ADANA - HDP Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Karakış, MA / Selman Güzelyüz - Hamdullah Yağız Kesen'ın sorularını yanıtladı;  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye için vazgeçilmez bir realite olduğunu belirten HDP Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Karakış, “Gençler Öcalan’ı sahipleniyorsa, bu suç değildir” dedi. 

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, aile ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. 10 aydır haber alınamayan Öcalan ile ilgili slogan atan, tecride tepki gösterenler soruşturma ve yargılamalara maruz kalıyor. Bu durum en son Halkların Demokratik Partisi (HDP)Adana İl Örgütü'nün 4'üncü Olağan Kongresi’nde kendini gösterdi. 23 Ocak’ta yapılan kongrede, “Bijî Serok Apo” sloganları atan altı kişi hakkında, "örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Soruşturmaya tepki gösteren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Karakış, sloganların suç kapsamında değerlendirilemez olduğunu söyledi ve ekledi: “Gençler Öcalan’ı sahiplenmesi suç değildir.” 

HUKUK SUÇU 

Öcalan’ın Türkiye ve Ortadoğu’da vazgeçilmez bir realite olduğunun altını çizen Karakış, “Sayın Öcalan entelektüel bir realitedir. Siyasi bir realitedir. Haliyle Türkiye ve Ortadoğu halkları Öcalan’ı çok ciddi bir biçimde sahipleniyor. Bunun karşısında ise Öcalan’a katı bir tecrit uygulanıyor. Öcalan’a uygulanan tecrittin kesinlikle hukuki bir karşılığı yoktur. Cezaevine konulan bir insanın ikinci defa cezalandırılması asla hukuki değildir. Tecridin anayasal, hukuki bir karşılığı yok, yapılan fiili bir yaptırımdır. Bu da aslında bir hukuk suçudur. Devlet ve hali hazırdaki yargı mercileri suç işliyor. Türkiye fiili olarak Öcalan’a karşı suç işliyor” diye konuştu. 

HALK CEZALANDIRILIYOR

İmralı’ya uygulanan tecrit ile sadece Öcalan’ın tecrit edilmediğini söyleyen Karakış, “Tanık olduğumuz gibi, ‘Biji Serok Apo’ ya da ‘Apo Rébere  mé ye’ şeklindeki sloganlar, bir realiteyi ortaya çıkarıyor. Öcalan Türkiye için vazgeçilmez bir realitedir. Halkın sahiplenişini cezalandıramazsın. Yani bir dönem sayın denildiği için binlerce kişi cezalandırıldı ve daha sonra ‘Sayın’ demek ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Türkiye kendisi ile çelişir durumdadır. Bir taraftan ‘Öcalan posterlerinin asılması serbesttir’ deniliyor, bir tarafta ‘slogan atmak ifade özgürlüğü’ deniliyor, diğer taraftan ciddi bir baskı uygulanıyor” ifadelerini kullandı. 

MUHASEBE YAPILMALI 

Karakış, “Eğer ki bir insan ‘Biji Serok Apo’ diyorsa, karşısında pozisyon alan kişinin düşünmesi gerekiyor. ‘Öcalan neden sahipleniliyor’, ‘Öcalan bu insanlar için ne anlam ifade ediyor’ şeklinde bir muhasebe yapılmalı. Yirmi yıldan fazladır Öcalan İmralı tecridinde ve gücünden, enerjisinden, duruşundan bir şey kaybetmemiş. Tam tersine ciddi bir sinerji yaratarak, daha fazla bir sahipleniş durumu ortaya çıkmıştır. Yargı mercileri ve siyasi otoriteler bunu düşünmeli, bu nereye kadar gider diye bir muhasebe yapmalıdır” dedi. 

‘TOPLUM İZOLE EDİLİYOR’

Devletin anayasal bir varlık olduğunu hatırlatan Karakış, hukuk devletlerinde bir kişiye gayri hukuki yaptırım uygulanmasının, aynı zamanda toplumun bütününe uygulamak olduğunun altını çizdi. Karakış, “Kişiye özel bir yargı sistemi ya da hukuk sistemi oluşturamazsın. Ama şu an Öcalan şahsında toplumun kendisi bir şekilde yargılanıyor. Toplumun kendisi izole ediliyor. Bu hukuk devleti normlarına ters olan bir şeydir” şeklinde konuştu. 

‘TECRİT KALDIRILMALI’ 

“HDP olarak Öcalan üzerindeki tecrit için ciddi bir hassasiyetimiz var” diyen Karakış, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öcalan üzerindeki tecridin kabul edilemez olduğunu defalarca dillendirdik ve demokratik tepkilerimiz bu minvalde sürdüreceğiz. Eylem ve etkinliklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Öcalan üzerindeki mutlak tecrit Türkiye’nin aleyhinedir. Türkiye barışının, demokrasisinin, hukukunun aleyhinedir. Türkiye ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak kendi önünü görmek istiyorsa, İmralı ile süreç başlatmalıdır. Bunun birinci basamağı ise tecridin ortadan kaldırılması ve Öcalan’ın düşüncelerinin dışarıya yansıması gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, devlet ve İmralı arasında, avukat ve İmralı arasında, aile ve İmralı arasındaki görüşmeler sıklaştıkça, Türkiye’deki sükûnet ortamı da artıyor. Burada bir doğru orantı söz konusu. Ama bu ilişki kesildiği zamanlar huzursuzluk artıyor. Tecrit bir savaş politikasıdır. Savaşta ısrar edenlerin politikasıdır. Savaş da rant demektir. Ranta kimlerin nemalandığını çok iyi biliyoruz. Öcalan üzerindeki tecritten bir şekilde nemalanan ciddi bir kesim var. Biz toplumun bu şekilde sömürülmesine, tecrit üzerinden sömürülmesine asla müsaade etmiyoruz. Bunun anti demokratik ve gayri insani olduğunu söylüyoruz.”

Editör: Haber Merkezi