İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ:  Toplumun 21 yıldır İmralı'da tutulan Öcalan'ın sağlığı konusunda kaygılı olduğunu söyleyen avukatı Mazlum Dinç, Adalet Bakanı’nın 3 tutuklunun salgından kaynaklı öldüğü açıklamasını hatırlatarak, acilen aile ve avukat görüşüne izin verilmesini istedi.


MA / Erdoğan Alayumat'un haberine göre; PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na götürüldüğü 1999 yılından bu yana tecrit altında tutuluyor. Öcalan’la 8 yıl aradan sonra cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri eylemleri sonucu geçtiğimiz yıl 5 kez görüşebilen avukatları, son görüşmenin yapıldığı 7 Ağustos 2019'dan bu yana yine adaya götürülmüyor. Avukatları, cezaevlerinde de ölümlere yol açan koronavirüs salgını nedeniyle Öcalan ve adadaki diğer üç müvekkilleri için bu yüzden endişeli.


Öcalan’la en son, salgının Türkiye’de görülmesi öncesinde adada yaşanan bir yangın vakası üzerine geçtiğimiz 2 Mart’ta kardeşi Mehmet Öcalan görüşebilmişti. Koronavirüs (Covid-19) salgın tehdidi nedeniyle 20 Mart’ta müvekkillerine ilişkin başvurularda bulunan avukatların talepleri, “İnfaz Hakimliğinin görevi kapsamında olmadığı” gerekçesiyle reddedildi. Avukatların yine müvekkilleriyle telefonla görüşme talebi de, "6 aylık kısıtlama kararı" gerekçe gösterilerek, kabul edilmedi.


Öcalan’ın aynı zamanda vasisi olan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, Öcalan’ın 21 yıldır tutulduğu İmralı tecrit sistemi kapsamında her geçen gün yeni hukuksuzluklarla karşılaştıklarını anlattı.


TELEFONLA HİÇ GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ


İnfaz Kanunu’na göre avukat ve aile görüşmelerinin yanı sıra her tutuklunun telefon ile iletişim hakkına sahip olduğunun altını çizen Dinç, ancak Öcalan’ın hiçbir zaman bu haktan yararlandırılmadığını ifade etti. İmralı’da bulunan diğer diğer müvekkilleri Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın İmralı cezaevine götürülmeden önce kaldıkları cezaevlerinde telefon ve diğer haklarını kullandıklarını aktaran Dinç, İmralı cezaevine sevk edildikleri 2015 yılından bu yana iletişim haklarının engellendiğini belirtti.


AYM KARARI UYGULANMADI 


Müvekkillerinin telefon gibi iletişim haklarının engellenmesi üzerine 2015 yılında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduklarını hatırlatan Dinç, AYM’nin başvuruculardan Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar hakkında telefon haklarının kullandırılmamasının Anayasa'nın 22’nci maddesinde güvence altına alınan “haberleşme hürriyetinin ihlal” edildiği yönünde karar verdiğini belirtti. Dinç, ancak verilen hak ihlali kararına rağmen bu kararın uygulanması için yaptıkları tüm başvuruların kabul edilmediğini vurguladı.


HAKLAR ŞANTAJA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ


Kovid-19 salgını ortaya çıktıktan sonra Adalet Bakanlığı’nın aldığı kararı ile Türkiye’deki tüm tutuklulara aile görüşmelerinin yerine ek haftalık telefonla görüşme hakkı tanındığını dile getiren Dinç, “Ancak başvurularımıza rağmen bu hak sadece İmralı’da bulunan müvekkillerimize tanınmamıştır. Bu durum İmralı’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi bağlayıcı kararlarının uygulanmadığı, Türk yasalarının bile geçerli olmadığı en temel hakların bir şantaj ve pazarlık aracı olarak kullanıldığı, hukuka göre değil siyasal saiklerle hareket edildiği bir sistemin söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.


İHLALLERE ‘YASAL’ KILIF


Yine daha önce İmralı’da fiili gerekçelerle yapılan hak ihlallerine, son dönemde İnfaz Hakimliği kararlarıyla ‘yasal kılıf’ hazırlandığını söyleyen Dinç, şunları belirtti: “İnfaz Hakimliğinin aldığı hukuk ve ahlakla bağdaşır hiçbir yanı olmayan bu kararların aynı zamanda Türk hukuk sisteminde de yeri bulunmamaktadır. Türk hukuk sisteminde hakimin bir karar verebilmesi için yasalarda yetkinin ve hakimin karar vereceği yaptırımın yasalarda düzenlenmiş olması gerekir. Ancak Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimize yönelik son yıllarda kanunda yeri olmayan keyfi kararlar çok yoğun bir şekilde veriliyor. Alınan bu kararların tarafımıza verilmesini talep etmemize rağmen hukuka aykırı bir şekilde biz avukatlarından dahi gizleniyor. Bu hukuksuz kararlara karşı etkin bir şekilde hukuk mücadelesini yürütebilmemiz engellenmeye çalışılıyor.  İmralı’da yıllardır engellenen telefon hakkı hukuksuzluğunu bu sefer de İnfaz Hakimliği kararıyla sürdürülmesi bu kararın yasalara uygun olduğu anlamı çıkmaz. 13 Şubat’ta alınmış olan 6 aylık kısıtlama kararın hiçbir yasal dayanağının olmadığını ve tamamen keyfiyet içeren hukuksuz bir karar olduğunu söyleyebiliriz.”


ÖCALAN CİDDİ RİSK ALTINDA


Öcalan’ın sağlığı ve güvenliğine ilişkin kamuoyunda ciddi endişelerin olduğunu dile getiren Dinç, adanın fiziki koşulları ile Öcalan’ın sağlık sorunları üzerinde durdu. Dinç, İmralı Adası’nın nemli, rutubetli ve sert iklim koşullarının yanı sıra kaldığı hücre şartları, havalandırmadan yeterince yararlanamaması, tecrit koşulları, 71 yaşında olması ve özellikle solunum yollarıyla ilgili kronik sağlık sorunlarıyla birlikte düşünüldüğünde Öcalan’ın koronavirüs salgını açısından ciddi bir risk altında olduğunu kaydetti.


Buna rağmen hastalığın İmralı Adasına taşınmaması için gereken tedbirlerin alınması ve bu konuda alınacak olan tedbirler hakkında kendilerine ve kamuoyuna bilgi verilmesi hususunda yaptıkları başvuruların reddedildiğini söyleyen Av. Dinç, yetkililer tarafından kamuoyunu rahatlatacak hiçbir açıklamanın da bugüne kadar yapılmadığını belirtti.


‘İLETİŞİM KURULMALI’ 


Av. Dinç, Öcalan’ın sağlığı yönünden toplumda oluşan kaygıların giderilmesi için vakit kaybetmeden ailesi ve avukatlarıyla gerekli tedbirler alınarak görüştürülmesi ve telefon hakkından düzenli olarak yararlanması gerektiğinin altını çizdi. Adalet Bakanı’nın 5 ayrı cezaevlerindeki 17 hükümlüye pozitif tanısı konulduğu, bunlardan 3'ünün hayatını kaybettiği açıklamasını hatırlatan Dinç, Bakanlık tarafından paylaşılan verilerin olayın ciddiyetini tüm çıplaklığı ile ortaya serdiğini ifade etti.


‘ESARETE SON VERİLMELİ’


Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından başta siyasi tutuklular olmak üzere cezaevlerinde bulunanların büyük risk altında oldukları ve özgürlüklerine kavuşmaları gerektiği yönünde yapılan çağırılara dikkat çeken Dinç, şöyle devam etti: “Türkiye’de ise cezaevlerindeki mahpusların bir kısmının serbest bırakılmasına yönelik yürürlüğe giren değişikliler siyasi tutukluları kapsam dışı bırakmıştır. Bu salgın tüm insanlık açısından fark gözetmeksizin ciddi bir risk barındırmaktadır. 71 yaşında olan müvekkilimiz Sayın Öcalan bu salgın hastalık açısından çok ciddi risk altındadır. Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yollarla çözümünde ve dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşmesinde temel aktör olduğu göz önüne alındığında ve toplumsal sorunlara çözüm perspektifleri geliştirmesi itibarıyla tüm insanlık için Sayın Öcalan’ın sağlıklı ve güvenli şartlarda yaşama koşullarının sağlanması gerekir. Bu da ancak Sayın Öcalan’ın İmralı işkence ve tecrit sistemi içerisindeki esaret koşullarına son verilip özgür kalmasıyla mümkündür.”


8 AVUKAT, 5 AİLE BAŞVURUSU 


Kovid-19 salgını ile birlikte yaptıkları görüşme başvuruları hakkında da bilgi veren Dinç, salgının Türkiye’de görülmesinden sonra bugüne kadar 8 avukat, 5 aile görüşü başvurusunda bulunduklarını, ancak bu başvuruların hiçbirine olumlu cevap verilmediğini yineledi.

Editör: Haber Merkezi