İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı çıkmanın ülkedeki tüm hukuksuzluğa karşı çıkmak anlamına geldiğini söyleyen siyasetçiler, “Öcalan’ın bir şekilde topluma mesaj vermesi bu baskı duvarlarını yıkacaktır” dedi.
Koronavirüsü salgını giderek yayılıp ölümlere yol açmaya devam ederken, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın durumuna dair bilgi alamayan ailesi ve avukatları endişeli. Öcalan ile son salgının Türkiye’de görülmesi öncesinde adada yaşanan bir yangın vakası üzerine geçtiğimiz 2 Mart’ta kardeşi Mehmet Öcalan görüşebilmişti.


Öcalan'la 8 yıl aradan sonra geçtiğimiz yıl tekrarlanan İstanbul seçimleri öncesi ve sonrasında olmak üzere 5 kez görüşme gerçekleştirebilen avukatları, salgın tehdidi nedeniyle 20 Mart’ta müvekkillerine ilişkin başvurularda bulunsa da, bu talepleri “İnfaz Hakimliğinin görevi kapsamında olmadığı” gerekçesiyle reddedildi. Avukatların yine müvekkilleri ile telefonla görüşme talebi de, "6 aylık kısıtlama kararı" gerekçe gösterilerek kabul edilmedi.


Siyasetçiler, Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecrit politikalarını  MA / Erdoğan Alayumat'a değerlendirdi.


PİROĞLU: TECRİT DİRENİŞLE KIRILIR 


Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Öcalan’a dönük tecridin, baskı mekanizmasının, savaş politikalarının ve bir bütün olarak ülkenin üzerindeki zulmün devam etmesi anlamına geldiğini ifade etti. Tecridin ortadan kalkmasının ise, devletin Kürt sorununda çözüme yönelmesi anlamı taşıdığını belirten Piroğlu, “Sayın Öcalan’ın sağlığı ile ilgili bilgi aktarılmaması, bu bilgilerin avukat ya da ailesi tarafından doğrudan kendisiyle görüşerek alınamaması ciddi kaygıları beraberinde getiriyor” dedi.


Tecride karşı çıkmanın diğer yandan ülkedeki tüm hukuksuzluğa karşı çıkmak olacağının altını çizen Piroğlu, “Bu mücadelede aynı zamanda salgına karşı verilen mücadelenin şeffaf yürütülmesinin de önünü açacaktır. Çünkü iktidar toplum üzerinde kurduğu baskı ile varlığını sürdürüyor. Öcalan’ın bir şekilde topluma mesaj vermesi bu baskı duvarlarını yıkacaktır. Bu yüzden tecridin kırılmasına yönelik atılacak her adım aynı zamanda iktidarın emeğe, özgürlük ve demokrasi güçlerine saldırısına karşı direniş anlamına gelir” diye vurguladı.


GÜRKAN: HUZURSUZLUĞU ARTIRIR 


Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan da, ciddi bir salgın riskinin olduğu koşullarda Öcalan’dan haber alınamamasının ülkede gerilim ve huzursuzluğu tırmandırmaktan başka bir işe yaramayacağını dile getirdi. Öcalan’a yönelik disiplin cezalarının aynı zamanda Kürt sorununda baskı ve çözümsüzlük politikalarının devamı yönünde verilmiş bir mesaj olduğunu kaydeden Gürkan, bunun “tehlikeli bir siyaset” olduğunu söyledi.


Gürkan, “İmralı’da çıkması muhtemel olumsuz bir durumun ülke siyasetinde ciddi bir kriz ve gerilim yaratacağı unutulmamalıdır. Kişiye özel hukuk uygulaması en başından beri yanlıştır, bu yanlışlıktan vazgeçilmeli. Her tutuklu ve hükümlünün can güvenliği devlet sorumluluğunda olduğuna göre siyasi iktidar buna uygun davranmalıdır” ifadelerini kullandı.


UĞURLU'DAN DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI


Türkiye'yi yönetenlerin salgın döneminde bile toplumu ayrıştıran politikalardan vazgeçmediğine dikkat çeken Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu ise, iktidarın daha da ağırlaştırdığı tecride karşı demokrasi güçlerinin çağrıcı olması gerektiğini belirtti. Uğurlu, “Bu tecrit İmralı’dan başlar diğer cezaevlerine yayılır. Cezaevi dışındaki muhalif kesimleri daha fazla baskılamayı da artırır. Demokrasi güçleri bunu iyi okumalı ve buna göre muhalefet yapmalıdır” dedi.


TÖMÜKLÜ: ETKİLİ MÜCADELE ZORUNLU 


Türkiye yasalarında tutuklu ve hükümlülerin kendi aileleri ile görüşme hakkının olduğuna dikkat çeken Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tömüklü de, fakat Öcalan’ın bu haktan yararlanamadığına işaret etti. “Sayın Öcalan üzerinde geliştirilen tecrit, her anlamıyla özgür düşüncenin akışını engellemeyi amaçlıyor” diyen Tümüklü, tecride karşı mücadelenin sokak ayağını örgütlemek gerektiğini belirtti. Tümüklü, “Sadece sosyal medyada, balkonlardan verilen tepkiler yeterli değil. Daha etkili mücadele yöntemlerini hayata geçirmek zorundayız. Sayın Öcalan’ın da işaret ettiği gibi üçüncü cephenin muhatapları olarak bunu sağlamakta mükellefiz” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi