Bir günün hikayesi, bugün, sizinle paylaşacağım. Her birimizin yaşamında giderek sıradanlaşan bir günde; bildiğiniz, sürdürülebilir kalkınmanın iliklerinize kadar işlediği, kapitalizmin krizini giderek daha derinden yaşadığımız, faşizmin sessizliğimize gerekçe olduğu bir kaç yaşanmışlık.

23 Ekim Salı,

Saat 12.30; İstanbul, Çalışma Bakanlığı İş Kurumu Genel Müdürlüğünün önünde 3-4 gün önce 3. Havaalanı şantiyesinde bir rögarda cansız bedeni tesadüfen bulunan yabancı uyruklu bir işçi için; DİSK ve DİSK’e bağlı inşaat işçileri Sendikalarının, 78 liler derneğinin, siyasi partilerin (HDP, TİP, CHP, SP) il yönetimleri, partilerin gençlik temsilcileri, İstanbul Vekilleri, yurttaşlar, güvencesiz koşullarda çalışmaya direnen işçiler (köroğlu inşaat işçilerinin) olarak çalışma bakanlığının, İGA’nın, şirketlerin ve devletin sorumluluğunu bir kez daha hatırlattık.

Çoğumuz; kuzey ormanlarını, sulak alanları ve içinde yaşayan tüm canlıları katleden 3. Havalimanı-3. Köprü -Kanal İstanbul yapılaşmasında çalışırken ölenlerin sayısını ve kimliğini bilmiyoruz. Hatta biz, sokağımızda yıllardır süren kentsel dönüşüm inşaatlarında kimlerin çalışırken düşüp öldüğünü, üstüne düşen malzemelerin altında can verdiğinden de habersiziz. İşleri bittiğinde evine yorgun giden, tesadüfen o gün sağ kalanların aç olduklarını da, aylardır maaşlarını alamadıklarını da bilmeyiz.

O rögarda bedeni bulunan işçi, bir savaşın çarklarına 3. Havalimanı inşaatında yakalanmadan önce ülkesindeki savaştan kaçmıştı şüphesiz. Nasıl öldürüldüğünü bilmiyoruz, kaç yıl yaşama emek verdiğini de, geride bıraktığı yakınlarını da, onların nasıl yaşadığını da. İşçilerin ölümleri örtbas edilmeye çalışılırken, devrin parti başkanı, Cumhurbaşkanı ve efradı 3 gün sonra, o alana, muhtemelen, parayla tuttuğu işçilerin arasında gövde gösterisi ile açılış yapacak.

Saat 12-14 arası, yer Cem evi, bir anne daha uğurlandı bugün İstanbul’dan Dersim’e. Özgür ve eşit bir yaşamı savundukları için tutsak edilen, halkın temsilcileri, seçilmişleri olan yoldaşlarımdan Edibe Şahin’in annesinin yorgun kalbi de Aysel Tuğluk’un, Onur Hamzaoğlu’nun annelerinin yüreklerinin dayanamadığı gibi, sürece yenik düştü.

Saat 16- 16.30 civarı, yer Göztepe; Ömer Paşa Caddesinde bir sokağın girişi; Bir inşaatın güvenlik görevlileri ellerinde kalın kalaslarla genç bir kağıt toplayıcısını kıyasıya dövmekteler. Çocuğun imdadına diğer kağıt toplayıcıları yetişti ama dövülmesine engel olamadılar, kendi dillerinde uzaklaştırmaya çalıştılar çocuk yaşındaki genç arkadaşlarını. Yol dükkanlardan çıkıp seyredenler, kendi arasında olaya tepki duyanlarla, apartmanlarından sarkanlarla dolu. Güvenlik sorumlularının saldırısını iki kadının haykırışı durdurdu, biri apartmanın camından haykırdı kendini tanıtarak, – ben öğretmenim, bu olayın sorumlusu AKP ve cumhurbaşkanıdır-, diğeri de – utanmıyor musunuz o çocuk ekmeği için çalışıyor, ırkçılar bırakın elinizdeki kalasları-. İki haykırış şantiye çalışanlarını ellerindeki odunlarla kalaslar ile şantiyelerine geri dönmelerine neden oldu. Elinde bıçağı ile gencecik bir çocuk hırsından, öfkesinden ne yapacağını bilemeden, herkese bağıra bağıra arkadaşları tarafından uzaklaştırıldı.

Sorsak mı kendimize; neden haykıramıyoruz diye, neden engel olamıyoruz diye, sorsak mı neden kenetlenip yitip gidenlere/ giderek daha çok gidecek olanlara sahip çıkamıyoruz diye. Başlasak mı artık? Tersine.

Bizler sessiz, yavaş sesle, içimiz acıyarak seyre son verdiğimizde, seslerimiz buluştuğunda, itirazımız yükseldiğinde faşizmin baskısını yeneceğimizi biliyoruz aslında, içimizdeki sorgudan yoksun öğretiler tek tek kırıldığında başlayacak buluşmalarımız, yükselecek seslerimiz. Buluşursak yıkarız faşizmi. Zor değil, biliyoruz.

Çalışırken ölür mü o zaman işçiler, kapitalizmin ve faşizmin savaşından kaçıp emeğini kazanırken bir çukurda, yerin altında kalır mı cansız bedenler. Şantiyeden bir tahta alırken ölümüne güvenlik elemanları tarafından öldüresiye dövülür mü kağıt toplayan çocuklar.

AKP başkanı, her işin bakanı aklına estikçe, toplumun her kesimine, istediği kadar tehditler savursun. İstediği kadar iş cinayetlerinin işlendiği mekanlarda iktidarının gövde gösterisini yapmaya hazırlık yapsın. Yok hükmündedir tehditleri. Ondan güç alan ırkçıların ellerindeki odunlar, halkların iradesini taşıyanları, koruyanları terörist damgası ile damgalayan, tutuklayan savcıların iddianameleri de geçersizdir, geçersiz kalır yaşamın karşısında.
Editör: Haber Merkezi