URFA - Erkek egemen zihniyetin adından başlayarak kendisine çizmeye çalıştığı kadere karşı mücadele eden Garip Yeşil, 15 yaşında evlendirildiği gün başladığı mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Tek gözlü bir odada maddi zorluklar altında 6 çocuk büyüten Garip, şimdi HDP Siverek İlçe Eş başkanı olarak siyasette aktif yer alıyor.



JIN NEWS Safiye Alagaş'ın haberine göre;

Her kadının ayrı bir hikayesi, öyküsü var. Her birinin yaşamı birbirinden trajik ve ayrı mücadele öyküsünü de barındırıyor aynı zamanda. Bu yaşam hikayelerinden biri de Garip Yeşil'e ait. Duruşu ve yüz ifadesi, dinlenebilecek bir hikayesinin olduğunu anlatıyor adeta. Soru sordukça kendisini, yaşamını, anlatıyor. Bir insan çocuğunun adını neden Garip koysun ki. Hayatı boyunca erkek egemen zihniyetin adından başlayarak kendisine çizdiği kadere karşı mücadele eden Garip'in hikayesi hepimizin evinde, yan dairesinde ya da sokakta.



Kendi çabasıyla okuma yazma öğrendi


Garip, Diyarbakır'dan Urfa'nın Siverek ilçesine göç eden bir ailede dünyaya gelir. Babası kızına Garip (Kürtçe de yabancı anlamına gelen) adını verir. Böylece daha doğar doğmaz Garip’e bir yol çizilir. Bir süre sonra metropolle göç eden aile, birkaç yıl sonra tekrar Siverek’e döner. Garip, kız çocuğu olduğu için hiç okula gönderilmez. Bu isteği, "Okula gitmeyi o kadar çok istiyordum ki. Bazen gidiyordum okulun önünde çocukları izliyordum. Ben niye gidemiyorum diye üzülüyordum" sözleriyle anlatırken dahi gözleri doluyor. Gazete başlıklarındaki harflerin büyük olması nedeniyle oradan her gün yeni bir harf öğrenen Garip, sonra bu başlıklardan kelimeleri ezberlemeye başlar. Bir süre sonra büyük harflerle yazılan yazıları okuyabilen Garip, daha sonra küçük harfleri öğrenmeye çalışır. 13 yaşına geldiğinde de kendi kendine okuma yazmayı öğrenir.


15 yaşında evlendirildi


Bir yakınlarının abisinin nişanı için Diyarbakır’dan Siverek’e gelmesiyle Garip’in hikayesi aynı çizgide ilerlemeye devam eder ve 15 yaşında hiç tanımadığı bir erkekle evlendirilir. "Benim hiç haberim yoktu. Nişana gelmişlerdi. Beni görünce babama, 'kızını oğlumuza istiyoruz' demişler. Babam da beni vermiş. Nasıl olduğunu anlamadım bile" sözleriyle yaşananları anlatan Garip, şöyle devam eder: "Evlendiğim adamı hiç görmemiştim. Evlendiğim güne kadar dahi görmedim. Düğün olacağı zaman geldiler beni aldılar Diyarbakır'a köye götürdüler. Köye gittik bir odada ablamla oturuyoruz. Gelip gidenlere bakıyorum. Acaba kimdir nasıl biri diye merak ediyorum. Oradaki erkeklere baktığım için ablam bana 'başını kaldırma bakma etrafa ayıptır' dedi.  Öyle deyince artık etrafıma dahi bakamadım."


6 çocuğuyla mücadele verdi 


Evlendirildikten sonra 6 kız çocuğu dünya getiren Garip’in, bir süre sonra evli olduğu erkek hastalanır. Bunun üzerine köyden ayrılıp Siverek'e yerleşen Garip, en küçük kızı daha birkaç aylık iken evli olduğu erkek tedavi gördüğü sırada yaşamını yitirir. O günleri anlatan Garip, "6 kız çocuğum vardı. Ne bir işim vardı ne bir evim ne de destek çıkan birileri. Ne yapacağımı bilemedim. Maddi olarak çok zorlandım. Bir kez düştün mü? Zorda oldun mu kimse destek çıkmıyor. Toplumdan bir nevi dışlanıyorsun" dedi.


Çocukları eşinin ailesine verildi


Ardından anne ve babasının yayına yerleşen Garip, bir süre sonra annesini de kaybeder. Annesi yaşamını yitirdikten sonra babasının, çocuklarını yaşamını yitiren eşinin ailesine verdiğini anlatan Garip, "Annem ölünce babam 'Sana bakamıyorum, çocuklarını kayınbabanın ailesine vereceğim. Sen de evlenirsin' dedi. Ben kabul etmedim. Bir gün babam beni bir odaya kilitledi. En küçük kızımı ablama vermiştim götürmesinler diye. Babam 5 çocuğumu onlara verdi, alıp götürdüler. Ben kilitli olduğum odada feryat, figan ettim. Kıyamet kopardım. Çocuklar da giderken öğle bir ağlıyordu ki. Ne çocukların gidişi, ne de benim gözyaşlarım gözümün önünden gitmiyor. O gün çektiğim acıyı hiçbir anne çekmesin. Çocuklarımı alıp götürdüler. Babam görmesin diye küçük kızımı sakladım. Çocuklarım götürüldükten sonra 4 saat boyunca betonda uzandım. Bir türlü kalkamadım. Sanki elim ağayım tutmuyordu. Sonra beni bir sancı tuttu. Hastaneye kaldırdılar. Çocuklarım benim her şeyimdi. Hiç kimse çocukların yerini tutamaz" ifadelerini kullandı.


Çocuklarını geri alabilme mücadelesi başlar


Çocukları Diyarbakır'a götürüldükten sonra hastalanan Garip, üzüntüden ölümün eşiğine geldiğini söyleyerek, babasının bir türlü inadından vazgeçmediğini anlattı. Bu esnada çocuklarının yaşadığı zorlukları da anlatan Garip, "Eşimin erkek kardeşleri her biri bir çocuğu aldı. Kendi evlerinde ev işi yaptırıyorlardı. Köle gibi ayrı ayrı evlerde kalıyorlardı. Büyük kızım telefonla arıyordu, 'Bizi burada dövüyorlar. Çok kötüyüz. Anne bizi kurtar' diye ağlıyordu sürekli. Baktım bekleyerek çocuklarımı alamayacağım. Bir iş buldum. Hakime olan bir kadının çocuklarına bakmaya başladım. Tek amacım çocuklarımı yanıma almaktı. Bir ev tutup çocuklarımı yanıma almak istiyordum. Dedim ki ne kadar ücret verirse çalışacağım. Yeter ki babamın elinden kurtulayım. Uçup gideyim, uçup gidince çocuklarımı da getiririm dedim. Hakimenin çocuklarına bakmaya başladım. Bir gün kadın bana ‘Niye bu kadar zayıfsın, dalgınsın?’ diye sordu. Yaşadıklarımı anlattım. Bana, 'Biraz çalış eline biraz para geçince bir dilekçe verirsin çocuklarını alırsın' dedi. Yol yordam gösterdi" diye konuştu.


‘Bu toplumda kadın olmak zor’


Dilekçe vermek için Diyarbakır'a gitmesi gerektiğini söyleyen Garip, şöyle devam etti: "Aileden kimse benimle gelmiyordu. 'Çocuklarını getirme, onlarla rezil olamayız. 6 kızdır uğraşamayız' diyorlardı. Bu toplumda kadın olmak zordur. Maddi imkanların yoksa ölü gibisin. Ama gel de bunu anne olan yüreğime anlat. Uzaktan bir tanıdığım benimle Diyarbakır'a geldi. Dilekçemi yazdım. Gittim adliyeye savcıya dilekçeyi verdim çıktım. Savcı beni çağırdı. 'Ya sen kadınsın tek başına bu çocukları ne yapacaksın bakabilecek misin? Herhangi bir gelirin var mı?' diye sordu. Ben de, 'Bakarım' dedim. 'Bir lokma da olsa çocuklarımla paylaşırım' dedim. Sonra savcı, 'Eşinin ailesi çocuklarına bakıyor mu diye araştıracağız. Sana haber vereceğiz' deyip beni gönderdi."


Mücadele sonucu çocuklarını geri aldı


Yaşadığı acıdan dolayı babasını hala affedemediğini, hakkını helal etmediğini belirten Garip, çocuklarına kavuşabilmek için çok mücadele ettiğini ifade etti. Savcının çocuklarının durumu ile ilgili köyde araştırma yaptığını anlatan Garip "Köyde komşularına sormuşlar. Herhalde komşular kötü muamele gördüğünü anlatmış. Çocukları dövüyorlarmış. Bir kızım yanıma gelmek için köyden kaçıp ana caddeye çıkmış. Gitmişler kızımı getirip dövmüşler. Bunu öğrenince içim yandı. Bir gün hakimenin evinde iken telefon çaldı açtım, 'Ben karakoldan arıyorum. Çocuklarını almaya gelebilirsin' dediler. Öyle söyleyince inanamadım. Karakola gittim, çocukları getirdiler. Çocuklar adeta uçuyordu" ifadeleri ile yaşadığı mutluluğu anlattı.


Tek başına büyüttü


Çocuklarını aldıktan sonra tek odalı bir ev kiralayan Garip, "Penceresi küçücüktü. F Tipi cezaevini andırıyordu. Çocukları götürdüm, içeri koydum. Çocuklara, 'Siz içeride oturun ben işe gideceğim. Akşam gelene kadar burada bekleyin' dedim. Çocuklar o kadar mutluydu ki hiç umurlarında değildi. Kapıyı da üzerlerine kilitledim işe gittim. Sanki dünya benim olmuştu. Halbuki zorluk yeni başlıyordu. Akşam eve geldim perişan haldeydiler. Başlarında bir ton bit vardı. Yıkanmamışlardı, kir pas içindeydiler. Başlarındaki bitlerin temizlenmesi için günlerce yıkadım" diye belirtti.


Babasının çocuklarını geri aldığı için kendisine tepki gösterdiğini anlatan Garip, çocuklarına tek başına sahip çıktığını vurguladı.


Kimseye minnet etmedi


Ardından yaşadığı zorlukları anlatan Garip, "Bir gün çocuklardan biri manavın karşısında oturuyordu. Kapıya çıktım, içeri girmesini söyledim. 'Canım karpuz istiyor. Bana karpuz al' dedi. Alacak param yoktu, nasıl alayım? Almayınca ağladı. Sonra, 'Allah için sen izlememize de mi izin vermiyorsun?' dedi. O kadar istiyordu artık izlemek yetiyordu. Öyle deyince ağladım içeri girdim. Bir gün de çarşıda yürürken baklava istedi. Yine alamadım. Bu kızım şimdi karpuz ve baklava sevmiyor, hiç yemiyor. Çocuklarım benden bir şey isteyince çok hüzünleniyordum. Üzülüyordum. Çünkü alamıyordum. Bunları birine anlatsam diyecek sen Afrika'da mı yaşıyordun? Ama ben bunları Siverek'te yaşadım. Açlıktan ölseydim gidip kimseden bir şey isteyemiyordum. Ne babamdan ne ağabeylerimden yardım istemedim" ifadelerini kullandı.


'5 çocuğumu yatılı okula vermek zorunda kaldım'


Aldığı maaşla evin kirası ve faturalarını ancak ödeyebildiğini söyleyen Garip, yeteri kadar bakamadığı için 5 çocuğunu bölge yatılı okuluna gönderdiğini kaydetti. Garip, "Yatılı okul Urfa yolu üzerindeydi. Doğru düzgün sıcak su yoktu. Çocukların banyosu yapılmıyordu. Bakımsız kalıyorlardı. Diyordum en azından 3 öğün yemek yiyorlar. Tek faydası karınlarının tok olmasıydı. 15 günde bir eve geliyorlardı. Yoldan geçen kamyonları durdurup onunla geliyorlardı. Eve geldiklerinde ben hem ağlıyordum, hem onlara niye geldiniz diye kızıyordum. Çünkü geri göndermek için param yoktu. Tekrar kamyonlarla gönderiyordum" diye konuştu.


Hayatı boyunca tek başına mücadele ettiğini söyleyen Garip, çocuklarının 5 yıl boyunca yatılı okulda okuduğunu ve bu süreçte erkeklerin cinsiyetçi yaklaşımlarına maruz kaldıklarını sözlerine ekledi.


Garip ve Nur'un dayanışması


İş başvurusu için doktor olan Nur Bucak isimli kadının evine giden Garip, Nur'un bir yardımcıya ihtiyacının olmadığını söylemesi üzerine, "Keşke bilseydin neler çektiğimi o zaman böyle davranmazdın" diyerek, evden çıkar.


O günü hiç unutamadığını dile getiren Garip, "Eve geldim. Bir süre sonra Nur haber yolladı. ‘Gelsin çalışsın’ demiş. Beni işe aldı. Sanki bütün dünya benim oldu. O kadar ki sevindim. İşe başlayınca derin bir nefes aldım. Her yönden çok zorlandım. Ama tek gerçeği vardı, kadındı. Maddi ve manevi desteği çok oldu. Ama manevi desteğini hiç unutamıyorum. Güçlü bir kadındı. Bana, 'Biri sana parmağını dahi kaldırsa söyle ben buradayım' diyordu. Kendimi güçlü hissediyordum. Ben de en zor günlerinde yanında oldum" dedi.


Manevi desteğin kadınlar açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Garip, "15 yıl yanında çalıştım. 3 yıl önce Siverek'ten taşındı. Annesinden kalan evinde oturuyorum. Hala görüşüyoruz. Taşındı ama hala destek vermeye devam ediyor" diyerek anlattı Nur ile arasında olan dayanışmayı.


'Kadınlar şimdi daha cesaretli'


Küçük kızının kendi isteğiyle üniversiteyi bırakıp müzikle ilgilenmeye başladığını belirten Garip'in diğer dört kızı ise üniversiteyi bitirmiş. Şimdi ise Siverek ilçesinde HDP Eşbaşkanı. Siyaset alanında aktif olarak yer alan Garip, küçük kızının desteğiyle okuma yazma diploması da almış.  Okuma yazmayı büyük bir azimle öğrendiğini söyleyen Garip, "Bunları insana yaptıran yaşamıdır. Yaşamın acı ve zorluklarla geçince orada hem mücadele hem sabırlı oluyorsun. Kadınlara cesaret için daha çok destek olmamız gerekiyor. Ben şimdi nerede zorda olan bir kadın görsem korkuyorum. Diyorum acaba yaşamını nasıl sürdürüyor? Kadınlar şimdi eskisi gibi değil daha cesaretli bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar" sözleriyle yaşam öyküsüne noktayı koydu.
Editör: Haber Merkezi