İSTANBUL- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü değerlendiren siyasetçi ve hak savunucuları, haklarının altın tepside kendilerine sunulmadığını ve büyük bir mücadele sonucu elde edildiğini belirterek, “5 Aralık tarihine kadınlar yine büyük sorunlarla giriyor. Tüm bu saldırıların tek çözüm yolu ise kadınların örgütlü mücadeleleri olacaktır” dedi.


JINNEWS'ten Gülistan Azak'ın haberine göre; 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, kadınların hak mücadelesinde önemli bir yere sahip. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandıkları 5 Aralık 1934 aynı zamanda, bugün de saldırıların hedefindeki kadın kazanımlarını koruma gerekçesi oldu. Kadınların verdikleri mücadeleye rağmen, hala kadına yönelik şiddet ve hak ihlalleri, kadın kazanımlarına dönük gasp artarak devam ediyor.


Siyasetçi ve hak savunucusu kadınlar, Türkiye ve bölgede Dünya Kadın Hakları Günü'nün karşılandığı koşulları değerlendirdi.


‘Kadınlar kamusal alandan dışlanıyor’


5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nün 1789'da Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne bir eleştiri olarak Olympe de Gouges’ın kaleme aldığı Kadın ve Yurttaş Hakkı Bildirgesi’ni yansıttığını belirten Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, 5 Aralık 1934'te ise Türkiye’de kadınların seçme-seçilme hakkının tanındığı anımsattı. Gülistan, “Türkiye Anayasal olarak birçok ülkeden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanımıştır. Bu denli erken seçme ve seçilme hakkının tanındığı Türkiye’de kadınlar sosyal ve kamusal alanda eşit bir durumda değil. Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi imzalanmış durumda. Yine şiddeti önleme konusunda 6284 sayılı kanun var. Ama Türkiye’nin bunları uygulamadığını görüyoruz. Bu ülkede kadınlar hala çok ciddi bir şekilde şiddete maruz kalıyor, kamusal alandan da dışlanıyor” diye konuştu.


‘AKP kadını eve hapsetmeye çalışıyor’


Özellikle AKP iktidarının kadını yalnızca “anne” olarak nesneleştirerek eve hapsetmeye çalıştığını ifade eden Gülistan, şunları söyledi: “En son Diyanetin hazırladığı kamu spotunda erkeğin oturduğu, kadının çay ve kek götürdüğü görüntü, tüm bunları özetler durumda. Söz konusu görüntüler çokça tepki çekti. Söz konusu bu zihniyet beraberinde kadına yönelik şiddetin sistematik olarak artmasına, cezaevlerinde, gözaltlarında taciz ve tecavüze, çocuk yaşta evliliklerin artışına, 6284 sayılı yasanın ve İstanbul Sözleşmesinin yandaş basın tarafından hedef gösterilmesine, ‘Kadınlar okuyorlar, erkekler iş bulamıyorlar’ gibi söylemlerin meşrulaştırılmasına neden oluyor. AKP’nin her gün kadınlara dönük şiddeti körükleyen söylemlerle toplumu dizayn etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu söylemler ise toplumsal çürümeye yol açıyor.”


‘Eşbaşkanlık sistemi de saldırıların hedefinde’


Kadınların 5 Aralık’ı kendilerine dönük saldırılara karşı mücadele ederek karşıladığını dile getiren Gülistan, kadın kazanımlarından biri olan eşbaşkanlık sisteminin de saldırıların hedefi olduğuna dikkat çekti. Gülistan, “İstismar yasası” olarak kamuoyunun gündemine giren İkinci Yargı Paketi’ne de işaret ederek, “Tecavüzü engellemeyen devlet, tecavüz sonrasında yaşanan meseleyi sonuçlandırmaya çalışıyor. Tecavüz faillerinin kadınlarla birlikte nasıl bir aile kuracağının hesabına giriyor. Bu korkunç bir şey. AKP çürümüş bir zihniyeti temsil ediyor ve bu zihniyetini kadınlara ve topluma dayatıyor. Bu nedenle kadınlar bu 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü yine zorlu koşullarda karşılıyor. Ama tüm bu saldırılara karşı ise kadınların amasız fakatsız direnişi ve mücadelesi var” ifadelerini kullandı.


‘Yoksulluk ve intiharların nedeni AKP’


AKP iktidarı sürecinde dayatılan kadın yoksulluğuna da dikkat çeken Gülistan, şöyle devam etti: “AKP kadınların devamlı evde oturması gerektiği, çocuk doğurması gerektiği gibi söylemlerinden toplumun bütün kesimleri etkileniyor. Kriz sonucu zora giren bir firma ilk olarak kadınları gözden çıkarıp işsiz bırakabiliyor. Özellikle özel sektörde çalışan işçilerin adet dönemleri dahi işveren için bir sorun olarak görülebiliyor. Ne zaman gebe kalacağına, ne zaman çocuk doğuracağına çoğu zaman patron karar vermek istiyor ve sonuç olarak kadın işçi işten çıkarılıyor. Birçok kadın emekçi bugün çalıştığında çocuklarını bırakabilecek bir kreşten yoksun. Kadın yoksulluğunun artması beraberinde şiddetin artışına neden oluyor. Bu şiddet sadece fiziksel bir şiddet değil, aynı zamanda ekonomik ve psikolojik şiddeti de barındırıyor. Tüm bu sorunlarla baş edemeyen kadınların ise intihara sürüklendiğini de çok açık bir şekilde görebiliyoruz.”


‘Şiddet devlet eli ile meşrulaştırılıyor’


Devletlerin kadınları korunması için her türlü önlemleri alması gibi bir görevi varken, Türkiye’nin bu görevi hiçbir şekilde yerine getirmediğini vurgulayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlara dönük saldırıları anımsattı. Eren, devamında şöyle konuştu: “Kadınların durumları Türkiye’de son derece ağır. Yine İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan ‘yaşamın tüm alanlarında erkek ile kadın arasındaki her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırılmalı’, ‘Toplumsal cinsiyeti tartışmaya açılmalı’ maddelerden Türkiye’nin son derece uzakta olduğunu görüyoruz. Kadınlar yaşamın her alanında şiddete maruz kalıyorlar. Kadınlara yönelik şiddetteki artış, devlet tarafından artık kabul edilen bir gerçek. Çünkü şiddet devlet eliyle meşrulaştırılıyor.”


‘Kadınlar 5 Aralık’a büyük sorunlar ile giriyor’


90’lı yıllarda kadına yönelik şiddetin devlet tarafından reddedildiğini fakat şimdi bunun alenen yapıldığını ve kabul edildiğini söyleyen Eren, “Kadınlara yönelik özellikle savaşlarda kendileri tarafından dayatılan hak ihlallerini jandarma istihbaratı ve polis istihbaratının sosyal medya hesaplarından alenen paylaştıklarını görüyoruz. Tüm bunlar Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı. Kadın siyasette temsil edilemiyor. O kadar sorun var ki, maalesef ki 5 Aralık tarihini kadınlar yine büyük sorunlarla giriyorlar. Tüm bu saldırıların tek çözüm yolu ise kadınların örgütlü mücadeleleri olacaktır” ifadelerini kullandı.


‘Avrupa’da başlayan hak mücadelesi Türkiye’yi de etkiledi’


5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nün kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgulayan özel bir gün olduğunu belirten Devrimci Parti (DP) Merkezi Kadın Koordinasyonu (MKK) üyesi Seher Beytaş, kadınların tüm bu kazanımları büyük mücadeleler sonucu elde ettiğini ifade etti. Seher, 5 Aralık’a ilişkin şu değerlendirmede bulundu:


“İnsan Hakları Bildirgesi’nde kadın tarihi açısından pek parlak değil. Fransız devriminden sonra yayınlanan insan (erkek) ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde yer alan ‘homme’ erkek sözcüğü yerine kullanılıyordu. Ne trajikomiktir ki İnsan ve Yurttaş Hakları bildirgesinde kadının yeri yok. Tarihin tüm süreçlerinde olduğu gibi kadınların sahip olduğu hakların kabul edilmesi elbette kolay olmadığı gibi en temel insan haklarından biri kabul edilen oy hakkı için de çetrefilli ve zorlu mücadelelerin bir parçası olarak kullandılar. Avrupa’da başlayan hak mücadelesi Türkiye’deki kadın hareketini de etkiledi.


‘Kadınlar mücadeleler sonucu bu hakları elde etti’ 


5 Aralık tarihinin Türkiye’de aynı zamanda kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanındığı bir gün olarak kutlanıyor ve Kemalist iktidar tarafından verildiği söyleniyor. Halbuki Osmanlı kadın hareketinden Türk Kadınlar Fıkrasına kadar oy hakkı ve kadın hakları bağlamında da ciddi çalışmalar yürütülmüş. Hatta şöyle ki, Osmanlı’da oy hakkı için iktidarı İngiltere’deki kadınlar gibi meclis önünde biz de eylem yaparız diyerek uyarıyor. Sufrajetler’in mücadelesi Türkiye’deki kadınlara sıçrıyor ve aslında kadınlar beraber yürüttükleri ortak mücadeleyle Türkiye’de de haklarını kendileri alıyor. Yani bir ‘kahraman’ tarafından kadınlara bahşedilmiş değil bu haklar. Türkiye’de de zorlu bir mücadele tarihi vardı. Örgütlendiler, dernekler kurdular, gazete ve dergiler çıkardılar. Hatta iktidara göre biraz ileri gittiklerinde dernek yönetimine müdahale edilip kapatılıyor. Yani altın bir tepsi içinde bu haklar sunulmadı kadınlara.”

Editör: Haber Merkezi