AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının 8 yıl önce müvekillerine yönelik işkenceye ilişkin yaptığı başvuruyu reddetmesini değerlendiren HDP’li vekiller kararın ‘kabul edilmez’ olduğunu söyledi. Siirt Milletvekili Beştaş, kararı ‘utanç vesikası’ olarak tanımladı

Yeni Yaşam Gazetenin haberine göre; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), PKK Lideri Abdullah Öcalan için avukatlarının 2010 yılında yaptığı işkence başvurusunu reddetmesine ilişkin tepkiler devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi(HDP) milletvekilleri kararın kabul edilmez olduğunu belirtti. HDP Mardin Milletvekili Pero Dündar, Öcalan’a yönelik tecridin tüm Kürt halkına yönelik olduğunu ve bir insanlık suçu işlendiğini ifade etti. Dündar, derinleştirilen tecrit ile Kürt toplumunun parçalanmak istendiğini söyledi. İnsan hakları örgütleri ve sivil toplum örgütlerine çağrıda bulunan Dündar, İmralı’da ağır bir tecridin olduğunu belirtti. Dündar şöyle dedi: “Yarın öbür gün farklı bir şey çıkarsa, geç kalmış olacağız. Bu nedenle derhal bir şeyler yapmalıyız. Bunu normal görmemeliyiz. Eskiden bir bahane üretiyorlardı ama bu sefer farklı. Kürt halkının bunlara karşı sessiz kalmaması gerekiyor. Çünkü orada neler yaşandığını bilmiyoruz.” HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, AİHM’in verdiği ret kararının kendi kendilerini inkar etme anlamına geldiğini belirtti. Kararın kabul edilemez olduğunu dile getiren Beştaş, “Şu anda İmralı Adası’nda tutulan Sayın Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit hiçbir hukuk normuyla ve uygulamayla örtüşmemektedir. Kişiye özel tümüyle siyasi bir kararın neticesidir. Kim olursa olsun hukukta şahsa yönelik bir uygulamanın kabul edilebilir bir yanı olamaz. Tecrit kesinlikle bir işkence yöntemidir. Avrupa İnsan Hakları’nın bunu reddetmesi bu gerçeği değiştirmez” dedi.

‘İzahı yok’

AİHM’in son dönemlerde vermiş olduğu kararların mercek altına alınması gerektiğini söyleyen Beştaş, şöyle dedi: “AİHM yön değiştirmiştir. Direksiyonunu hızla hukuktan uzaklaştırma yönünde kırmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu işte onayı yoksa bu ortak kararda birlikte değilse; bu konuda kesinlikte tutum almaları gerekmektedir. Ayrıca AİHM Türkiye’ye ilişkin vermiş olduğu kararlarda adeta Türkiye hükümeti gibi düşünmektedir. Bu da siyasi amacın ne kadar etkili olduğunu ortaya koymaktadır.” 2010 yılında yapılan başvuruya olumsuz yanıt verilmesinin ciddiyetsizlik olduğunun altını çizen Beştaş, 8 yıl sonra işkenceyi gündemine almamasının izahı olmadığını belirtti. AİHM’in, AYM’nin ve bütün yargı mekanizmalarının bu durumu kendi içtihatlarına göre değerlendirmesi gerektiğini belirten Beştaş, bu durumun AİHM’in görev ve sorumluluğunda olduğunu vurguladı. Beştaş, “Doğrudan reddetmesi bir kere hukuktan uzaklaşma konusunda çok korkunç bir mesafe olduğunu gösterir. Hukukla aralarındaki açı git gide büyümektedir. AİHM bir siyasi organ gibi karar veremez. Ama şu anda bir siyasi organ gibi karar veriyor. Sayın Öcalan’a ilişkin durum yaşama dairdir. İşkence ve yaşam hakkı, sağlık hakkı ve birçok yönden ihlaller tartışma dışıdır ki ihlal vardır. Bunu AİHM söylemedi diye İmralı’da işkence yoktur denilemez. Kişi ve güvenlik hakkı vardır denilemez. Hukukçular bunu objektif değerlendirirlerse çok keskin bir tutum koymaları gerekiyor. Bu kararı yüzyılımızın yüz karartıcı bir utanç vesikası olarak olarak değerlendiriyorum” ifadelerinde bulundu.

‘Bir insanlık suçu’

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ise, 2010 yılında yapılan bir başvurunun 2018’in sonlarında cevap verilmesinin ayrı bir hukuk garabeti olduğunu belirtti. Kaya “Çözüm sürecinden sonra yıllardır iletişimin kesik olması, haber alınamaması, avukatlarının ve ailesinin görüştürülmemesi başlı başına bir insanlık suçudur” dedi. AİHM kararının egemen bir zihniyetin ortaklaşarak verdiği bir karar olduğunu söyleyen Kaya, “Sadece bu son birkaç yıldır pratikten yola çıkarak bile bu kararı vermiş olsalardı, alenen bir işkence ve insan haklarının ihlallerinin olduğu görülebilirdi. AİHM’in kararının politik bir egemen dayanışma örneği olduğunu görüyoruz. AİHM’in kararı tamamen egemenlerin kendi dayanışmaları sonucu ortaya çıkan bir karardır. Bu insani haklar ve evrensel değerlerin kriterlere uymayan bir karardır. Hukuki olarak bu süreç mücadelesini devam ettireceğiz. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, Sayın Öcalan ile görüşmeler sağlanmalıdır” diye vurguladı.

AİHM hukuktan değil devletlerden yana

İnsan Hakları Derneği(İHD) Eş Genel Başkanı ErenKeskin, AİHM’in verdiği kararın evrensel hukuka aykırı ve siyasi bir karar olduğunu söyledi. AİHM’in çok uzun zamandır devletler yanlısı bir mahkeme görüntüsü sergilediğini söyleyenKeskin, şimdiye kadarKürdistan’da yaşanan ayrımcılıkla ilgili yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını ifade etti. Keskin, Abdullah Öcalan ile ilgili alınan kararların da politik olduğunu belirterek, “Bir kere başlı başına tecridin kendisi işkencedir. Sadece diğer konuları bir tarafa bırakalım sadece tecrit boyutuyla dahi ele alınsa AİHM’in lehte karar vermesi gerekirdi. Ama bu doğrultuda AİHM’in bu yönde karar vermesi Türkiye ile büyük sorunlar yaratacaktı. Bu nedenle bu şekilde kararlar verdi” diye konuştu. Abdullah Öcalan hakkında verilen kararın hukukun bu şekilde işlemediğini bir kez daha gösterdiğini dile getirenKeskin, 1990’larda çok daha iyi kararlar gördüklerini hatırlattı. AİHM’in hak ihlalleri noktasında yaptıkları başvurulara olumlu cevaplar da verdiğini anımsatanKeskin, son 8-10 yıldır AİHM’in devlet nezdinde kararlara imza attığını vurguladı. Avrupalı hukukçuların da birçok davada AİHM’den memnun olmadığını söyleyenKeskin, “Bu genel olarak bağımsız bakan dünyanın her yerindeki hukukçuların bir yargısı. Hukukun her türlü önyargıdan uzaklaştırılması bizim ana hedefimizdir. Bizler gerek yerelde gerekse uluslararası alanda hukuk mücadelemize devam edeceğiz” dedi.



HABER MERKEZİ
Editör: Haber Merkezi