Konser için çevrilen alan 3 bin kişiyi rahatlıkla kucaklıyor ancak çevresinde (Beşiktaş stadının Beleştepe’si misali) en az bunun iki katı insan var, piknik yaparcasına... Kadıköy Belediyesi bedavacılığa engel olmak yerine, daha fazla insanın kültür sanat etkinliklerine dahil olmasını tercih ediyor. Bu nedenle (biraz da Manu bu turnede küçük mekân tercih ettiği için) bilet satışı sınırlı tutulmuş, sanat değersizleşmesin diye sembolik bir rakamla sadece 50 liraya satılan biletler çıktığı gün tükenmiş. İyi de olmuş, zira burada adeta eski Kalamış eğlencelerinden ödünç alınmış bir gece yaşanıyor.  

MUHALİF DURUŞ...

Manu, kalabalık kadrosuyla Radio Bemba Sound System olarak ilk kez 2002 yılının haziran ayında Maslak Venue’ye gelmiş, konserden önce mekânın çalışanlarıyla top oynayarak ne kadar insan canlısı olduğunu kanıtlamış, kendisine “Yeni Bob Marley” sıfatı uygun görülmüştü. O yılın en iyi konserlerinden biriydi. O turnenin konserlerinden birine burada kendisine hediye edilen üzerinde “Sulukule Susmayacak” yazılı tişörtle çıkmıştı. İkinci kez 2011 yılının nisan ayında geldiğinde iki günlük Babylon konserinin biletleri 18 dakika içinde tükenmişti. Son olarak da 2014 yılında Ekşi Fest’e gelmiş, bu konserde de Gezi Direnişi’yle ilgili sloganlar atmıştı. 

Sistem karşıtı duruşuyla burada muhalif dinleyici tarafından hep sevildi Manu. Karşılıksız değildi, o da İstanbul’u çok sevdi. Kalamış Yaz Festivali kapsamında 29 Ağustos Salı gecesi sahneye çıktığında bu kez Akustik projesiyle karşımızdaydı. Elinde gitarı, yanında iki yoldaşı Lucky ile Miguel; biri ukelule çalıyor diğeri vurmalı. “Malatyalı Vanlı Muşlu/Benim coşkum daha güçlü” dercesine yarışıyor. Sadece üç kişi şaşırtıcı derecede yüksek bir enerji veriyor, aritmetik toplamlarından daha güçlü bir ses yayıyor. Müziklerinin arkasına minik elektronik ses dolguları yapılmış. Diğer gaza getirici dolgu malzemeleri şarkı aralarında sürekli ahaliyle tekrarlanan, “Hey hey hey!!!” ve “Lolo, lolo, lolo” tiratları...

GECENİN SÜRPRİZ KONUĞU

Sağa sola ve geriye dikilmiş dev ekranlarda Manu’nun alametifarikası olmuş rengârenk masklar seyrüsefer ediyor. Her şarkının arasında ya da içinde mutlaka İstanbul’a bir selam veriliyor. Uzun şarkı listesinde Mano Negra dahil her döneminden parça var. Bir süre sonra bu ritim ve sound birbirine benzese de hep aynı şarkıyı çalıyormuşçasına monotonlaşsa da dışarısıyla birlikte yaklaşık 10 bin kişilik kalabalık, üçlü tarafından bundan sıkılmak yerine alışmayı tercih edecek kıvama getirilmişti. Gecenin sürprizi Hey Douglas Yasin’in bir parçada rap’iyle eşlik etmesi oldu. Kabul etmek gerekir ki Manu’nun en verimli zamanları geride kaldı, o da değişen koşullara göre küçüldü. Bu konser elbette “sound system” dönemiyle mukayese edilmemeli, kendi içinde farklı bir huzuru var. 

Konserin bitiminde şehrin Avrupa Yakası’ndan gelen haberlere göre Manu’nun bir konserde hediye edilen formasını giydiği Galatasaray, Molde’yi yenerek turu geçiyor, gruplara kalıyor. Bize de bu akşamdan torunlarımıza anlatacağımız bir Manu Chao konseri anısı kalıyor. 

Manu bitirirken “Yine geleceğim” dedi. Bu dünya ozanının bir sonraki konserinin politik, ekonomik ve kültürel olarak adil bir Türkiye’de olması dileğiyle...

Editör: Hamza Özkan