2008 yılında başlayan ve yaklaşık 3 yıl devam eden Oslo görüşmelerinin ardından, Türkiye’de 2013’te yeni bir çözüm süreci başladı. Son süreç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Mutabakat falan yok, ne masası!’ açıklamasıyla bitti ve ‘barış görüşmeleri’ yerini yeniden ağır çatışmalara bıraktı. Bu süreçler kesintiye uğrasa da ‘Akil İnsanlar’ın ve Sivil Toplum Örgütleri’nin (STK) çalışmaları devam etti.

Norveç’in başkenti Oslo’da geçtiğimiz hafta sonu ‘Democratic Progress Institute (DPI)’ isimli STK’nın ‘Zor Zamanlarda Kapsayıcı Diyalogu Gerçekleştirme’ toplantısı da bu kapsamda yapılan çalışmalardan biri. Toplantıya Türkiye’den ‘Akil İnsanlar Heyeti’nden ve toplumun farklı kesimlerinden pek çok isim katıldı. Artı TV’de Fatma Yörür’ün sunumuyla yayınlanan Gündem Özel programına konuşan toplantı katılımcılarından gazeteci yazar Ali Bayramoğlu, Oslo’da gerçekleştirilen toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Farklı ülkelerin çatışma çözümlerine bakarak onların deneyimlerinden barış fikrini topluma ve politikacılara aktararak, barış fikri için meşru bir zemin oluşturma” misyonu yüklenen bir STK olan ‘DPI’nin gerçekleştirdiği toplantıda ele alınan konulara ilişkin Bayramoğlu şu değerlendirmede bulundu:

“Bildiğiniz gibi Barış Süreci 2013 yılında başladı. 2015 yılında ise ‘masa devrildi’ açıklamasıyla sona erdi. Buna rağmen ‘Akil İnsanlar Heyeti’nde olsun ya da olmasın pek çok kişi sürece sahip çıkmaya devam etti. Ancak masa devrildikten sonra daha da zor zamanlar başladı. Konuşma imkânının olmadığı, Kürt siyasi alanının çok daraldığı, kriminalize edildiği bir dönemden geçiyoruz. DPI’de bu fikri zor zamanlarda da nasıl devam ettiririz anlayışı ile zaman zaman toplantılar yapıyor. Son toplantı da bu toplantılardan biriydi.”

Farklı gruplar arasında diyalog zemini oluşturmak için zaman zaman buna benzer toplantılar yapıldığını belirten Bayramoğlu, daha önce Londra’da gerçekleştirilen toplantılara farklı zamanlarda hem CHP ve HDP, hem de AKP heyetlerinin katıldığını belirtti. Aktif olarak gazetecilik yapmadığı halde basın gruplarının katıldığı toplantıya kendisinin de katıldığını belirten Bayramoğlu, toplantıda ağırlıklı olarak farklı ülke temsilcilerinin yasadıkları çatışma ve çözüme ilişkin görüş ve deneyimlerini paylaştıklarını ifade etti.

Oslo’da gerçekleştirilen toplantıya Güney Afrika’daki barış görüşmelerinin baş müzakerecisi Rolf Mayer’in de konuşmacı olarak katıldığını belirten Bayramoğlu, toplantı kapsamında farklı ülkelerin deneyimlerini dinlemenin yanı sıra Türkiye’de yaşananları da aktarma fırsatı yakaladıklarını belirtiyor.

‘BARIŞ UMUDU HALA CANLI’

Bu toplantıların barış umudunu simgesel olarak bile olsa canlı tutmaya hizmet ettiği için önemli olduğuna vurgu yağan Bayramoğlu değerlendirmelerine söyle devam etti:

“Bu toplantılar ile insanlarda barış umudu yeşeriyor. Böyle bir toplantı oluyor, dolayısıyla yeni bir hareket mi var, algısı oluşuyor. Böyle bir şey yok. Ancak Türkiye’den giden STK’larda da, aydınlarda da, yazarlarda da, Akil İnsanlar heyetinden isimlerde de, çeşitli eğilimlerden örneğin AKP’ye yakın isimlerde de, Kürt hareketine yakın insanlarda da hala bu umut, bu fikir mevcut.”

‘BU TOPLANTILAR BARIŞ BEKLENTİSİNİ ALEVLENDİRİYOR’

Bu toplantılar ile Türkiye’deki barış beklentisinin alevlendirilmesiyle karşılıklı bir etkileşim yaşandığını belirten Bayramoğlu sürecin sonlandırılmasına neden olan etkenlere ilişkin gözlemlerini ise şöyle aktardı:

“Barış sürecini sonlandıran pek çok etken var ancak bazıları öne çıkıyor. Bence en önemli neden dış dinamiklerdir. Bütün sorunlar gibi Kürt sorunu da dinamik bir sorundur. Değişken bir sorundur. Zaten sınır ötesinde de olan Kürt sorunu 2013 Kobani olaylarıyla birlikte Suriye’deki infilak ile sınır ötesine iyice taşınmış oldu. Kürtlerin sınır ötesindeki varlığı malum ama Suriye’nin Rojava bölgesinde PYD’nin, dolaylı olarak PKK’nın, Kürt hareketinin Türkiye’deki Kürtlerin akrabası olan Kürtler üzerinden bir yapılanmaya gitmesi Kürt sorunun hem tanımını, hem de alanını bizzat değiştirdi.”

‘SURİYE İNFİLAKI SÜRECİ ALT ÜST ETTİ’

“Bu Kürt hareketi açısından da böyle oldu. Türkiye’nin bakışı açısından da böyle oldu. Barış süreci bu yeni gelişmeye intibak edemedi. Barış süreci daha çok ulusal sınırlar içerisinde daha statik ancak tam olarak nereye doğru yol aldığı beli olmayan bir şekilde devam ederken böyle sert ve keskin bir sorun ile karşı karşıya kalınca, özellikle Kobani olayları, Kobani’de yaşananlar, daha sonra Türkiye’de yaşananlar bir tür farklı bakışların ve paradigmaların infilak etmesine yol açtı.

Bu paradigmalar neydi? Türkiye’nin derdi silah bıraktırmak, Kürt hareketinin meselesi ise Kürt sorunun topyekûn ve muhataplık fikri etrafında tartışılması ve bu iki ayrı uç bir araya gelir mi diye biz umut ederken Kobani ve Suriye dış dinamikleri durumu alt üst etti.”

İkinci önemli etkenin yaşanan durumdan kaynaklı ortaya çıkan büyük bir güvensizlik krizi olduğunun altını çizen Bayramoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dolmabahçe Mutabakatı’ adını verdiğimiz aslında mutabakat olup olmadığı çok belli olmayan o toplantı da tarafların karşılıklı çatışmasına evrildi. Bu ‘mutabakat’ ile bırakın güven krizini aşmak karşılıklı olarak birbirini tahrik etmeye yönelik yapılanlar da bir diğer etken olarak sürecin önünü tıkadı. Ben bu iki faktörün diğer faktörler içinde öne çıktığı kanaatindeyim.”

‘DEVLET SERT GÜVENLİK POLİTİKASI İLE MANEVRA ALANINI DARALTTI’

“2015 Haziran seçimlerinde AKP’nin kaybettiği oy muhtemelen Kürt hareketi tarafından AKP’nin iniş ve türbülansı olarak değerlendirildi. Diğer dinamikler ile birlikte ele alındığında bu durum 2015 ‘hendek siyasetine’ kadar gitti. Devlet tarafına baktığınızda ise devlet zaten Kobani olaylarından itibaren arka arkaya çıkardığı yasalar ile güvensizliği ve siyasi manevra alanını daraltarak bir yandan çözüm politikaları uygularken bir yandan da çok sert güvenlik hamlelerini derinleştirmek gibi bir yol izliyordu.”

‘BARIŞ ZEMİNİNİN CANLI TUTULMASI ÖNEMLİ’

Barış süreçlerinin sürdürüldüğü dönemlerde yaşanan iniş çıkışların beklenilen bir durum olduğunu belirten Bayramoğlu tek başına bu toplantılar ile barış süreci yeniden mi başlıyor yönünde açıklamaların yapılamayacağını da vurguladı. “Bu toplantılar barış zeminini canlı tutar o anlamda önemlidir ancak tek başına yeterli değildir” değerlendirmesinde bulunan Bayramoğlu, sözlerini şxöyle sürdürdü:

“Aktörleri varsayarak böyle bir şey söylemek durumunda kalıp ‘Barış süreci yeniden mi başlıyor?’ sorusuna yanıt vermem gerekirse benim cevabım hayır olur. Derseniz ki hükümet bunu yapmak istiyor ya da birileri orada yapıyor, ben bunu gözlemlemiyorum. Böyle bir şey yok. Bunu söylemek çok spekülatif olur. Ancak bu toplantıların yapılması medyada haber olması yine de önemlidir. Nihayetinde çatışma değil barış dile getiriliyor.”

DEĞİŞİM BEKLENTİSİ YAYGINLAŞMAYA BAŞLADI

“Barış fikri hala canlı bir şekilde halkta varlığını sürdürüyor. Seçim sonrasında bununla ilgili ışıklar da olabilir. Seçimler bu anlamda da önemli ve değerli. Bu seçimlerde şimdiden muhalefetin enerjisi farklı yapılanmalar ile ortaya çıktı. Değişim beklentisi yayınlaşmaya başladı.”

‘OHAL REJİMİ EN ÇOK KÜRTLERE KARŞI KULLANILDI’

Bayramoğlu, OHAL sürecinin iktidar tarafından nasıl ele alındığına ilişkin ise şunları söyledi:

“Kürt hareketi ile ilgili şöyle düşünüyorum; 2015 askeri darbe girişimi ve sonrasında yaşanan OHAL rejimi sadece Fethullah Gülen grubuna değil, Türkiye’deki tüm muhaliflere ve en önce de Kürtlere yönelik kullanıldı. Kürt siyasal alanı daraldı. Seçimler bu alanlarda bir geri dönüştür. Seçimler halk eliyle yasaklara ve OHAL’e meydan okumaktır. HDP bence fazlasıyla yüzde 10 barajını geçecektir. Bu sadece Kürt meselesi açısından değil, Türkiye’deki demokratik alanın gelişmesi acısından da başlı başına çok önemli bir gelişmedir. Seçimler sonrası Kürtlerin siyasal alana daha geniş bir çoğunlukla geri dönmesi, Kürtler ve Türklerin bir kez daha siyasal anlamda karşı karşıya gelip konuşması anlamına gelmektedir.”

‘ANTİ-KÜRT BLOĞUNUN ETKİSİ KIRILIYOR’

Bayramoğlu, “CHP kendini dışında tutmaya çalışsa da Türkiye’de son dönemde anti-Kürt bir bloğun yaygınlaştığını görüyoruz. CHP ve Saadet Partisi’nin bu seçim döneminde Kürtlerin Meclis’te yer almasına ilişkin yaptıkları girişimler ile Kürt meselesinin bir asayiş meselesinden çıktığı ve müzakere zeminine doğru oturduğu ve bu durumunda anti-Kürt bloğunun etkisini kırdığını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Oslo toplantısına aralarında Kadir İnanır, Kezban Hatemi, Oral Çalışlar, Tarık Çelenk, Öztürk Türkdoğan, Fuat Keyman, Vahap Çoşkun, Nihal Bengisu Karaca, Ahmet Özmen, Ufuk Uras ve Fazıl Hüsnü Erdem’in de bulunduğu farklı görüşlere sahip STK yöneticisi, akademisyen, gazeteci ve yazarlar katıldı (kaynak artıgerçek)
Editör: Haber Merkezi