ANKARA - Kayyım rektör Melih Bulu’ya karşı gösterilen direnişi ve öğrencilere yönelik baskıları değerlendiren Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, iktidarın yukarıdan baskısı karşısında öğrencilerin demokratik biçimde aşağıdan iktidarı zorladıklarını belirterek, öğrencilerin ve akademisyenlerin direnme hakkı olduğunu söyledi. 

AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne “kayyım rektör” olarak atanması sonucu öğrencilerin ve birçok kesimin 4 Ocak’tan bu yana eylemleri devam ediyor. Bir ayı aşkın bir süredir direnişte olan öğrenciler, defalarca işkenceye, fişlemeye, kötü muameleye, gözaltılara ve tutuklamalara maruz kaldı. Şimdiye kadar yapılan eylemlerde, 555 öğrenci gözaltına alındı, çok sayıda öğrenci yaralandı, 10 öğrenci tutuklandı, 24 öğrenci ise ev hapsinde tutuluyor. 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, Boğaziçi Üniversitesi’ne yönelik kayyım rektör atanmasına karşı direnişte olan öğrencilerin yanında olduklarını kaydetti. 

‘Üniversite içindeki eleştiri kültürü baskılandı’

Türkiye’de üniversitelerde siyasi iktidarların baskısının genel olarak her dönemde hissedildiğini, ancak 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından bu durumun ayyuka çıktığını belirten Nejla şu ifadeleri kullandı: “20 Temmuz sivil darbeyi izleyen aylar boyunca çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle binlerce akademisyen tasfiye edildi. Bu süreç üniversitelerdeki öğrencilerin ve akademisyenlerin sessizlik sarmalına yakalanmalarına ve bunun uzunca bir süre devam etmesine yol açtı. Haksız ve hukuksuz uygulamalar karşısında hukuk fakülteleri konuşmaz oldu, Covid-19 salgını dönemindeki eşitsizlikler karşısında eğitim fakülteleri bu sorunu görmedi ve duymadı. Üniversite içindeki eleştiri kültürü baskılandı. Yine OHAL döneminde öğretim üyelerinin rektörlerini en azından altıya indirerek YÖK’e ve cumhurbaşkanlığına gönderme ve seçilmesinde kısmen bile olsa etkili olma hakkı yitirildi. Demokratik ve özerk üniversite anlayışının geliştiği üniversiteler bu hak kaybını sindiremedi.” 

‘İktidar açmak istediği iki fakülteyle süreci kırmaya çalışıyor’

Boğaziçi Üniversitesi’ne dışarıdan rektör atayarak, iktidar bloğunun Boğaziçi bileşenlerini yok sayma yaklaşımını  “bardağı taşıran bir süreç” olarak değerlendiren Nejla, OHAL dönemi koşullarında çıkarılmayan sesin bu dönemde ortaya çıktığını dile getirdi. Nejla, “Akademisyenler, kendilerini tanımayan siyasi iktidara, Melih Bulu’ya sırtını dönerek eylemlerini sürdürüyorlar. Hiçbir öğretim üyesi rektör yardımcılığı ve danışman görevlerini kabul etmiyor. İktidarın Anayasa’ya aykırı biçimde açmak istediği iki fakülte ve buradaki kadrolaşma ile bu süreci kırmaya çalışıyor” diye belirtti. 

‘Demokratik ve haklı talepler’

Nejla, sözlerine şöyle devam etti: “Öğrenciler, üniversitenin ‘geçici konukları’ değil, bileşenleri olduklarının farkındalar. Demokratik olmaktan uzak rektör atamasına karşı bilim, sanat ve siyaset yoluyla, söz ve yazı ile itiraz ediyorlar, hiçbir şekilde şiddete başvurmuyorlar. Üniversite yerleşkesinde şiddet uygulamaktan, iktidar olmaktan kaynaklanan gücünü ‘cezalandırmak’ için kullanan ve yerleşkeye polis çağıran kişi kayyım rektör Melih Bulu. Öğrenciler, üniversite bileşenlerinin mutabakatı ile seçilen rektörlerin üniversite yaşamını ileriye götüreceğini düşünüyorlar. Üniversite yöneticilerinin, kolektif bir beden olarak üniversitenin yüzünü siyasal iktidarlara, büyük şirketlere değil, topluma, doğaya ve insana dönmesini talep ediyorlar. Bunlar son derece demokratik ve haklı taleplerdir. Cumhurbaşkanına yazılan açık mektup bu talepleri açıkça ortaya koymuştur.” 

‘Toplum baskı altında’

Protestolar sırasında gözaltına alınan öğrencilerden 10’unun tutuklanmasına ilişkin Nejla şöyle konuştu: “Demokratik bir üniversitede öğrenciler, yerleşkelerinde kendilerini özgürce ifade ederler, konuşurlar, tartışırlar, birbirlerini eleştirirler. Bu süreçlerde ötekileri etkiler ve ötekilerden etkilenirler. Düşüncelerini çeşitli yollarla ifade eden öğrenciler, demokratik bir ülkede alkışlanırlar. Ancak Türkiye toplumu uzun zamandır baskı altında. İktidar her alanda ‘yerli-milli’ olmayı talep ediyor, farklı olandan haz etmiyor, kurallarını kendisinin koyduğu, kodlarını kendisinin belirlediği ekonomi-politik bir oyun kurmak üzere baskı ve tahakkümü artırıyor. Bu oyunun üniversite sahnesinde sergilenmesi genel olarak başarılı olmuş gibi görünse de Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri oyunu bozdu. Rektör Melih Bulu’ya Alaattin Çakıcı’dan destek ve ‘sakın istifa etmeyiniz’ uyarısı gelmesi hayli anlamlı oldu.”

‘Öğrencilerin ve akademisyenlerin direnme hakkı var’

Üniversitelerin bağımsız olması gerekliliği üzerinde duran Nejla,  aynı zamanda üniversitelerin, öğrencilerin ve akademisyenlerin, kendilerini özgürce ifade etmelerinin önündeki engellerin kaldırıldığı bir alan olması gerektiğini vurguladı. “Tikel kimliklerin ifade olanağına sahip olduğu mekânlar iken aynı zamanda ‘hep birlikte ne olacağımız’ ve ‘ne olmak istediğimiz’ sorununu da gündemine alması gereken kurumlardır” diyen Nejla, şu ifadeleri kullandı: “Üniversiteler tek tipleştirme karşısında, öznellik üretiminin çoklu bağıntı ve etkileşim alanlarının genişlemesini sağlayan kurumlar olarak inşa edilmelidir. Bu inşa kendiliğinden gelmez, mücadele gerekir. Öğrenciler bunu yapıyorlar, iktidarın yukarıdan otoriter baskısı karşısında öğrenciler demokratik biçimde aşağıdan iktidarı zorluyorlar. Öğrencilerin ve akademisyenlerin direnme hakkı var, bu hakkın gereğini yerine getiriyorlar. Aydınlık bir gelecek için tarihin ileriye doğru hareketinin taşıyıcısı olmak zorundayız.”

‘Aşağıya bakmayacağız’

Başı dik ileriye bakan, hatta iktidarın gözünün içine bakan, baskı karşısında isyan duygusu ve öfke ile etkin çabalar içinde bulunan öğrencilerin iktidarı ve onun temsilcilerini kızdırdığını vurguladı. Nejla, “‘Ne diye dik dik bakıyorsun, aşağıya bak’ sözünü duyduğumuzda itirazımızı iktidar konumunda olana hissettiriyoruz demektir. Öğrenciler ve emek ve demokrasi güçleri ‘aşağıya bak’ sözü karşısında çok etkili sözler kurdular, bu söz tersinden eylemlerin ayrılmaz bir parçası oldu: ‘Aşağıya bakmayacağız.’” dedi.

‘Terörist kavramını öyle çok kullandı ki kimse dehşete düşmüyor’

İktidar kanadından öğrencilere “terörist” denilerek hedef gösterildiğine işaret eden Nejla, bu kavramın neredeyse bütün kesimlere yönelik kullanıldığını söyledi. Nejla, “’Terörist’ kavramını siyasi iktidar öyle çok kullandı ki kimseyi dehşete düşürmüyor. Üniversite öğrencileri öylesine yaşam dolu ve yaşamdan yana tavır alıyorlar ve kendilerini öyle güzel ifade ediyorlar ki nefretle fırlatılmış bu gibi sözler öğrencilere dolanmıyor: Sizinle benzer şeyleri düşünmediğim, benzer bir gündelik pratik sergilemediğim, sizin kanaatlerinizle uyumlu olmadığım, sizin atadığınız rektörü onaylamadığım için beni ‘terörist’ olmakla suçlayamazsınız!’ Bu sözlerin anlamı büyük. Tutuklu olan öğrencilerin serbest bırakılması için kamuoyu desteği çok önemli. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin yanında olacağız. Özgür ve demokratik üniversiteyi hep birlikte inşa edeceğiz” diye konuştu. 

(JINNEWS)

Editör: Haber Merkezi