İSTANBUL - HDK, Genel Meclis Toplantısı'nın sonuç bildirgesinde, Türkiye'de yaşananlar karşısında HDK fikriyatının çok özel bir önem kazandığı belirtilerek “HDK'nin program ve stratejisini günlük yaşamda uygulayacak bir örgütlenme modeli başat görevimiz olarak bizleri bekliyor” denildi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 11’inci dönem, 2’nci Genel Meclis Toplantısı'nın sonuç bildirgesini açıkladı. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası yüzlerce kişinin yerinden edildiği hatırlatılan sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin yaşanan göç dalgasının ana durağı olduğuna vurgu yapıldı. AKP-MHP iktidarının emperyalizmle ilişkilerini güçlendirme politikalarının bir parçası olarak Afgan göçmenlere sınırlarını açık tutmaya mecbur olduğuna değinilen bildirgede, “Öyle de oldu. Ancak öncekilerde olduğu gibi göçmenlerin insani ihtiyaçlarının karşılanması konusunda hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyor. Sistem içi muhalefet ise, iktidarla rekabetini, milliyetçi ve eril bir dille, dikkatleri, göçün gerçek nedenlerinden; yerli ve göçmen emekçilerin ortak sorunlarından uzaklaştıran, göçmen düşmanı söylemlerle sürdürmeyi tercih etti, ediyor” denildi.

DİRENİŞİN BAŞINI KADINLAR ÇEKİYOR

Taliban’ın Afganistan'ı ele geçirmesinden sonra başta kadınlar olmak üzere bütün toplumsal kesimlerin ağır bir şiddet ve baskıyla karşı karşıya kaldığının altı çizilen bildirgede, yaşanan zorbalığa karşı gelişen direnişlerin, sokak eylemlerinin ve protestoların başını kadınların çektiğine vurgu yapıldı. Bildirgede, “Türkiye kadın hareketi ile birlikte HDK kadın meclisi olarak da Afgan kadınlarının ve tüm mülteci/göçmen kadınların siyasi ve yaşam mücadelelerinin yanında yer almak, dayanışma ilişkisini büyütmekle sorumlu olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz” ifadelerine yer verildi. ABD’nin Umman, Katar, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün'deki askeri üslerindeki yığınaklarını korumakla birlikte, Suriye'de Fırat'ın Doğusu’nda bulunan birliklerini Türkiye'nin Rojova'ya yönelik saldırılarının gerçekleştiği operasyon alanlarının dışına çıkardığına yer verilen bildirgede, “Adeta saldırıların önünü açıyor. Rejim ise yakın zamanda Ege'de, Akdeniz'de, Kıbrıs'ta yarattığı gerginlikleri, bir dizi geri adım atarak yumuşatma ve böylece ABD ve AB ile ilişkileri düzeltme yoluna girmişken; sadece Irak Kürdistan’da ve Rojova’da saldırılarını sürdürüyor ve genişletiyor” diye belirtildi. 

12 EYLÜL DARBESİ

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin üzerinden 41 yıl geçtiğinin hatırlatıldığı sonuç bildirgesinde, geçen süreye rağmen, darbenin inşa ettiği otoriter, tekçi ve faşizan rejimin yıkılmadığına değinildi. Yer yer ve belirli zaman dilimleri için gerçekleşen kazanımların ise kalıcılaştırılamadığına değinilen bildirgenin devamında, şunlar kaydedildi: “AKP-MHP iktidarı, 12 Eylül rejiminin temelleri üzerine oturtuldu. Zannedildiğinin aksine siyasal İslamcı gericilik, devlet içindeki milliyetçi, ırkçı gericilikle karşı karşıya gelmedi; tersine ülkeyi birlikte bugünkü koşullara taşıdılar ve birlikte yönetmeye devam ediyorlar. Bu iki faşist-gerici akımı birleştiren temel unsur ise Kürt husumeti; emeğe, demokrasiye, özgürlüklere tam bir düşmanlıktır. Devletin şiddetinin artışıyla birlikte kadınlara karşı tacizin, tecavüzün ve kadın katliamlarının da buna paralel olarak arttığını görmek mümkün. İşsizliği ve yoksulluğu pandemi kartıyla normalleştirmeye çalışan AKP-MHP rejimi kadın yoksulluğunu daimi kılmak, kadın emeğini, bedenini ve kimliğini erkeğe mahkum bırakmaya devam etmek istemektedir. Meclis açıldığında gündeme ilk getirilecek olması muhtemel nafakanın gasp edilme yasası da kadınları evlilik kurumuna, erkeklere bağımlı hale getirmeyi hedefleyen muhafazakâr zihniyetin fotoğrafıdır. Buna karşı, tüm kadın kurumlarıyla ortak mücadeleyi hedeflemekteyiz.” 

KİTLESEL YOKSULLUK YAŞANIYOR

AKP’nin 20 yıllık iktidarı döneminde Türkiye’nin sağlık, ekonomi, ekoloji, siyaset vb pek çok alanda ağır ve çoklu bir krize girdiğine değinilen bildirgede, Türkiye’nin tarihinde görmediği ölçüde kitlesel işsizlik, yoksulluk ve açlığın yaşandığına vurgu yapıldı. Bildirgenin devamında “Devlet kurumları ve iktidar mekanizmaları, pandemiden, ekonomik krizin sonuçlarına, orman yangınlarından sel felaketlerine kadar, ihtiyaç duyulan hiçbir durumda sorumluluklarını yerine getirmedi, toplumun asgari ihtiyaçlarını bile karşılamadı. Aksine yaygın orman yangınlarının ikinci gününde, yanan bölgeler için turizm teşvik belgesi ve pek çok yer için maden arama/çıkarma ruhsatı verildi. Rejim hem halka hem ülkeye sadece yağmalama ve sömürü amacıyla yaklaştığını bu felaket günlerinde de açıklıkla ortaya koydu” denildi.

İKTİDAR SALDIRGANLAŞIYOR

Yaşanan krizlerin ve toplumun yaşadığı terkedilmişlik halinin, iktidarın toplumsal tabanını hızla aşındırdığına vurgu yapılan bildirgede, AKP-MHP iktidarının bunun karşısında giderek saldırganlaştığının altı çizildi. İktidarın her türlü hak aramayı, demokrasi ve özgürlük talebini polis ve jandarma şiddetiyle, güdümlü yargıyla ve tekelindeki medya üzerinden yürütülen kampanyalarla baskılamaya çalışıldığına değinilen bildirgede, “Başta HDP olmak üzere siyasi muhalefeti kriminalize etmeye, susturmaya; toplumla bağlarını koparmaya çalışıyor. Bunu bir ölçüde başardığı da söylenebilir.  HDP ideolojik bir kuşatmayla ve devlet terörüyle baskılanırken; sistem içi muhalefet, siyasi faaliyetini çok dar bir gündemle sınırlamaya zorlanıyor. AKP-MHP faşist bloğunun gerek içerde gerekse de dış politikadaki tüm bu yönelimlerinin iktidarını sürdürmeye dönük olduğu, bunun için, her türlü çaba ve yönelimin içerisinde olacağı kesindir” diye belirtildi.

HDK FİKRİYATI

Yaşananlar karşısında HDK fikriyatının çok özel bir önem kazandığının altı çizilen sonuç bildirgesinin devamında şunlar ifade edildi: “Yerellerde, yerel sorunlar etrafında mücadele etmek, yerelde toplumsal örgütlenmeler, meclisler inşa etmek ve toplumun her yerelde, kendi hayatı hakkında o meclislerde karar vermesini yaygın bir pratik haline getirmek ve bunu hızla yaygınlaştırmak bugünün en hayati toplumsal, siyasal görevidir. HDK'nin program ve stratejisini günlük yaşamda uygulayacak, bir örgütlenme modeli olarak meclis formunu içselleştirmiş, bunu dillendiren ve inşa eden, görevlerle çerçeveli bir HDK’liliğin yanı sıra uzun vadeli bakabilen anlayışımızı örgütlemek başat görevimiz olarak bizleri bekliyor. Rejimin ideolojik kuşatması böyle kırılabilir. Demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin toplumsal gücü böyle inşa edilebilir.”

( Kaynak: MA http://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/146481

Editör: Haber Merkezi