Elfazi Toral 

İSTANBUL- DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu’nun 7 Aralık’ta görülecek olan duruşmasına dair meslektaşlarına çağrı yapan gazeteci ve emek meslek örgütleri, “Özgür basın için örgütlü bir toplum olması gerekiyor. Dicle Müftüoğlu’nun duruşmasına da her gazetecinin kendi kalemine, düşüncesine ve fikrine sahip çıkabilmesi için katılması ve destek sunması çok önemli. Meslektaşlarımızın taleplerini, sesimizin yettiği her yerde dile getirmek için var gücümüzle çalışacağız” sözleriyle seslendi.

İktidar, yıllardan beridir hakikati topluma ulaştırmaktan bir adım bile geri atmayan Özgür Basın emekçilerine yönelik saldırı, gözaltı ve tutuklama politikalarını hız kesmeden sürdürüyor. Tüm bu saldırılar karşısında ise Kürt basınının hakikatin izindeki kalemi her geçen gün daha da güçleniyor. Aynı zamanda eril dile, zihniyete ve bakış açısına karşı kadın özgürlükçü perspektifle yayıncılık yapan Özgür Basın geleneği, en cesur şekilde toplumu aydınlatmayı da daima sürdürüyor. Gurbetelli Ersöz, Nûjîyan Erhan, Deniz Fırat, Nagihan Akarsel ve Musa Anter’lerden devraldıkları mirasın taşıyıcısı olan Kürt basını, 2023 yılı boyunca da haklarında hazırlanan bomboş iddianamelerle iktidarın yargı kıskacına maruz kaldı. Son olarak gözaltına alınıp tutuklanan Özgür Basın emekçilerinden biri de, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu olmuştu.

Dicle’nin 7 Aralık’ta Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşması ve Kürt basınına dönük iktidar saldırılarına ilişkin MA muhabiri Esra Solin Dal ile DİSK Basın İş (Türkiye Basın Yayın ve Matbaa Çalışanları Sendikası) Genel Sekreteri Özge Yurttaş JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.

Öncü geleneğin taşıyıcısı: Özgür Basın

Kürt basını üzerinde uzun yıllardır büyük bir baskının hakim olduğunu söyleyen Solin, özellikle AKP- MHP iktidarı döneminde bu baskıların hat safhaya ulaştığını ifade etti. Kürt basınının çok köklü bir gelenekten geldiğini vurgulayan Solin, “Kürt basını Musa Anter, Gurbetelli Ersöz ve Nagihan Akarsel gibi değerli kişilerin mirasına sahip bir basındır. Var olduğu günden itibaren devlet mekanizmasının hedefinde yer aldı. Bunun birçok nedeninin olduğunu söylemek mümkün. Başta Kurdistan olmak üzere Türkiye de yaşanan birçok hak ihlalinin ortaya çıkarılmasına tanıklık ve buna öncülük eden bir basın geleneği olduğu için de sürekli iktidarların ve devletlerin hedefinde oldu. Özellikle 90’ lı yıllarda Kurdistan bölgelerinde yaşanan faili meçhullerin açığa çıkarılmasında önemli rol oynadı Özgür Basın geleneği. O dönemlerde biliyoruz ki birçok çalışanı sokaklarda katledildi. Gazeteleri bombalandı, dergileri kapatıldı” şeklinde konuştu.

Baskılar peşlerini bırakmıyor

Yıllardan beridir baskı politikalarının devam ettiğini aktaran Solin, “JINNEWS’ in birçok kez yayın engeli ile karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Birçok habere engeller geliyor. Bütün bunlar hala da maalesef devam ediyor” dedi. 90’lı yıllarda gazetecilerin “bazı güçler” tarafından katledildiğini dile getiren Solin, “Hala da Kürt basınında çalışan gazetecilerin ya evleri basılıyor ya da yaptıkları haberlerden dolayı haklarında soruşturma açılıyor. Bir haber takibinde polis tacizine maruz kaldığına hepimiz binlerce kez şahitlik ediyoruz. Çünkü ben de bir gazeteci olarak sahada haber takip ettiğimde bunlara birebir maruz kalıyorum. Hakkımızda hemen bir soruşturma açılıyor ve gözaltına alınıyoruz” ifadelerini kullandı. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Dicle ve diğer gazetecilerin tutuklanmasını değerlendiren Solin, “Gazeteci arkadaşlarımızın iddianamelerinde sadece haber kaynaklarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinin ‘suç unsuru’ olarak karşılarına çıkarıldığını ve bu şekilde yargılandıklarını görüyoruz. Bu da aslında basına yönelik susturma ve baskı politikasının had safhada olduğunun bir göstergesidir” dedi.

Meslektaşlarına dayanışma çağrısı

Özellikle Kürt basınına yönelimin Kürt sorunuyla da bağlantısı olduğunu söyleyen Solin, “Devletin yok saymış olduğu bir halkı, Kürt basını ‘var’ diyor. Bu sebepten dolayı sürekli devletin hedefinde olmuştur” dedi. Özgür Basın’ın hakikati topluma ulaştırma noktasında ise hiçbir zaman vazgeçemediğinin altını çizen Solin, “Özgür Basın tüm baskılara rağmen pes etmedi ve hakikatin izinden yoluna devam ediyor. Dicle de iktidarın hedefindeydi ve yaptığı haberlerden dolayı gözaltına alınıp tutuklandı. İddianamesinin uzun süre sonra hazırlanması ve sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanarak tutuklu kaldığını görüyoruz. Gazeteciler ile demokratik kitle örgütlerinin Özgür Basın ile dayanışma göstermesi çok önemli. Çünkü Kürt basınına yapılan baskı politikalarının sadece Kürt basınına yönelik olmadığını herkesin bilmesi gerekiyor. Özgür Basın susturulması, tüm basının susturulması anlamına geliyor. Önemli olan tüm basının Özgür Basınla dayanışmasıdır” diye belirtti. Meslektaşlarına, 7 Aralık’ta Dicle’nin duruşmasına katılma çağrısı yapan Solin, “Dicle Müftüoğlu’nun duruşmasına da her gazetecinin kendi kalemine, düşüncesine ve fikrine sahip çıkabilmesi için katılması ve destek sunması çok önemli. Eğer bizler fikirlerimizi özgürce ifade edemezsek, bir bütünen toplumun karanlıkta kalması anlamına geliyor. Özgür Basının bu anlamda rolü çok önemli. Eğer basın özgür olursa toplum da özgür olur” sözleriyle seslendi.

‘Kürt basını 40 yıldır iktidarın hedefinde!’

AKP’nin iktidara gelmesiyle, ilk günden bugüne dek Kürt basınına yönelik baskıların, diğer yayın organlarına göre daha fazla olduğunu söyleyen DİSK Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş ise 40 yıldır çok ağır baskılara maruz kalındığını aktardı. Özge, tarihsel olarak faili meçhul katliamlarla birlikte Kürt halkına yönelik baskılarla, Kürt basınına da yıldırma politikalarının sürdüğünü paylaştı. İktidarın eş zamanlı olarak hem Özgür Basın emekçilerini hedef aldığını hem de Kürt halkına yönelik “boğma ve daraltma” politikası ile sesleri olan medya organlarını susturmaya çalıştığının altını çizen Özge, “O yüzden son bir yılda gördüklerimiz yaşadıklarımızın bir tekrarıydı. Seçimlerden önce başlayan hem JINNEWS hem de Mezopotamya Ajansına yönelik tutuklama operasyonlarıyla gerçekleri halka ulaştırma noktasını sekteye uğratmaya çalıştılar. Seçimden sonra da iktidarın sadece savaş ve çatışmadan beslenmek zorunda kaldığı bu yeni baskı dönemi de kendisinden yana olmayan herkesi düşmanlaştırdı. Ve yeni süreci yine Kürt gazetecilerden başlayarak yürüttüğünü gösteriyor. Çünkü Türkiye toplumunda özellikle bu iktidar döneminde daha da pekiştirmiş bir şekilde Kürt sorununu, muhalefetin ‘zayıf karnı’ diye söyleyebiliriz” dedi.

Söz konusu Kürt olunca…

Özge, “Çünkü söz konusu Kürtler olunca, kendine sosyal demokrat diyenler veya toplumun farklı kesimleri de bu saldırılara ortak olmasalar da sessiz kalma yolundan gidiyorlar. Bundan dolayı da tüm saldırılar Kürt gazeteci meslektaşımızdan başlayarak hayata geçirildi” şeklinde konuştu. Son bir yılda Özgür Basın’a yönelik baskıların daha da arttığını vurgulayan Özge, “Siyasal süreçlerde zayıf ve sessiz bırakmak uğruna Özgür Basın çalışanları bir nevi esir alınıyor. Birçok Özgür Basın çalışanı tutuklandı. Bırakılanlar da oldu fakat gazetecilik faaliyetleri ‘suç unsuru’ olarak görüldü. Dava dosyalarından da bunu anladık. Kürt gazetecilerin iki defa hedef gösterildiğini, bizden daha risk altında çalıştıklarını düşünüyorum. Ama bunun karşısında da Kürt gazetecilerin kendi öz örgütlülükleri var, yakın zamanda da dernekleştiler. Bunların hepsini anlamlı buluyorum” sözleriyle Özgür Basın’ın mücadele etkisinin önemini ele aldı.

‘Özgürlük talebi her yerde haykırılacak’

Halkın haber alma ve ifade özgürlüğü hakkı için omuz vermek, aynı çatı altında örgütlü mücadele yürütülmesi gerektiğini söyleyen Özge, “Dicle Müftüoğlu bizim bir üyemizdir. Biz de bunu DİSK Basın İş üyelerimizin ve özgürlüklerinin bir parçası olarak görüyoruz” dedi. Dicle’nin 7 Aralık’ta görülecek olan duruşmasında yer alacaklarını paylaşan Özge, “Özgür bir ülke için özgür basın evet ama özgür basın için de örgütlü bir toplum olması gerektiğini düşünüyorum. Üyelerimizden Dicle Müftüoğlu Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklandı. Hem Dicle’nin hem de diğer tutuklu bulunan arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz. 7 Aralık günü de duruşma salonunda olacağız. Arkadaşlarımızın duruşmasını takip edeceğiz. Onların özgürlük talebini de sesimizin yettiği her yerde dile getirmek için var gücümüzle çalışacağız” diye vurguladı.  

Editör: Hamza Özkan