ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ;

-Sizce Kadın ne zaman kendi haklarını kaybetti?

Erkek, özel mülkiyet dünyasının en yüksek ego olan “ben-benim” kelimelerine erişip bilincine varmasıyla Kadın köleleşti. Böylece Kadın iktidarını kaybetti, erkek iktidarı, hakimiyeti ele geçirdikten sonrasına dayanır kadını köleleşmesi. Aslına bakılırsa o vakit insanlıkta kaybetti. Kadın doğurduğu erkek tarafından köleleştirilmesi ayrıca bir tuhaf. Diyebiliriz ki Anaerkil olarak adlandırılan dönemden günümüze kadına köle gözüyle bakılıyor. Oysa Kadın bir tanrıcadır. Tıpkı toprak gibi doğuran, üreten, doyuran, besleyen can verendir. Bereketli toprak gibidir Kadın.

-Bir 8 Martı daha birlikte yaşıyoruz kısaca tarihçesini anlatır mısınız? Nedir 8 Mart?

Kadınlar kaybettiği özgürlüğünü kazanmak amacıyla ayağa kalkıp Erkğin kadınlara vurduğu kölelik zincirlerini kırmaktır 8 Mart. Kadınların özgürlük yürüyüşü tarihçesinde 8 Mart önemli bir günü ifade etmektedir.Kadınlar kızıl bayrağı kanlarıyla kızıllaştırarak göklere kaldırdıkları bu kızıl gün 8 Mart 1857’de ABD’nin New york kentinde gerçekleştirmiştir. Dokuma işçileri greve gittiğinde tarih sayfaları 8 Mart 1857’yi göstermekteydi. Tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler daha iyi koşullarda çalışmak için greve başlar. İşçilerin bu talepleri doğrultusunda başlattıkları direniş polis saldırısına uğrar, bu direnişin diğer fabrikalara sıçramaması için kapılar kilitlenir ve kasıtlıca çıkan yangında 129 dokuma işçisi kadın direnişçi ölümsüzleşir.40.000 kadın direnişçinin katılımıyla başlayan ve sonrasında ölümsüzleşen işçilerin cenazelerine yüz binlerce kitlenin sahiplenmesi ile sömürü düzenine karşı büyük kazanımlar tarihi yaratıldı. İnsanlık tarihin gelişim noktasında Kadınların rolü küçümsenemez kadar kıymetli ve değerli bir tarihe sahiptir kadın mücadelesi.

-Sizce mevcut kadınların 8 Mart’ın ruhunu biliyorlar mı?

Tam anlamıyla bilinmiyor.

Kadınlar her alan da erk zihniyetin pençesinde kendini kurtarmış değil. Evde dört duvar arsında ve iş alanlarında emeği gasp edilmekte en kötüsü de kendilerini ifade edememe sorunu var. tarihlerini ve sorunlarını bilince çıkarmak, çözebilme örgütlü bir güce henüz sahip değiller. Fakat ülkenin bir çok yerinde kadın örgütlerin aracılığıyla oldukça güzel gelişmeleirnde olduğunu diye biliriz.

Güzel bir yan dedim, tüm kadınların birlikte dayanışma, örgütlenme, kendi hakların bilincinde olmaları ortak talebimizdir. Bu talepler bilince çıktıkça mücadele alanımız genişlerse ancak bir çok şeyi değiştire bilir ve başara biliriz. - 8 Mart Birleşmiş Milletler tarafından hangi tarihlerde kabul görüldü? Kadınların talepleri nelerdi? İşçi sınıfı mücadelesinde kadınların yarattığı bu direniş 26-27 Ağustos 1910’da Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınların kongresi gerçekleşir. Bu kongrede, Clara Zetkin yoldaşın önerisi ile 8 Mart 1957’de new yoruk kentinde gerçekleştirilen katliamda ölen kadınların anısına 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmasını kongreye önerilir. Bu öneri kurultaya katılan kadınların oy birliği ile kabul görmesi üzerine özel bir gün olarak tarihe geçmiş olur.New yor’ ta kadın işçilerin başlatmış oldukları direniş dünyanın dört bir yanında 8 Mart her türlü sömürüye ve baskıya karşı sembolleşmiş oldu.

-BM tarafından kabul görülen bu günü Dünyada nasıl karşılandı? Ülkemizde ne zamandan beri 8 Mart anmaları oldu?

Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar günü olarak kutlanmaya başlandı.1975 yılında ve daha sonra ki yıllarda daha yaygın olarak kutlandı. Kapalı mekanlar sokaklara taşındı. Birleşmiş milletler kadınların on yıllık programında Türkiye’yi etkilemesiyle 1975 yılında kadın yılı kongresi yapıldı. 12 Eylül darbesinden sonra cunta yönetimi tarafından dört yıl süreyle yasak getirildi. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri alanları doldurarak Dünya Emekçi Kadınlar Günü anmaları ve etkinlikleri günümüze kadar çeşitli biçimde süre geldi.

-Kadın sizce kısa bir sürede erk sistemde eşit haklara sahip olup özgürleşir mi? Sistemin bugün ki kadınlar üzerindeki politikaları nedir 8 Mart’ı nasıl algılanmakta?

Erkek egemen devlet ve erk anlayışı topluma korku salarak kadınları meydanlardan gecelerden üniversitelerden kamusal ve siyasi alanlardan yaşamdan kadını soyutlamaya çalışıyor. İşimize den aşımıza, kıyafetimizden kaç çocuk doğuracağımıza, nikahımızdan boşanmamıza, kiminle evleneceğimize, kürtajından sezeryananımızdan hemen her konuda söz söylemeyi kendine görev edinip erkekliğin sırtını sıvazlayarak üzerimize salıyor. Kadın düşmanı yasalar sürekli çıkarılarak meşrulaştırıyor ve normalleştiriliyor. Bütün erkekler kadına karşı şiddet kullanmayı kendinde hak görüyor. Özgürleşmemiz şimdilik kaf dağın ardında gibi zor vev uzak gibi görünüyor. Ama gelecek güzel günler mutlaka olacak. Buna olan inancım tamdır. Biz kadınlar her daim inadı, ısrarı, cesareti taşıyıp kulağımızı çınlatan özgürlük nidaların peşinden gittikçe neleri başaracağımızı görmemiz gerekir. Kadın dayanışmasını gücünün farkındalığıyla bir yaşamı güzelleştirerek kendi geleceğimizi elimize alabiliriz. Bütün inançtan, ırktan ve renkten olan kadınların tümünün 8 Marta sahip çıkmalarını arzuluyorum.

-Bugün bize kadını nasıl tarif ede bilirsiniz?

Büyük üstadımız olan Nazım’dan aktaracağım şiir biz kadınların son halinin tarifidir;

Kimi der ki kadın Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın Yeşil bir harman yerinde Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran. Kimi der ki çocuk doğuran.

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.

O benim kollarım, bacaklarım, başımdır. Yavrum, annem, karım, kızkardeşim, Hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmet Ran Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim, şahsım adına Ötekilerin Gündemin emekçilerine teşekkür eder başarıların devamını dilerim.
Editör: Haber Merkezi