BATMAN ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ: GENEL YAYIN YÖNETMENİMİZ HAMZA ÖZKAN; Bir süre önce Tiyatro sanatçısı değerli Çiçek TEKDEMİR (kulîlka heskîfê)  ile bir araya geldik.  Tiyatro sanatına, Ax û Jîyan dizisine dair konuştuk kendisiyle. TEKDEMİR’e bu zevkli sohbeti için teşekkürlerimizi sunarak sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyoruz…

 Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz?

FOTOĞRAF: SEYDA GOYAN 

1988 Adana doğumluyum. Fakat yaşamımı Batman ve Midyat’a da sürdürdüm. Eğitim hayatıma liseden sonra ara verdim.

Tiyatroyla tanışmanız nasıl oldu, oyunculuğa nasıl adım attınız?

Kültür Merkezinde çalıştığım dönemde tiyatro grubunda oyuncu eksikliği bulunmaktaydı. Bir anne rolünü oynamam için teklifte bulundular. Bende bu teklifi kabul ettim. Oyunculuğa başladığım tarih yaklaşık 2014 Roniİlten’in yazıp yönettiği Göç (koç) oyunuyla başladı. Oyunun konusu ile ilgili de şu şekilde bahsedebilirim. Köyden kentte göç etmiş bir ailenin dramını anlatıyordu.

 

Çiçek TEKDEMİR neden tiyatro yapıyor, tiyatro deyince neler düşünüyor, neler hissediyor?

Kültür merkezinde bulunduğum dönemde ilk olarak folklor ile başladım. Sonrasın da müziğe olan ilgim beni bağlamaya yönetti. Son olarak da kendimi en iyi ifade ettiğim sanat dalı tiyatro olduğu için tiyatroyu tercih ettim. Tiyatro bütün sanat dallarını içinde barındırdığı için bana daha çok hitap etti. Tiyatronun benim hayatımdaki yeri apayrı.



Batman’da İlk Kürt kültür merkezi olan Bahar Kültür Merkeziyle tanışmanız nasıl oldu, orada hangi çalışmaları yürüttünüz?

2003 Senesinde teyplerin çok popüler olduğu dönemde kasetçalarlarvardı. Bende kız kardeşlerimle türküler söyleyip sesimizi kaydederdik. Bunu yaparken mikrofon eksikliğinden dolayı Bahar Kültür Merkez’ine gidip mikrofon aldık. Ve ilk tanışmadan sonra gidip gelmeler sürekli hale geldi. Bahar Kültür Merkez’in de tiyatro ve folklor dışında Nujen Kadın Müzik Grubu’nda yer aldım. Bu müzik grubu ile birçok il ve ilçe de festivallere katıldık. Bunun dışında yurtdışında da birçok konser, festival ve etkinliklerde yer aldım. Bu müzik gurubu dışında 50 kişilik ulusal Hasankeyf orkestrasında da çok önemli projelerde yer aldım. Bu orkestra ile birçok şehirde turnelere katıldım. Eme DisaKeybanu müzikalin de yer aldım.

FOTOĞRAF: MEHMET MASUM SÜER

Bu güne kadar hangi oyunlarda oynadınız, tiyatro dışında hangi alanlarda çalışmalarınız oldu?

Oynadığım tiyatro oyunları; Koç, XewnaBajereki, Textor, Newroz, Helepçe, ÇimaTari, ÇendDimenJiJiyane, WerneZiman, SıltaneFilan, Papuce mini Xweşik, GureManco ve bunlar dışında binlerce kısa skeçte yer aldım. Avrupa destekli “Aile İçi şiddet Son Bulsun” adlı bir projede altı ay boyunca yer aldım. İki yıl Siirt’te bir yıl Batman’da tiyatro eğitmenliği yaptım.

İlk Kürtçe dizimiz olan Axa û Jean’da oynadınız, o nasıl bir dönemdi, hayatınızda nereye koyuyorsunuz o dönemi ve diziyi?

Axa u Jiyankürtçe ilk dizi olduğu için bende çok farklı bir heyecan uyandırdı. Teklif geldiğinde senaryoyu okuyup hemen teklifi kabul ettim. Çok büyük bir projeydi ve benim canlandırdığım Dilber karakteri çok önemliydi. Klasik ev kızı olarak toplum içerisinde kabul edilmişti. Ama benim karakterimin amacı o klasik kişiden sıyrılıp kadın kimliği ile neler yapabileceğimizi ve neler başaracağımızı kanıtlamaktı. Bunun için bu karakteri beğenip önemsememin toplumda da etkileri görüldü ve çok sevilen bir karaktere dönüştü. Şuan da bile bu karakterle anılıyorum.



 

Oynadığınız oyunlar ve roller için de sizin kalbinizde ayrı bir yeri olan oyunlar ve roller hangileridir?

Benim için komedi ağırlıklı oyunlar daha farklı bir yerde bulunuyor. Kendimi komedi ile daha iyi bir şekilde ifade ettiğimi düşüyorum. Her ne kadar dram ağırlıklı oyunlarda oynamış olsam da benim için komedinin yeri bambaşkadır.

 

 

Fotoğrafçılık çalışmalarınızdan da biraz bahsedelim istiyoruz. Nasıl başladı fotoğrafçılık, bu alanda neler yaptınız? Nasıl bir anlam yüklüyorsunuz fotoğrafçılığa?

Yıllardır sanat ile uğraşıyorum. Sanatı yapmaktan ziyade kalıcı olmasının ve gelecekteki kuşaklara aktarılmasının çok önemli olduğunu sürekli dile getiriyorum. Bundan dolayı yapılanların arşivlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de Kürt tiyatro arşivi ve Kürt kültür sanatının arşivinin olması gerektiğini düşünüyorum. Biz tiyatroya ilk başladığımız dönem arşiv eksikliğini çok derinden hissettik. Bu nedenle arşive verdiğimdeğer fotoğrafçılık, kayıt, video, ses kaydı çalışmalarını benim için ayrı bir yere taşıyor. Ben işten çıkarıldıktan sonra tiyatrodan uzak kalınca, weneistan fotoğraf grubu ile tanıştım internet üzerinden. On üç bine yakın üyesi var ve gerçekten de aile gibi çok sıcak ve samimiler. Burada kendime birçok aile, birçok dost edindim. Doğayı ve tüm canlıları çok seven birtopluluk. Pratik fotoğraf çekimlerimi bu arkadaşlarla gerçekleştirdim. Birçok köye ve tarihi şehirlere beraber fotoğraf çekimi için gittik. Çok keyif aldığım çalışmalardan bir tanesi oldu fotoğrafçılık; daha çok doğa ve portre çekmeyi seviyorum. Bu çalışmamı geliştirmemde bana yardımcı olan hocam, abim DurzanCırano, Önder Yaman, Nofa Rona ve tüm weneistan aileme çok teşekkür ediyorum.

FOTOĞRAF: SEYDA GOYAN

Mezopotamya kültürü köylerde yaşatılıyor mu? Gözlemleriniz ne söylüyor bu konuda?

Benim çocukluğum köyde geçti. Bundan dolayıdır ki doğal yaşamı çok seviyorum. Her zaman şunu söylerler; insan isminin karakteristik özeliklerini kendin de barındırırmış. Belki de adımla bütünleştiği için; doğayı, canlıları, bitkileri çok severim. Bu çalışmamın sebebi; var olan kültürümüzü görsel olarak yeni kuşağa sevdirip, tanıtıp, yaşatmak. Çünkü bu kuşak gelenek ve göreneklerden o kültürden gerçekten de yoksun. Amacım bunu daha da geliştirerek bu çalışmayı sürdürmek.Evet, birçok köyde hala yaşatılıyor Mezopotamya kültürü. Biz bunu Mezopotamya’nın birçok köyünde gördük. Kendi köyümden örnek verecek olursam; köyde birinin bir işi olduğunda dayanışma kültürü ile birbirine destek oluyorlar. Paylaşma, sevgi, emek, dayanışma; o sıcaklık var olduğu için seni bağrına basıyorlar. Kürtlerde misafirperverlik kültürü çok yaygındır. Gittiğimiz de kuru bir ekmekleri bile olsa bunu bizimlepaylaşıyorlar. Evlerini yüreklerini size açıyorlar. Armağan kültürü hala yaygın olarak bulunuyor, gittiğiniz zaman sizi hediyelerle karşılıyorlar. Bu yüzden köy yaşantısı bana daha yakın ve sıcak geliyor.

FOTOĞRAF: SEYDA GOYAN

Daha önce Batman Belediyesi’nde çalışıyordunuz? Orada çalıştığınız dönemi değerlendirir misiniz? Neler yaptınız? Nasıl bir ortam da sanat ürettiniz? Bir sanatçı olarak sizin için o dönem ne ifade ediyor?

2015 yılında şehir tiyatrosu bünyesinde çalışmaya başladım. Maddi ve manevi olarak çok iyi bir dönemdi şehir tiyatrosu. Yaşar Kemal’in Filler Sultanı(Sıltenefılan)  eserini ÇetoyeZedonun uyarlamış olduğu oyunu oynadık. Oyun çok sevildi, izleyiciyle bir çok kez buluştu. Diyarbakır ve birçok şehire turne düzenledik. “PapucenMınıxWesık”adlı çocuk oyumuzda bayağı sevildi. Her hafta ayrı bir okul için oynadık Batman’ın ilçelerinde ve birçok şehirde çocuklarla buluştuk.Her yıl tiyatro festivali düzenledik. Yurtiçi ve yurtdışından birçok oyuncuya ev sahipliği yaptık. Seminer, çocuk oyunları, atölyeler düzenledik. Batman ile Urmiye ‘deki arkadaşlarımızla hala dostluğumuz devam ediyor.

Şuan da neler yapıyorsunuz? Hali hazır da devam eden çalışmalarınız nelerdir?

Şuanda hafta içi her gün yeni açılan ulusal Kanal C de Reng u Ahenk adlı İstek müzik programının sunuculuğunu yapıyorum, özel saz dersi veriyorum. Tiyatroya ise biraz ara verdim. İlerde tekrar kaldığım yerden devam edeceğim.

Batman Belediyesinden ihraç edilmek size neler hissettirdi, neler yaşadınız?

Bizim tiyatro gurubumuz ihraç edilmedi, biz sözleşmeli çalışanlar olduğumuz için bir gün bize bir tebligat geldi. Tiyatromuzun kapatıldığını ve fes edildiğini öğrendik. Ardından hemen işten çıkarıldık. Bu süreç tabi ki beni manevi yönden çok etkiledi. Yıllardır tiyatro yapan biri olarak bu beni derinden üzdü. Yarım kalan birçok projemiz oldu. Hem oyunlarımız yarım kaldı hem de elimizde var olan bir tekst çalışmamız yarım kaldı. İran ve Avrupa’da programlarımızın iptal olmasına sebep oldu.

Malumunuz devlet tiyatrosu kapatıldı. Bu durumu bir sanatçı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bir tiyatro oyuncusu ve kültür sanat emekçisi olarak tiyatroların kapatılmasına ve bütün sanat dallarına baskı uygulanmasına karşıyım. Sanat dallarının en etkilisi olduğuna inandığım tiyatro her zaman var olmalıdır.

FOTOĞRAF. SELİM TOPRAK

Sanatseverler ile neler paylaşmak istersiniz son söz olarak?

Öncelikle okuyuculardan isteğim doğaya daha çok zaman ayırmaları. Doğa ve sanatın ayrılmaz bir bütün olduğunu düşünüyorum. Doğanın senfonisini hisseden sanatçı, daha çok hissedip yaşatan sanatçıdır.

 

 

Ötekilerin gündemi olarak teşekkür ederiz. Sitemizin okurlarına bir çağınız var mı?

Ötekilerin Gündemi’ne bana yer verdiği için teşekkür ederim. Okurlara da tavsiyem Ötekilerin Gündemi’ne sahip çıkıp destek vermeleridir.

 

 
Editör: Haber Merkezi