Bu ülkede seçim deyince akla gelen adaletsizlik, hukuksuzluk, gasp, irade tanımama, baskı, gözaltı, tutuklama, tartaklanma meşru mücadele alanı olan sokakların kabusa dönüşmesi kısaca. Seçim denince halbuki insanda ilk uyanan algı yenilik, heyecan, büyüme olmalıydı...”

Halime Bayram

Seçimlerden demokratikleşmeye fırsat bulamayan Türkiye gerçekliğinde yaşamak… Bu fırsatsızlığa rağmen demokratik siyaset gerçekliğini unutmadan mücadelesini sürdürebilmek. Sadece 2014’ten bugüne dek 7 tane seçim süreci yaşandı.

• 2014 Yerel Seçimler (irade gaspıyla sonuçlanan kayyum politikası)

• 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi (tek adam rejimine adım adım)

• 2015 7 Haziran Parlamento Seçimleri (toplum iradesine gerçekleştirilen siyasi darbe dönemi başlangıcı)

• 2015 1 Kasım Seçimleri (topluma darbe seçimi)

• 2017 Referandumu (...mış seçimi)

• 2018 Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri (tek adam rejim seçimi)

• 2019 Yerel Seçimleri (irade gaspına devam )

Bu ülkede seçim deyince akla gelen adaletsizlik, hukuksuzluk, gasp, irade tanımama, baskı, gözaltı, tutuklama, tartaklanma meşru mücadele alanı olan sokakların kabusa dönüşmesi kısaca. Seçim denince halbuki insanda ilk uyanan algı yenilik, heyecan, büyüme olmalıydı... Fakat gelgelim ülke gerçekliğinde kalan ne bir yenilik umudu, ne heyecan ne de bir büyüme duygusu. Aksi duygu düşünceler barındıran, anlamından koparılan bir kavram olarak seçim! Bu tespitlerin hepsini hatta katmerleştirerek açılabilecek bütün bu anti-demokratik uygulama ve anlayışları duyunca nerede yaşadığımızın, neyin ortasında onurlu bir yaşama dair mücadele ettiğimizi her seferinde bu gerçekliklerle bir daha hatırlıyoruz. (unutmak ne mümkün) Peki ama bu utanılası yaratımların yaratıcısı kim? Bütün bu neden ve sonuçlar silsilesi, bütün bu kaotik yaratımlar erkek siyasetinin yaratımları! Erkek siyaseti teklikten beslenen, kendisine benzemeyeni reddeden, yetmiyor ki üzerine yok etmeye çalışarak her türlü şiddeti uygulayarak yani; karşıtına savaş açarak siyasetini sürdürüyor. Erkek siyaseti dediğimiz tam da bu aslında savaş! Yegane beslenme alanıdır çünkü.

2023’te gerçekleştirilecek olan seçim dönemi herkesin gündemindeyken seçime karşı duyulan beklenti sürecin nasıl geçeceğinden çok adayın kim olacağı üzerine.

Anket sonucunun verdiği mesaj

Yakın zamanda yapılan bir anketin sonucu gündeme yansıdı. Ankete katılan katılımcıların “HDP’nin cumhurbaşkanı adayı kadın mı erkek mi olmalı” sorusuna Kürtlerin yüzde 41’i kadın, yüzde 30’u fark etmez, yüzde 29’u erkek aday diye cevaplıyor. Ankette açığa çıkan durumun sonucu Kürt kadın hareketinin sürdürmüş olduğu kadın mücadelesinden bağımsız değerlendirilemez. Sürdürülen kadın mücadelesinin siyaset alanına yansımalarını kadın siyasi mücadelesini ve mevziini ciddi anlamda ne kadar toplumsallaştırdığı tespitine varmak yanlış olmayacaktır. Toplumsal karşılık bulan kadın siyasi anlayışı bu aşamaya kadar ciddi anlamda çok emek, mücadele ve bedel verdi. Kadın temsiliyeti siyasetinden, kadın kotası siyasetine hızını alamadan eşit temsiliyet siyasetini eşbaşkanlık sistemiyle adeta mevcudun nirvanasına ulaştırdı. Bu aşamaların hiçbiri önüne serilmedi kadın mücadelesinin haliyle. Her bir aşamayı kat etmesi kendi içinde adeta devrimini yaşattı. Nihayetinde gelinen aşamada toplumun kadın siyasetinden ne denli beklenti içerisinde olduğunu çok net ortaya koyuyor. Beklentisinin karşılığını da kadın öncelikli ve öncülüklü siyasi mücadele alanında oldukça sağlam duruş sergileyen HDP’de bulacağı inancı oldukça açık. 

Kadın öncülüklü siyaset

Toplumsal siyaseti esas alan çoğulculuğun olmazsa olmazı olduğunu her fırsatta dile getiren ekolojik yaşamın çizgisini savunan ve mücadelesini yürüten toplumun bütün kesimleri ve kimlikleriyle kirli erkek siyasetinin lağvedileceğinin farkındalığı ve perspektifiyle siyasi çizgisini çok net çizen HDP kadın siyaseti öncelikle kadınlardan desteğini görmüş, kadınların gücü ve katılımıyla toplumun çoğunluğuna sirayet etmiştir. Kadın öncülüklü siyasetin verdiği güven, savaş siyasetine karşın toplum nezdinde karşılık bulmuştur. Geliştirilen bu çoğulcu siyaset anlayışı, ileri siyaset süreci içinde kendisini daha çok geliştiren, büyüten, ahlaki ve politik siyasi anlayış ağını geliştireceğini görmüş olduğu bu destekle kaçınılmaz olacağını söylemek mümkün. 

Kadın siyasetinin yarattığı beklenti

Kadın siyasetinin topluma verdiği güven sorunlar karşısında çözüm gücü oluşu, adalet terazisini vicdani adaletiyle sağlaması (vicdanın olmadığı hiçbir yerde ve kimse de adalet olamaz), sesi olduğu herkesin bulunduğu mekanizmada sesi olması haksızlık karşısında itirazını sonuna kadar ortaya koyması haklı davasından canı pahasına vazgeçmeyen inanç ve iradeye sahip olması bütün ezilen, sömürülen kimliklerin yanında olması direnişlerini direnişi görmesi kendi olarak değil; herkes olarak yaşama bakması sorumluluğu bireysel değil, toplumsal ele alması... Kadın siyasi anlayışının ortaya koydukları kendisinden beklentiyi de yükseltmekte doğal olarak. Yani; savaş siyasetine karşı kadın siyasetinden toplumu kurtarma beklentisi olarak belirtmek yanlış olmayacaktır.

Savaş siyasetine son verecek olan örgütlü kadın mücadelesi toplum desteğiyle, ete kemiğe bürünmüş haliyle bu seçimde de kadın siyasal gücünü bir daha ortaya koyacak ve kirli siyasete geçit vermeyecektir.

Kaynak: JINNEWS'ten alınmıştır.)