İstanbul Bilmem kaçıncı Ağır Peluş Mahkemesi

Çoluğu çocuğu "kurgusal duruşma"larda "geleceğe hazırlama" modası var ya hani her zamanki gibi Amerika'dan apartma. Bunun eğitici olduğunu düşünmekten vazgeçtim. Gerçek mahkemeler oyuncaklaşmışsa, öğrenim-pratiği amaçlı oyuncak mahkeme kurmaya ne gerek var? Diyelim Teddy Bear'ler, Peluş ayılar ormanlarda gezer hale gelmiş.

O zaman çocuklar da gerçek ayılara sarılıp yatmamalı mı? Şu halde öğrencileri peluş mahkemelerle oyalamaya gerek yok. Gerçek mahkemelere götürmek lazım ki peluş olanla aynı kapıya çıkıyor. Hangi kurgusal duruşma bir hukuk öğrencisine, 24 saat önce verilen ve sanıkların da avukat olduğu bir tahliye kararının ardından, yok efendim itiraz üzerine yeniden tutuklama kararı veren bir mahkemenin ortaya koyduğu "kurgu" fikrini daha iyi yaşatabilir?

Türkiye'de hukuk öğrenimi için yeni bir model öneriyorum: Gerçek hakimler "kurgusal duruşma"larda eğitilsin. Bu şu demek oluyor: Peluş ayılar, Peluş bir ormanda olur o zaman. Mantığı oturtamamış, hemen kafanızda canlandıramamış olabilirsiniz. Bir şeyin taklidi değersiz bir şeydir, deriz ama pek çok alanda öğrenmek, hele hele pratiği öğrenmek taklitle başlar.

Önce oyun oynarız, sonra taklit ederiz, en son da gerçekten yaşarız. Burada tersten gitmeye hafiften başlamalıyız. Mesela bazı ülkelerde trafikte aymazlık yapanlar ehliyet kurslarına geri gönderiliyor. Kırmızı ışıkta geçen akıl sağlığı yerinde mi diye psikiyatriye filan gönderiliyor. Hukuk fakültelerine geri göndermek çözüm olabilir mi? Bilemiyorum.

Bu gibi işlerin eğitim öğretimle bilip bilmemekle pek ilgisi olduğunu sanmıyorum. Çünkü baskı rejimleri bu tür "parodiler diyarlarıdır". Bu tür diyarlarda gerçek dünyayı terk eder. Topluca bir parodi yaşanmaya başlanır. Çok değerli bir arkadaşımla bunun "hukuki" değil "töre"sel yargılamalar olup olmadığı üzerine akıl yürütmüştük. Sanki töre cinayeti öncesinde aile meclisi toplanmış gibi.

Öyle! Beri tarafta yatcaaz kalkcaaz yeniden tutukklluuucaaaz, mealindeki bu karar gerçekten bir tür "Infantilite". Sadece "onlar da bebekti" demekle yetinmeli belki artık. Son zamanlarda önemli bir soruyla meşgulüm: Bunların çocukluklarına inmek. Psikanaliz de sorunlara çare bulabilir belki. Çoğu işi iyi yapmak için önce aynanın karşısına geçip -mış gibi yapacaksınız.

Şu halde bazı "hakim"lere akşam evde aynanın karşısına geçip "gerçek bir yargılama" yapma temrinleri de akademiler tarafından ödev olarak verilebilir. Veya münavebeli olarak sanıklar, tanıklar, hakimler, avukatlar rolleri değiştirsin. Mesela: Bir duruşmada sanık olan ertesi duruşmada hakim kürsüsüne otursun. John Rawl'cul bir adalet fikri usule de uygulansın.

İleride Yeni Ceza Muhakemesi Kanununu yapacağım zaman şöyle bir madde ekleyeceğim: """"Tutuklama kararları, ancak, mahkemenin bulunduğu yere en yakın tiyatrolarda "temsil" biçiminde düzenlenen bir duruşmada verilebilir. İtirazlar, bir sonraki tiyatroya yapılabilir. Karar şaşkınlık, esef, nefret vb. duygulardan en makul olanıyla izlenir""" Bazı meseleler gerçekten meseledir ve çözümleri o kadar zordur ki aklınız durur.

Hepiniz hayatta bu tür meseleler yaşamışsınızdır. Yani doluya koysan almıyor boşa koysan dolmuyor. Bu Türkiye'nin bu adalet işi benzer bir mesele. Bunu nasıl çözmeli diye otursa aklı gider insanın. Hakimler HSYK seçsin ay ne güzel demokratik iş, dediler ortaya çıkan Frankenstein'a bak mesela.

Beri tarafta teyzemin torunu atasın hatta direkt teyzem atasın deyince de hiç olmuyor. Kim nasıl eğitecek atayacak budayacak aşılayacak şey edecek bunları kafayı yemek üzereyim. "Arkadaşım Canavar" filmini izleyenler hatırlar. Unutmak mümkün değil. Where The Wild Things Are, adlı film. Vahşi Şeyler. Masum olmayan, sevimsiz, öfkeli, tehlikeli ve vahşi bir curcuna:

Bugünlerde adalet vahşi bir çocuk öfkesi içinde: Haykırıyor, tükürüyor, yaka paça yırtınıyor, bağırıp çağırıyor, yerlerde yuvarlanıyor, sağa sola eşyaları fırlatıyor. Ne için? Neden? Annesi babası şu sanığa bir şey söyleyin, çünkü oyuncağına dokunmuş... Bu vahşi öfke nasıl yatışacak? Beylik silahı ile aile efradına kurşun yağdıran cinnetli bekçi gibi hakimlik yapılmaz.

Onu biliyoruz. Öğretmeliyiz ama. Peki ama nasıl? 
Editör: Haber Merkezi