DİYARBAKIR - Tarihe 74’üncü Ferman olarak geçen Ezidîlere yönelik katliamın üzerinden 7 yıl geçerken, yaşananların asla unutulmayacağını vurgulayan HDP’li Feleknas Uca, "Êzîdî halkı o kadar soykırımdan geçmesine rağmen başlarını verdiler, ancak baş eğmediler. Kimse Şengal'in yaşadığı mağduriyetler üzerinden siyaset yapmasın" dedi.

JINNEWS- Derya Ren

Daha önce de onlarca fermana maruz kalan Êzîdîler, en son 2014 yılının 3 Ağustos'unda DAİŞ'in saldırısı ile yüz yüze kaldı. Tarih sayfalarına 74'üncü ferman olarak geçse de Êzîdî halkı üzerinde uygulanan onlarca ferman ise kayıtlara geçmemiş durumda. Son olarak Şengal'de yaşanan fermanda binlerce Êzîdî, DAİŞ tarafından katledilirken, 7 bine yakın Êzîdî kadın ve çocuk DAİŞ tarafından zorla alıkonuldu. 450 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. Alıkonulan Êzîdîler farklı ülkelerde bulunan pazarlarda satılırken, 2 bin 800 kadın ve çocuğun akıbeti ise hala bilinmiyor.

3 Ağustos’ta Şengal'de yaşanan fermanı ve yaşananları Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Feleknas Uca değerlendirdi. Feleknas, yaşanan fermanın ardından herhangi bir devletin Şengal'e el uzatmadığını söylerken, kimsenin Şengal halkının yaşadıkları üzerinden siyaset yapmaya hakkının olmadığını vurguladı. 

Feleknas, fermana ilişkin sorularını JINNEWS'te Derya Ren'na yanıtladı…

* Sizin de bildiğiniz gibi 3 Ağustos 2014’te DAİŞ’in Şengal’de Êzidi kadın ve çocuk başta olmak üzere binlerce kişiyi katlettiği, kaçırdığı, işkence ettiği bir dönem yaşandı. Yakın tarihte yaşanan ve Êzîdîlerin 74’üncü Ferman olarak nitelendirdiği bu katliamın yaşandığı döneme gidersek, Şengal’de neler yaşandı?

Şengal Fermanı’ndan bahsedildiği zaman herkes bilmelidir ki bu sıradan bir ferman değildi. Bu fermanın amacı Şengal'den Êzîdîleri çıkarmaktı. Êzîdîler bayramı beklerken, Başur yönetimi halkın elindeki silahların hepsini toplamıştı. Ve Êzîdî halkına 'sizi koruyacağız' denilmişti. Ancak denildiği gibi olmadı. Öte yandan DAİŞ, ferman öncesinde Şengal'de 'gelip bir çayımızı içeceğiz' diye broşür dağıtmıştı. Gece saatlerinde telefon geldi ve DAİŞ'in Şengal'e saldırdığını söyledi. Basın ile irtibata geçtik durumun ne olduğu konusunda. O zaman ben Demokratik Toplum Kongresi (DTK) çalışmaları için Almanya'ya gitmiştim. Orada Êzîdî örgütleri ile son durum konusunda konuştuk. Daha sonra Rojava ile iletişime geçtik, ne yapmamız gerektiği konusunda.

Birçoğu kendisini kurtaramadı

3 Ağustos'ta Şengal'de insanlık dışı birçok şey yaşandı. Orada insanlar yardım istiyor, ancak sen uzakta olduğundan kaynaklı bir şey yapamıyorsun. Bu çok acı bir durum. DAİŞ çeteleri Şengal köylerine saldırırken birçoğu kendisini kurtaramadı. Bizimle iletişime geçenler, kurtarılmayı beklediklerini dile getiriyorlardı. Ben Hannover'de bir çalışmadaydım. Yanıma bir genç geldi ve kız kardeşinin Şengal'den aradığını söyledi. O kadın 17-18 yaşlarında vardı, adı Hayat'tı. DAİŞ çetelerinin eline düşmemek için intihar edeceğini söylüyordu. Kardeşleri ikna edemediklerini söylediler, benim onunla konuşmamı istedi. Yaklaşık 10 dakika konuştum onunla ikna etmek için. Ona 'Hayat biz Rojava'da bulunan arkadaşlara haber vermişiz, yardımınıza gelecekler' diye. O zaman da 12 özgürlük savaşçısı yola çıkmıştı. Şengal'in hawarına yetişmek için. O 12 kişiden 3 tanesi KDP tarafından alıkonuldu. Diğerleri de Şengal'e gitti. Hayat'a 'sakın kendini öldürme Rojava'dan arkadaşlar geliyor, diren' dedim. Bana tek bir şey söyledi; 'Ben namusumu DAİŞ'in eline vermemek için kendimi öldüreceğim.’

7 bine yakın Êzidî kadın ve çocuk DAİŞ  tarafından alıkonuldu

İnsanın yaşamında bazı belli noktalar vardır, unutamadığın... Şu an bile hala Hayat'ın çığlığı benim kulağımdan çıkmıyor. Ben telefonu kardeşine verdim kardeşi ile vedalaştı. Daha sonra onun çığlığı geldi. Hayat o zaman intihar etmişti. Bunun yanı sıra onlarca Êzîdî kadın DAİŞ'in eline düşmemek adına Şengal Dağı’ndan kendilerini aşağıya attı. Onlarca insan açlıktan ve susuzluktan öldü. Şengal'de 50 derece sıcaklığın altına taşlar üzerinde perişan bir yaşam yaşadılar. Tüm bunları düşündüğünde üzerinden 7 yıl geçtiğini görüyorsun. O süreçte 7 bine yakın Êzîdî kadın ve çocuk DAİŞ'in eline düştü. 450 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. Binlerce kişi DAİŞ'in eli ile katledildi. Şu an toplu mezarlar bulunuyor. Yaklaşık 2 bin 800 kadının akıbeti ise bilinmiyor. DAİŞ'in eline geçen kadınlar sadece Musul pazarlarında değil; Musul'da bulunan Baldoşê Cezaevi'ne de konuldu. Êzîdî kadınlar, yakınlarını arayarak o cezaevinin bombalanmasını istedi. Sırf yaşadıkları eziyetten kurtulabilmek için. Çünkü orada çok büyük cefalar çekildi. Sadece bir defa değil, bazen aynı gün içerisinde onlarca defa satıldılar. Pazarlarda 10 dolardan 100 dolara kadar fiyatlar biçilerek, satıldı. 6-7 yaşındaki çocuklar istismara uğradı.

Êzidî kadınların soykırımı ile derinleştirilmek istendi

Êzîdî kadınların şahsında çok büyük bir trajedi, ferman yaşandı. Bu ferman sadece Êzîdî kadınına yapılmadı, bütün kadınlara bir mesaj verilmek istendi. Çünkü özgür kadının düşüncesi, örgütlü olmasından gelir. Êzîdî toplumunun kültürünü koruyan, Kürt diline ve kültüre sahip çıkan Êzîdî kadınlardı. Bundan kaynaklı da Şengal sadece insansızlaştırılmak istenmedi. Êzîdî kadınların soykırımı ile derinleştirilmek istendi. Ben şunu daha önce de belirtmiştim, keşke Şengal Dağı’nın dili olsaydı da yaşanan fermanı anlatsaydı. Tekrar diyorum keşke Şengal Dağı’nın dili olsaydı da Şengal'de verilen mücadeleyi anlatsaydı. 60-70 yaşlarında olan Êzîdî kadınlar ellerine silah alarak örgütlendi ve kendi toprağını savunmaya başladı. O kadınların gösterdiği mücadele ruhu, şu an Şengal'de verilen mücadelenin öncüsü oldu. Yaşanan fermandan sonra Êzîdî toplumu, yeniden yaşamı yaratmayı ve örgütlenmeyi bildi. Şu an Êzîdî kadınları, katledilen kadınların intikamını almak için mücadele ediyor.

Kaç Avrupa ülkesi Şengal’e gitti?

Ben şunu söyleyebilirim 3 Ağustos 2014'te yaşanan fermanı anlatmaya kelimeler yetmez. YPG savaşçılarının Rojava'dan açtığı koridor ile binlerce insan kurtuldu. Onun yanında 9 özgürlük savaşçısı, kendi canlarını vererek, Şengal ve Şengal Dağı arasında koridor açtı. 150 bin kişinin fermandan kurtulmasına yardımcı oldu. Tarihi bir direniş verildi. O tarihi direnişi tüm dünya gördü. Ancak herkes bu direnişe kulağını kapattı. Düşünün bir toplum üzerinde bir ferman yaşatıldı. Ve tüm dünya ülkeleri buna sessiz kaldı. Tüm ülkeler kaç gün sonra yardım gönderdi, ne kadar Şengal halkının yarasını sardı? Kaç Avrupa ülkesi hükümeti Şengal'e gitti? Şengal halkının yaşadıkları sorunlara ortak oldu mu? Bunları sormak gerekiyor. Êzîdî halkı artık kendisini yönetebilen bir konumda duruyor. Bu da yaşanan fermana bir cevap oldu. Şengal halkının iradesi olmadan onların kaderi için kararlar almaya çalışıyorlar. Bir kez daha Şengal'de özgürlük için mücadele eden ve bu uğurda yaşamını yitirenleri anıyorum. Umuyorum ki akıbetleri bilinmeyen 2 bin 800 kadının da akıbeti bir an önce öğrenilir.

“Bugün Êzîdî kadının başına gelenler tüm dünya kadınlarının da başına gelmiş gibidir. Yaşanan mağduriyetler kadınlar üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Ama Şengal sadece bir mağduriyet değildir. Kürdistan'ın köküdür. Şengal, halkların yaşamı için stratejik bir konuma sahiptir.”

* DAİŞ, binlerce Êzidî kadın ve çocuğu kaçırdı. Bu kadın ya da çocuklardan bir kısmı kurtarılırken, halen alıkonulan binlerce kadın ve çocuk söz konusu. Bugüne kadar buna dair herhangi bir girişimde bulunuldu mu?

Siyasi alanda şunu diyebiliriz ki Êzîdî kadınlar unutuldu. Şengal'de yaşananlara dair birkaç tane Êzîdî kadına ödül verildi. Verilen ödüller ile Êzîdî halkının yaşadıkları gündemden çıkarıldı. Sadece kadınların yaşadıkları mağduriyet üzerinden bir yaklaşım sergilendi. Şengal halkı üzerinde oynan oyunlar hala oynanmaya devam ediyor. Şu an bakın bir kaç tane parlamento 'biz Şengal'de  yaşananları soykırım olarak ele alıyoruz' diye. Peki, soykırım olarak tanıdınız ancak başka ne tür adımlar atınız? Kaç defa Birleşmiş Milletler (BM) heyeti Şengal'e gitti? O dağlarda yaşamını yitirenler, soykırımdan yaralı kurtulanlar, DAİŞ'in elinden kurtulan insanlar ile görüşüldü mü? Bütün bunları sormak lazım.

Biliyoruz sadece Musul'da kadınlar pazarlarda satılmadı. Türkiye'nin başkenti olan Ankara'da kaç kadın DAİŞ'in elinden kurtarıldı. Kaç sınırdan geçirildi. Biz burada bir köyden diğer köye gittiğimizde kaç defa yolda durduruluyor ve kimlik kontrolüne tabi tutuluyoruz. Bu insanlar neden bu kadar sınırdan geçirildi ve bu nasıl fark etmedi. Bu insanları nasıl oraya getirdiler, onları kim buraya getirdi. Sormak lazım. Yıllarca Ankara'da köle olarak tutuyorlar. Neden kimse onları görmedi ve kurtarmaya çalışmadı? Neden aileler kendi kızlarını internet üzerinden para vererek almak zorunda kalıyor? “Biz Şengal'e yardımcı oluyoruz” diyen devlet neden köle olarak satılan Êzîdî kadınları görmedi. Şu an Türkiye Êzîdî kadınlarının satıldığı merkez haline getirilmiş. Bu tür durumlar kişiyi düşündürüyor. Êzîdî çocukları Kırşehir gibi bir yerde ne işi var. Kırşehir'de bir yurtta iki tane Êzîdî çocuğu yıllarca kalıyor, onları oraya kim getirdi. Bütün bunları sormak gerek. Daha Türkiye resmi olarak Êzîdî soykırımını tanımadı. Avrupa devletleri de sadece kadınların mağduriyeti üzerinden gidiyor. Şengal'de şu an direnen yüzlerce kadın var, neden onları görmüyorlar?

Ortadoğu'da bulunan Tunus, Mısır gibi birçok devlette Êzîdî kadınlar satıldı. Bundan kaynaklı diyoruz ki kimse Şengal'in yaşadığı mağduriyetler üzerinden, DAİŞ'in elinden kurtulan Êzîdî kadınların bedeni üzerinde siyaset yapmasın. Bugün Êzîdî kadının başına gelenler tüm dünya kadınlarının da başına gelmiş gibidir. Yaşanan mağduriyetler kadınlar üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Ama Şengal sadece bir mağduriyet değildir. Kürdistan'ın köküdür. Şengal, halkların yaşamı için stratejik bir konuma sahiptir. Şu an Bağdat'tan başlayarak Şengal'e kadar Şii bir hat oluşturulmak isteniyor.  Şengal, Rojava ve İran arasında stratejik bir bölgedir. Bundan kaynaklı Türkiye oraya saldırıyor. Şengal'i Êzîdîlerin elinden almak istiyor. Lozan Antlaşması'ndan sonra ikinci bir Lozan Antlaşması yapılarak, yeni bir Osmanlı'nın sınırları çizilmek isteniyor. Bundan kaynaklı da Şengal'i kurban etmek istiyorlar. Kimse bunu görmüyor.

“BM'ye ve tüm dünya ülkelerine çağrımdır, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip bir milletin asimile olmasını, erimesini ve dağılmasını istiyorsunuz. Şengal'in boşaltılmasına sebep olmayın.”

* Êzidî kadınlar Şengal’i savunmak için o günden bu yana önemli bir mücadele verdi. Bu mücadelesini devam ettiren kadınlar,  son yıllarda bir kez daha Irak hükümeti tarafından hedef alınmalarına karşı tepkilerini direnişleriyle dile getirdi. Neden Şengal ve Êzidîler hedef alınıyor?

Türkiye 7 defa Şengal'i bombaladı. Binlerce kişi göç yoluna düştü. Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere birçok devlet bu siyaseti yürütüyor. Almanya hükümeti bin kadını psikolojik olarak tedaviye götüreceğini söyledi. O proje yapıldığı zaman da belirtmiştim. Böyle bir uygulama yanlıştır diye. Eğer yaralarını sarmak istiyorlarsa Şengal topraklarında yapsınlar. Yok eğer insanlarımızı oraya götürüp tedavi edecekler ise demek ki Êzîdî halkının erimesini istiyorlar. Bugün Şengal üzerinde yürütülen siyaset ile Şengal,  Êzîdîsiz bırakılmak isteniyor. Şu an bakın binlerce kişi hala çadırlarda Zaxo ve Dûhok'ta yaşıyor. Fermanın üzerinden 7 yıl geçti büyük bir ayıp değil mi? Bu insanlar için evleri inşa edilemiyor mu? Bütün bunlar soykırımın bir devamıdır. Herkes kararını vermiş ve Şengal Êzîdîlerden arındırılmak isteniyor. Şu an Şengal'de direnen Şengal, Şengal Kadın ve Gençlik Meclisidir. Biz diyoruz ki Şengal halkı ne istiyorsa onun yanında durmaya devam edeceğiz.

BM'ye ve tüm dünya ülkelerine çağrımdır, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip bir milletin asimile olmasını, erimesini ve dağılmasını istiyorsunuz. Şengal'in boşaltılmasına sebep olmayın. Şengal nerede Avusturalya nerede? Şengal nerede Kanada nerede? Şengal nerde Avrupa devletleri nerde? Neden Êzîdî  halkını oraya götürüp tedavi etmek istiyorsunuz. Siz bunlardan sorumlusunuz. Eğer yardımcı olmak istiyorsanız, Şengal'in inşasında olursunuz.

“Verilmek istenen mesaj şuydu: Şengal'i Êzîdîsiz bırakmak. Kürdistan'ı ayakta tutan Êzîdî toplumudur. Çünkü Êzîdîlerin tüm yaşamı Kürtçe'dir. İbadetlerinden tutalım, günlük yaşamlarına kadar. Bunu yok etmek istediler. Bu kararlar siyasidir. Êzîdî halkının tümden soykırıma uğratmaktı.”

* Siz bir siyasetçi ve aynı zamanda bir Avrupa Konseyi üyesi olarak, bu süreci yakından takip ettiniz. Êzidîlere yönelik bu saldırı ve ferman ile verilen mesaj neydi?

Verilmek istenen mesaj şuydu: Şengal'i Êzîdîsiz bırakmak. Kürdistan'ı ayakta tutan Êzîdî toplumudur. Çünkü Êzîdîlerin tüm yaşamı Kürtçe'dir. İbadetlerinden tutalım, günlük yaşamlarına kadar. Bunu yok etmek istediler. Bu kararlar siyasidir. Êzîdî halkının tümden soykırıma uğratmaktı. Bu ferman sıradan bir ferman değildir. Yapılan soykırımların bir devamıdır. Tarihte 900'lerden bu yana fermanlar gerçekleştirilmiştir. Biz 74 diyoruz, lakin Hewler-Bağdat Antlaşması'da 75'inci fermandır. Yüzlerce yapılan soykırım var ancak bizler bilmiyoruz, belgeleri olmadığından kaynaklı.

Bunu anlamak gerekiyor herkes bir olmuş Êzîdî halkına karşı. Şunu üzülerek belirtmek istiyorum Êzîdî kadının şahsında bir toplum yok edilmek istendi. Ancak Êzîdî toplumu yok edilemedi. Êzîdî halkı o kadar soykırımdan geçmesine rağmen başlarını verdiler, ancak baş eğmediler. Yaşamlarına devam etmeyi bildi. Herkesin bunu böyle bilmesi gerekiyor.

Şengal'den haberler ilk gelmeye başlandığında insanların açlıktan ve susuzluktan kaynaklı öldüklerini söylendi. Birçok yaşlı yolda yürüyemedikleri için yaşamlarını yitirdi. Yeni doğan çocuklar süt olmadığı için öldü. Bizler birçok devlet ile iletişime geçtik, sadece Şengal'e su götürsünler diye.

* Dünyanın, Êzidîlere yönelik DAİŞ saldırısı sırasındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şengal'den haberler ilk gelmeye başlandığında insanların açlıktan ve susuzluktan kaynaklı öldüklerini söylendi. Birçok yaşlı yolda yürüyemedikleri için yaşamlarını yitirdi. Yeni doğan çocuklar süt olmadığı için öldü. Bizler birçok devlet ile iletişime geçtik, sadece Şengal'e su götürsünler diye. Sadece istediğimiz suydu. Bizler silah istemedik. Sadece su istiyorduk. Ne oldu peki BM, insanların susuzluktan ölmemesi için ne kadar çaba sarf etti. Şu an tüm dünyaya bakın bir yerde bir kriz çıktığında tüm Avrupa devletleri yardımına koşuyor. Ama Şengal halkı yalnız bırakıldı. Çünkü Şengal'de demokratik ulus modelini yaşatıyor ve uygulamaya çalışıyor. Şengal'de demokratik ulus modelini yıkmaya çalışıyorlar.

Bizim halkımızın yemeye ve içmeye ihtiyacı yoktur. Bizim halkın ihtiyacı, kadının mağduriyeti üzerinden verilen ödüle ve şova ihtiyacı yoktur. Bizim halkın ihtiyacı resmi olarak haklarının tanınmasıdır. İhtiyacımız olan şey halkımızın kendi hakları doğrultusunda yaşamasıdır. DAİŞ gibi bir örgüt, her ülkeden çıktı.  Avrupa'nın sessiz kalması da bundandır. Onların istediği Êzîdî halkının özgürlüğü değil.  Êzîdî halkının asimile olmasıdır.

“Herkese çağrımdır sadece 3 Ağustos'ta Şengal'de yaşanan fermanı hatırlamayalım. Bütün kadınların DAİŞ'in elinden kurtulduğu ana kadar mücadelemizden vazgeçmemeliyiz. Şengal fermanının yarası derindir. İnsanca yaşamak adına Şengal'de yaşananlar unutulmamalıdır.”

*Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, Êzidî fermanının gerçekleştiği 3 Ağustos günü için  “Kadın kırımına karşı mücadele günü” ilan edilsin çağrısı yapmıştı. Bu çağrının üzerinden geçen bir yıl içinde neler yaşandı?

Bizim bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Hem platform olarak hem de Tevgera jinên Azad (TJA) olarak fermanından bu güne kadar çalışmalarımız her alanda devam ediyor. Koordinasyon kurduk, kadınları kurtarmamız gerektiği konusunda. Bugüne kadar resmi olarak 3 Ağustos kabul edilmedi. Eğer dürüstçe kabul etmek gerekiyorsa bugünü kara bir gün olarak kabul etmek gerekiyor. Bazı devletler meclisten bazı kararlar alıyor. Kendilerini Êzîdî halkına affettirmek adına. Bu yeterli değildir. 'Kadın kırımına karşı mücadele günü' Êzîdî kadının kendisini yeniden inşa ettiği ve yeni bir yaşama kavuştuğu gün olmalıdır. TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak 3 Ağustos için çalışmalarımız var.

Herkese çağrımdır sadece 3 Ağustos'ta Şengal'de yaşanan fermanı hatırlamayalım. Bütün kadınların DAİŞ'in elinden kurtulduğu ana kadar mücadelemizden vazgeçmemeliyiz. Şengal fermanının yarası derindir. İnsanca yaşamak adına Şengal'de yaşananlar unutulmamalıdır.

“Ben tüm Kürt halkının sadece 3 Ağustos'ta değil; her gün Şengal halkına sahip çıkmasını istiyorum. Şengal'de yaşananlar unutulmamalı ve yaşamın her alanında yaşatılmalıdır. Bundan kaynaklı da Şengal halkının isteklerine kulak verilmelidir.”

* Son olarak şunu sormak istiyoruz.  Hollanda ve Belçika parlamentoları, Êzidî fermanını soykırım olarak tanıdığını duyurdu. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu önemli bir adımdır. BM de bu kararı verdi. Ancak bu karar tek başına yeterli değildir. Bu karar mecburiyetten alınmamalıydı. Bu kararlar alınmadan önce Şengal'e gidilmeliydi. Şengal halkının isteklerine kulak verilmeliydi. Yoksa alınan kararlar çok elit kalır. Bu kararlar pratikte de uygulanmalıdır. O zaman diyeceğiz ki birbirimizi anlıyoruz. Ferman üzerinden 7 yıl geçti. Irak'ta Avrupa ülkelerinin elçilikleri var. Kaç tanesi gidip Şengal'i ziyaret etti. Yaşananları hissederek kararlar almak var. Avrupa ülkeleri de Êzîdî halkının yaşadıklarını görsün ve karar alsın.

Ben tüm Kürt halkının sadece 3 Ağustos'ta değil; her gün Şengal halkına sahip çıkmasını istiyorum. Şengal'de yaşananlar unutulmamalı ve yaşamın her alanında yaşatılmalıdır. Bundan kaynaklı da Şengal halkının isteklerine kulak verilmelidir. Hala akıbeti bilinmeyen 2 bin 800 kadının akıbeti öğrenilmesi için mücadelemizi daha da büyütmeliyiz. Sadece Şengal üzerinde verilen kararlara bakmayın. Şengal halkının yaşadığı acılara da bakalım. O zaman diyeceğiz ki herkes Şengal halkının yaşadıklarına sahip çıkıyor diye. Şengal'i unutmayacağız, derin bir yaradır. Bizim için 3 Ağustos en ağır fermanlardan oldu. Ancak fermandan sonrada yeniden yaşamı inşa etme duygularını ortaya çıkardı.

  

Editör: Haber Merkezi