DİYARBAKIR - TİHV Diyarbakır İl Temsilcisi Murat Aba, hastanelerin "cezaevinde kalamaz" raporlarına rağmen hasta tutukluları tahliye etmeyen ATK'nin bilimsel olmayan ideolojik raporlar verdiğini söyledi. 

Kamu hastanelerinin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen aksi yönde karar vererek hasta tutukluları tahliye etmeyen Adli Tıp Kurumu (ATK), hasta tutukluların yaşam hakkını ihlal ediyor. Öyleki İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre 2020’de 27, 2021’de 13 hasta tutuklu cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Öte yandan cezaları bitmesine rağmen "kantin alışverişi yapmadığı", "sıkça oda değiştirdiği" gibi gerekçeler ile yüzlerce tutuklu infazı yakılarak tahliye edilmiyor. Cezaevi İdaresi Gözlem Kurulları ve ATK'nin tutuklu ve hasta tutuklular ile vermiş olduğu kararların siyasi olduğu ifade edilirken, hukukçuların bu konuda yaptığı tüm başvurular ise sonuçsuz kalıyor. 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır İl Temsilcisi Avukat Murat Aba, hasta tutukluların durumunu, cezaevlerindeki hak ihlallerini nedenlerini ve cezaevindeki sorunların çözümünde izlenebilecek yolları MA'ya değerlendirdi.

‘ATK İDEOLOJİK RAPORLAR VERİYOR’

Cezaevlerindeki hasta tutukluların yaşadıkları sorunlarda ATK'nin olumsuz rolüne işaret eden Aba, “Yıllardır temel derdimiz kurumların özerk ve bağımsız olması ve adilane karar vermesidir. Maalesef ATK uzunca bir süredir çok yanlış kararlar alıyor. Olayın tarafı gibi davranıyor" dedi. ATK'nin yapması gereken temel şeyin, elindeki verileri, hastane raporlarını, kişinin beyanlarını birleştirip bunun üzerinden rapor vermek olduğunu aktaran Aba, "Ama çok uygun olmayan raporları görebiliyoruz. Mehmet Emin Özkan artık çok güçsüzleşti, bitap düştü ama ATK ‘cezaevinde kalabilir’ diyor. ATK, bazen tıbbi, bilimsel raporlar yerine, bilimsel olmayan, ideolojik raporlar veriyor" diye ifade etti. 

BAĞIMSIZ SİVİL HEYET ÖNERİSİ 

Cezaevleri sorununun çözümünün bağımsız sivil ve cezaevlerini denetleme yetkisi olan bir heyetin varlığıyla olabileceğini dile getiren Aba, “Buralara yönelik sivil kurumların da olduğu heyetlerin oluşturulup cezaevlerini denetleyebilmesi gerekir. Algının değişmesi gerekiyor. Çok temel bir şey var. Hastaneye giden bir mahpus artık orada hasta-hekim ilişkisi vardır, tutuklu, zanlı, sanık ve hekim ilişkisi yoktur. Buna riayet edilmesi gerekir. Kelepçeli tedaviyi görüyoruz, kelepçesi çıkarılmıyor ya da kolluk kuvvetleri de içeriye giriyor. Bunların değişmesi lazım. Hızlı çözüm için sivil toplumun da içinde olduğu bağımsız değerlendirme heyetlerinin bu tarz yerleri anlık ziyaret edebilmesi gerekir” dedi. 

‘BAKANLIK ŞEFFAF DEĞİL’

Hasta tutukluların sayılarına ilişkin Adalet Bakanlığı'nın veri paylaşmadığının altını çizen Aba, insan hakları örgütlerinin verilere ancak hasta tutukluların avukatları üzerinden ulaşabildiğini ifade etti. Aba, şunları söyledi: “Biz hala sayılarda bile emin değiliz. Son durumları ne bilmiyoruz? Olması gereken, hasta mahpusların hastalıklarına dair belli aralıklarla yeni raporlar almasıdır. Ama maalesef en basit şeyde bile hasta mahpus çok hızlı bir şekilde hastaneye erişemiyor.”

ULUSLARARASI SUÇ 

Cezaevlerinin işkence ve kötü muamelenin yaşandığı başlıca yerlerden biri olduğunu dile getiren Aba, “TİHV 31 yıldır bu coğrafyada işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonunu yapan, koordine eden bir kurum. Bize işkence nedeniyle başvuranların ciddi bir kısmının cezaevine girdikten sonra geldiğini biliyoruz. Maalesef cezaevlerinde de işkence ve kötü muamelenin devam ettiğini görüyoruz. Bu tüm ulusal ve uluslararası içtihatlara göre suçtur, işkence suçunu oluşturur, ama maalesef bu devam ediyor” ifadelerini kullandı. Verilen cezalara yeni cezaevlerinde cezalar eklenmeye çalışıldığına işaret eden Aba, sıcak suya erişim, kötü yemek, spor hakkının engellenmesi, görüş kısıtlamasının, hastaneye erişim sorununu bir cezalandırma olduğunu dile getirerek, “Bunların hepsi bir kötü muamele örneğidir” dedi.

‘ADALET NÖBETİ’ VURGUSU

Konuya ilişkin insan hakları örgütlerinin düzenli raporlar hazırladığını ama çözüm önerilerinin dikkate alınmadığını ve bu konuda herhangi bir düzelme yaşanmadığının altını çizen Aba, düzelme yaşanmadığı için ailelerin hasta tutukluların seslerini duyurmak için Adalet Nöbeti başlattığına işaret etti. Aba, “Ama maalesef ciddi bir düzelme görmüyoruz. Aileler de kamuoyuna duyurmak için bir eylem yöntemi seçtiler. Umarım bu kısa sürede değişir, meselenin ceza vermek olmadığının anlaşılması gerekir” şeklinde konuştu.

‘ADALETE GÜVEN KALMADI’

Adalet nöbetlerinin adalete olan güvenin yok olmasının bir sonucu olduğunu kaydeden Aba, “Bu adalet nöbetlerini yapan insanlar demek ki adalete erişemediklerini düşünüyorlar. Bunun üzerinden bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Ama fark ediyoruz ki adalete güven kalmadı. Bir bina var, bir mahkeme var onun çıkardığı kararların sonuçları üzerinden bir güven kaybı var. Bundandır ki insanlar adaleti sadece mahkeme salonlarında değil, dışarda da, eylem etkinliklerle aramaya çalışıyor. Ben adaletin kötü olduğuna dair rakamlar verebilirim. Birileri adaletin iyi olduğuna dair rakamlar verebilir. Ama bu insanlar için çok net bir şey var ki onlar hala oradalar. Şenyaşar ailesi hala Şanlıurfa Adliyesi önünde adalet mücadelesi veriyor, ki önünde bile oturtmuyorlar. Bir insan hakları savunucu olarak şunu söyleyebilirim: Maalesef veriler hak ihlallerinin arttığını, adalete güvenin azaldığını gösteriyor” diye kaydetti.

Editör: Haber Merkezi