Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu sel felaketleriyle ilgili konuştu. Konuşmasında dere yataklarının işgal edilmemesi gerektiğini belirtirken, uygulamaları ise işgalin örgütleyicisi olduklarını gösteriyor

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sinop Valiliği’ni ziyareti aırasında yaptığı açıklamada, küresel iklim değişikliği nedeniyle birdenbire anlık yağışlar olduğunu belirterek, “Üç ayda yağacak yağmurun 8 saatte düştüğünü görüyorsunuz, büyük felaket. O bakımdan bizim talebimiz dere yataklarının işgal edilmemesi” dedi. Eroğlu’nun, “Devlet Su İşleri olarak 4 bin 500 tane dere ıslahı yaptık. Eğer bunlar yapılmasaydı, Allah korusun çok büyük mal ve can kaybı olurdu” sözlerinin aslında sellerin oluşumunun başlıca nedeni olduğu biliniyor. Dere ıslahı adı altında dere yataklarının değiştirilmesi, ıslah adı altında yapılan düzenleme sonrası dere çevresinin imara açılması gibi uygulamalar AKP hükümetinin, belediyelerinin ve DSİ’nin uygulamaları olarak 16 yıllık AKP iktidarlarında çokça görüldü.

Sorumlu sorunu çözemez

Kendisini dünya barajlar kralı ilan eden Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, geçtiğimiz Kasım ayında yaptığı bir açıklama ile yeni hedeflerini ortaya koymuştu. Eroğlu, “Sulama, içme suyu, enerji ve taşkın koruma amaçlı olarak inşa edilen baraj sayımızı 2023 yılında bin 454’e yükselterek milletimizin hizmetine sunacağız. Bu sayede bütün yerleşim yerlerinin 2040 yılına kadar ihtiyacı olan içme-kullanma ve sanayi suyu temin edilecek” dedi. Eroğlu, “Ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar alan sulu ziraata kavuşacak. Ayrıca bu barajların bazılarına kurulacak santraller ile yerli ve yenilenebilir enerji üretilecek” ifadeleriyle, suyun doğal akışından çalınarak göletler oluşturmayı hedeflemek bölgesel iklim değişimlerinin başlıca nedeniyken, sellerin sorumlusunun sorunu yaratanlar olduğu gizlenip doğal bir olguymuş gibi sunulmaya çalışıldığı anlaşılıyor.

İklim değişimi!

İklim zirvesi nedeniyle COP23 devam ederken, bu bağlamda hiçbir açıklaması olmayan Eroğlu’nun, suların hapsedilmesini doğru bir işmiş gibi lanse etmesi, aslında kısa vadeli çıkarlara Türkiye coğrafyasının feda edildiği anlamına geliyor. Küresel ısınmanın en önemli yaşamsal etkisi olan su havzalarının yok olması, kirlenmesi ve deniz sularına karışarak kullanılamaz hale geleceği bekleniyor. Eroğlu’nun açıklamlarında yer alan su sorununun biteceği 2040 yılı, su savaşlarının belirgin biçimde ortaya çıkacağı ve özellikle susuzluk nedeniyle kitlesel göçlerin yaşanacağı bir tarih olarak öngörülmekte. Tünel gibi HES’lerle suyun tamamen doğadan koparılması, özgürce aktığı havzaların kurumasına ve kurak özelliklere sahip alanlar haline gelmesine neden olacak. Büyük barajların bulunduğu bölgenin iklimine olan etkisi nedeniyle bölgesel ısınmaya yol açtığı biliniyor. Küresel ısınmayla birlikte bu barajları besleyen yağış ikliminin değişmesi sonucu devasa büyüklükte boş çukurlar ortaya çıkarken, insanların ve diğer canlıların yaşama tutunmak üzere göçten başkaca bir yolu kalmayacak. Sellerin en önemli nedenleri içinde, bölgesel ısınmanın ve ormanların yok edilmesi olduğu bilinen gerçek.

Ormanlar da sanayi tesisi

Geçtiğimiz yıl çıkarılan yasa ile ormanların içine fabrikaların kurulabilmesine dair konuşan Eroğlu, “Orman ve Su İşleri Bakanlığı orman ürünü işleyen fabrikaların kurulması aşamasında hiçbir yerinde müdahil olmadığı gibi fabrikanın çalışması esnasında da kaçak orman ürünü işleyip işlemediğine dair kontrol ve denetimi her zaman yapabilmektedir. Bakanlık onayı ile orman ürünlerini işleyecek fabrika kurulması gereksiz bürokrasiye sebep olmakta, ülke ormanlarının korunması ve verimli bir şekilde işletilmesi açısından orman ürünü işleyen her çeşit fabrikaların açılmasındaki engellerin kaldırılması gerektiğinden, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 18. maddesinde yer alan fabrikaların kurulmasının izne tabi olduğu hususu, madde metninden çıkarılmaktadır. Böylece bu tür fabrikaların yapılması ile birlikte küçük ölçekli orman ürünü işleyen tesislerin sayısı azalacak olup, kontroller fabrikalar üzerinden yapılacağından denetimler amacına ulaşacaktır” sözleriyle, ormanların yok edilmesiyle birebir ilgili olan sel felaketlerinin asıl müsebbibi olduklarını ortaya koyuyordu.

EKOLOJİ SERVİSİ
Editör: Haber Merkezi