüyor musunuz, hedefiniz kaç belediye başkanlığını kazanmak?

Daha önce yapılan araştırmalarımızda Kürt Halkının kayyumlardan duyduğu rahatsızlık açıkça ortaya çıktı. Seçim döneminde Kürt Halkının mitillerimizi şölene çevirmesi bu tepkinin bir göstergesiydi. Çünkü bu artık yerel yönetimleri de aşarak bir demokrasi mücadelesine, tekçiliğe karşı biraradalığa yönelik bir mücadeleye dönüştü. Normal koşullarda, Kürt Halkının Kürtçeye, Kürt kültürüne, kadınların kazanımlarına saldıran kayyumculuğa karşı, 105’in de üzerine belediye alarak cevap vereceğinden kuşkumuz yok. O yüzden öncelikli hedefimiz halkımızın oylarının korunacağı güvenliği sağlamak.

Yanı sıra, sosyal belediyecilik anlayışımızı da daha da güçlendirmek için çalıştığımızı eklemek istiyorum. Bu konudaki öneri ve eleştirileri değerlendirerek somut model ve öneriler geliştiriyoruz.

 

İstanbul, Ankara, Adana, Mersin vb. büyük şehirlerde kazanma şansınız az görünüyor,  parti olarak bu durumu aşmak için bir planınız var mı?

AKP en çok oy kaybını mega projeleriyle övündüğü büyük kentlerde yaşıyor. Çünkü barış olmadan bu projelerin hiçbir anlamı yok. Türkiye’nin barış inadı olarak bu gücümüzün, bu konudaki kilit rolümüzün ve sorumluluğumuzun farkındayız. Yerel seçimleri sadece güçlü olduğumuz Kürt kentlerinde değil, Türkiye’nin tamamına yönelik iddiamızı ortaya koyabileceğimiz bir fırsat olarak görüyoruz.

 

Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz...

Ben teşekkür ederim. Basın emekçilerinin özel bir saldırı altında olduğu bu dönemde, sizlerin nezdinde tüm basın emekçilerine de yanlarında olduğumuzu iletmek isterim.