İSTANBUL - Ekonomik krizin temel nedenlerinden birinin Türkiye'nin Suriye politikası olduğunun altını çizen ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, "İdlib’deki olası bir savaş Türkiye içinde daha büyük bir göç dalgasını tetikleyecek” dedi. Taş, yerel seçimler konusunda da muhalefeti uyardı.
Mezopotamya'dan Necla Demir'e konuşan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, ABD ile yaşanan gerilimle derinleşen ekonomik krizin yansımalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İktidar tarafından ekonomik krizin topluma ABD ile girilen kavganın bir sonucu gibi yansıtıldığını ve bunun kesinlikle doğru olmadığını söyleyen Taş, Türkiye ekonomisinin AKP döneminde uluslararası sermaye güçlerine ve ABD emperyalizmine daha bağımlı kılındığını belirtti.


Türkiye-ABD arasındaki kriz olmasaydı da ekonomik krizin yaşanacağının altını çizen Taş, “Bu krizin belirtileri de önceden mevcuttu. Bu yüzden de seçimler erkene alındı. Trump ile kavga bu krizi daha fazla tetikledi, ateşledi. Türkiye ekonomisinde çok ciddi yapısal kriz ve sorunlar olmakla beraber AKP’nin başkanlık sistemi ve yanlış yönetme tarzlarından dolayı da sorunlar vardı. Yandaşlarını kayıran kollayan, borçla ekonomiyi sürdürme arayışı, alınan borçların betona dökülme stratejisi bütün bunlar yapısal krizi tetikleyen faktörler olarak gelişti. Başkanlık sisteminin de krize çözüm olmayacağı tam tersine krizi derinleştireceğini ortaya koydu” dedi.


‘MİLLİ DİYENLER ÜLKEYİ ABD’YE BAĞIMLI KILDI’


ÖDP’li Taş, bütün ortaya çıkan krizlerde olduğu gibi bu kriz sürecinde de iktidarın kendi sorumluluğundan kaçma ve gizleme örtmeye yönelik argümanların arkasına sığındığını söyledi. Özelde de “milli” argümanına sırtını dayayan AKP’nin krizi dış güçlere bağlayarak kendini temize çıkarmaya çalıştığını savunan Taş, şu sözlerle tepki gösterdi: “Kendi izlediği neoliberal piyasacı, borca ve ranta dayalı, emeğin ve doğanın sömürülmesine dayalı ekonomi politikalarının yol açtığı yıkımın üstünü örtüyor bu tutumuyla. Bu aslında AKP’de bir yönetme anlayışı haline geldi. Yaşanan krizlerin başka dış güçlere yaslayarak bunun etrafında yerli ve milli edebiyatı ekseninde muhalefetin ortaya çıkmasını engelleme, onları dış güçlerin maşası olarak değerlendirerek cezalandırma mantığı AKP’nin bir yönetme anlayışı haline gelmiş vaziyette. Yerli ve milli diyenler bugün ülkeyi ABD emperyalizmine daha bağımlı bir ülke haline getirenler, özellikle Suriye iç savaşında bütünüyle ABD’nin politikalarına yamanarak dış politikada da ayrıca maceracı krizin önemli bir nedenini savaş harcamalarına ayırarak yapmıştır.”


‘İDLİB’TEKİ GÖÇ DALGASI TÜRKİYE’Yİ ZORA SOKAR’


Türkiye’de yeni bir rejimin oluştuğunu ve bunun da bir kriz rejimi olduğunu ifade eden Taş, demokratik ve ekonomik manada kamucu olmayan sistemin doğalında kriz dinamiklerini içinde barındıran ve onu sürekli derinleştiren özelliğe sahip olduğunun altını çizdi. Taş, ekonomi, siyaset ve dış politika anlayışında da bu kriz rejimini görmek gerektiğini söyledi.


Taş, Türkiye’nin bu krize saplanmasının bir nedeni olarak gördüğü Suriye politikasına ilişkin de şunları belirtti: “Suriye savaşına balıklama dalmak, kraldan fazla kralcı olmak, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü ortadan kaldırarak yine bildik eski şiddet ve savaşla meselenin çözümüne dönük hamleler yapmak, Türkiye’nin ekonomisinin kaynaklarının savaşa ve silahlanmaya ayrılmasına yol açtı. Bu kriz rejiminin geleceğinde özellikle bölgede Suriye’deki gelişmelerle de son derece yakından ilintili. Örneğin Türkiye şimdi Rusya ve ABD ile gelgitli ilişkiler kurarak, Efrin ve Minbic’de çeşitli pozisyonlar aldı. Türkiye hem ABD hem Rusya Suriye rejimine karşı silahlı mücadele yürüten cihatçı güçlerin Türkiye aracılığıyla İdlib’te toplanmasına yol açtı. Türkiye’ye bütün cihadistleri İdlib’de toplattılar. Rusya doğal olarak İdlib’de toplanmış olan bu cihatçılara son darbeyi vurarak bölgesel güç olma iddiasında. Buradaki bir savaşın aynı zamanda Türkiye içinde daha büyük bir göç dalgasını tetikleyeceği ve bu ekonomik krizin bu göç dalgasıyla daha da alevleneceğini söylemek gerekiyor. O yüzden Türkiye’nin bu rejimin geleceği açısından ekonomik ve siyasal kriz kadar bu dış politikada izlenen krizli sürecin de çok belirleyici özellikleri olacağını söylemek mümkün.”


YEREL SEÇİMİN ERKENE ÇEKİLMESİ


AKP cephesinden yerel seçimlerin Kasım ayında yapılabileceği ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu kapsamda “Bütün büyükşehir belediyeleri alacağız” şeklindeki açıklamalarını da hatırlatan Taş, yaşanan krizin de buna zemin hazırladığı görüşünde. Taş, bu görüşünü de şu temellere oturttu: “Kasım ayında bir seçim onlar açısından daha avantajlıdır. Çünkü nasıl başkanlık sistemi için seçimi 24 Haziran’a çektilerse yerel seçimi Kasım’a çekerek, yıkımın tam bütün boyutlarıyla önüne geçmek, süreci kendileri açısından risksiz bir hale getirmek emelleri olduğu gözüküyor. Ama bunun için sanırım bir Anayasa değişikliği gerekiyor. Bu çok mümkün müdür? Bilmiyorum, ama muhalefet AKP’nin oyununa gelip yerel seçimin Kasım’da yapılması durumunda bir değişikliğe onay verirse zaten kendi bacağına bir kez daha sıkmış olur. Kendi sonunu hazırlamış olur ama yerel seçimler getirilen sistem nedeniyle çok muhalefetin başarılı olabileceği bir seçim olmaktan uzaktır. Yani bunu bir teslimiyet olarak ifade etmek istemiyorum ama işin gerçekliği budur, çünkü bir sistem değişmiştir. Yerel seçimler merkezi iktidar partinin avantajlı olduğu seçimlerdir, çünkü hizmet verme manasında bunun yapısı da değiştiği için bütünüyle merkeze bağlı bir yerel sistem Türkiye’de inşa edildiği için ve yerel halk çok politik değilse hizmet alma gayesiyle iktidardaki partiyi tercih ediyor. AKP de bunu ‘Oy verirseniz hizmet alırsınız’ diye çok kullandı. O yüzden hepimiz tüm bunlara karşı aşağıdan merkezli dinamikleri harekete geçirerek AKP’nin yerel iktidar ağlarını sona erdirmek için gayret göstermeliyiz.”


kaynak MA / Necla Demir

Editör: Haber Merkezi