<br /> <br /> Uykusuz günlüğü<br /> <br /> Okuyalı dört yıl oldu, az bir süre sayılmaz Üzerine yazı yazmadım ama o dönem esinlenerek bir şiir yazmıştım; Işığa Çözülenler kitabında yer aldı bu şiir.<br /> Alegorik biçiminden ve konusundan kaynaklı sanırım, romanı nihilist, karamsar bulanların aksine Veba'daki ana izlek; mücadele ve kaçış arasındaki temel gerilimdir...<br /> Veba alegorisinin dayandığı eksen egemenlerce sürdürülen toplumsal şiddet ve kuşatmadan yükselir. Camus, bu şiddetin yarattığı boşluk ve<span class="text_exposed_show"> ölüm salınımında, salgına yönelik yürütülen mücadele, direniş ve umut arasında bir praksis ilişkisi kurar. yani bilinç ile eylem arasındaki zorunlu bağ...</span><br /> <div class="text_exposed_show"><br /> <br /> hatırımda kalan;<br /> <br /> ana karakterlerinden birisi hekimdir, mücadeleyi ve direnişi temsil eder...<br /> <br /> diğeri karantina altına alınan şehirden sürekli kaçmayı planlayan bir gazeteciydi, sanırım hekimin iradesi, mücadelesi ve kararlılığı karşısında romanın sonuna doğru fikri değişiyordu<br /> <br /> İlginç ama bir o kadar da hala güncelliğini koruyan karakterlerden biri, salgını başından sonuna izlemekle yetinen; bu sürede tek derdi ve kaygısı romanına bir giriş cümlesi bulmak olan ve bunu da beceremeyen dolayısıyla romanını asla yazamayan bir yazardı...<br /> <br /> kıssadan hisse...<br /> ----------------------------------------------------------------<br /> <br /> Bu yazıyı yazarken hafızamın iyi olduğuna dair; bir siteden biraz alıntı da buldum..<br /> <br /> "Ama birileri de direniyordu; tecrübeli doktor Castel'in serumunu hastalarına her defasında aynı umutla zekrederken Rieux direniyordu; bir ermiş olmak isteyen, yaşamın ve ölümün pek çok yüzüne tanık olmuş Tarrou ile sevgilisine kavuşmak için şehir dışına insan kaçıran kaçakçılarla anlaşan Rambert direniyordu; rahip, büyük ayin günü 'saçma' diyerek tanımladığı bilimin dinle uyuşabileceğini düşünmeye ve kurulan sağlık ekiplerine elinden gelen yardımı yapmaya başlamıştı.<br /> Çünkü ölüm birleştirirdi; ölüm beklentisiyle trenleri kadar yürekleri de tutuşan insanların kim olduklarının, daha önce birbirlerine nasıl baktıklarının, siyasi görüşlerinin, kavgalarının ve nefretlerinin bir anlamı kalmazdı. Ölüm bizimle alay ederdi bu yönüyle; tapındığımız hayat bizi ayırırken, o, birbirimize kalben sokulmamızı sağlardı çünkü...<br /> Sonsuz çelilki, felaketi haber verdiği için nefret duyulan farelerin yeniden ortaya çıkmalarındaki sevinçte yatardı; bir kent, huzursuzca yuvarlandığı bir ölüm uykusundan uyanırdı korkarak...<br /> Ve vebanın fareleri, uykuya dalan bir lanetin sessiz elçileri gibi dönerlerken geldikleri yere, sevinç çığlıkları ve havai fişeklerin sönmeye mahkum renkli ışıkları kaldırdı bir şehri kanatan büyük felaketten geriye."<br /> <br /> </div>