DERSİM-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  Dersim’de bitkilerle doğal kozmetik ürünler üreten Semra Yeşil, “Hem doğayı kirletmeden hem de temiz içerikli ürünler yapmaya çalışıyoruz. Herkesin temiz gıdaya, suya ihtiyacı olduğu gibi temiz içerikli bakım ürünlerine de ulaşabiliyor olması gerekiyor” dedi.


JINNEWS'in Rengin Azizoğlu'un haberine göre; Yaklaşık iki yıl önce İstanbul’da tekstil kimyasalları üzerine bir firmada çalışırken kimyasallara alerjisi olduğunu fark eden Semra Yeşil memleketi Dersim’e dönerek doğal kozmetik ürünleri yapmaya başlıyor. ‘Belki derdimize çare bir çiçektir’ diyerek kendi markası olan Jil Doğal Ürünleri’ni kuran Semra, geleneksel ve bilimsel bilgiyi harmanlayarak sağlıklı kozmetik ürünler üretiyor.


‘Kimyasalla nasıl baş ederim’ üzerine yola çıktı


Semra yola çıkış hikayesini şöyle anlatıyor: “Alerjimin olduğunu öğrendikten sonra bu bünyeyle nasıl baş ederim diye çözümler aradım. Çözümleri bulduktan sonra kendi ürünlerimi yapmaya başladım. Sabunlar, kremler, çeşitli yağ karışımları yaptım. Bir süre sonra bunları kendim için yapmaya başladıktan sonra hayat tarzımı da değiştirmem gerektiğini fark ettim. Bir taraftan bir sanayi bölgesinde doğayı kirleten bir fabrikada çalışıp eve gelip ekolojik bir şeyler yapmak, böylesi bir çelişki içerisinde yaşamak istemedim. Daha sonra memlekete geri dönme fikri oluştu. Jil demek zazaca filiz demek. İsminden başlayarak logonun tasarımından sıfırdan bir marka yarattım. Hepsi elimin emeği gözümün nuru. Üretimini ben yapıyorum, etiket tasarımını, içeriklerini yapıyorum.”


‘Memleketime dönmek bilinçli bir karardı’


Yaptığı ürünleri doğduğu toprakların bitkileriyle yapmak istediğini söyleyen Semra, Egeli arkadaşlarının kendi çiçeklerini değerlendirerek doğal kozmetikler, doğal sabunlar yaptıklarını ifade etti. Dersim’in neden kendine özgü bir kozmetiği olmasın diye düşündüğünü kaydeden Semra, “Mesleki olarak da bu işe yatkındım ama bunun bir de hazırlık aşaması oldu. Bitkilere ve bitkilerin kozmetiğe dönüştürülme aşamasına ilişkin eğitimler aldım. İki sene çiftliklere gittim, oralarda gönüllü olarak çalıştım. Bu işin her türlü aşamasına dahil olmaya ve öğrenmeye gayret gösterdim. Yaklaşık iki sene önce buraya geri döndüm. Buraya döndüğüm sıralarda Dersim’den insanlar gitmeye başlamıştı, kimse kalmamıştı. Herkesin burayı terk etmek zorunda bırakıldığı bir dönemde ben buraya geri dönüş yaptım. Bu bilinçli bir şeydi. Bir duygusal bağ ile buraya geldim. Buraya dönüp bir kadın olarak sıfırdan bir şeye başlamak, üretime dair bir şey yapmak bence bu sisteme karşı tepkisel bir karardı” dedi.


‘Doğayı kirletmeden temiz içerikli ürünler yapıyorum’


Dersim’e geldiği zaman küçük küçük üretime başladığını anlatan Semra, “Evde küçük bir atölyem var. Tüm ürünleri ben yapıyorum. İlk önce sabunla başladım. Sabundan sonra kremlere geçtim. Bir kadının gün içerisinde ihtiyaç duyabileceği kişisel bakım olarak kullanabileceği her türlü ürünü iki seneden sonra yapıyorum. Çok büyük bir üretici değilim ve öyle de olmak istemiyorum. O takdirde yaptığım işle bir çelişki yaşayacağım. Doğayı kirletmeden, zarar vermeden çalışmaya çalışıyorum. Kullandığımız zehirli kişisel bakım ürünleri bir yandan da doğaya zarar veriyor, sulara karışıyor, çevreyi kirletiyor. Bu böyle bir döngü. Yalnızca kendine değil doğaya da zarar veriyorsun, doğa da sana zarar veriyor. Hem doğayı kirletmeden hem de temiz içerikli ürünler yapmaya çalışıyoruz” diye kaydetti.


‘Doğadan ihtiyacım kadarını alıyorum’


Genelde Dersim coğrafyasında yaygın olarak yetişen bitkilerle bir şeyler yapmaya çalıştığını dile getiren Semra, herkesin köyünde bulunabilecek papatya, kekik, civanperçemi gibi bitkileri toplayarak ürüne dönüştürdüğünü kaydetti. Semra, “Doğadan bitki toplamanın da bir ritüeli var. Biz bu ritüele de uygun davranıyoruz. Gidip bir yeri talan edercesine bitkileri toplamıyorum. Üçte birini doğaya bırakıyorum, ihtiyacım olan kadarını alıyorum. Gidip yalnızca bir bölgeden toplayıp bitirip çıkıp gitmiyorum, bölge bölge topluyorum. Doğaya zarar vermeden toplayıcılık yapıyorum. Dersim coğrafyasında olmayan bitkiler de var. Örneğin lavanta. Lavantayı ekiyorum. Ondan da sabun yapıyorum. Biberiye ve gül de ekmeye başladım. Onlardan da çeşitli ürünler yapmayı planlıyorum. Cilde iyi gelen ancak bizim coğrafyamızda yetişmeyen bitkileri de köyümdeki tarlamda yetiştiriyorum ve ürüne dönüştürüyorum. Yavaş yavaş ilerliyorum” ifadelerini kullandı.


‘Geleneksel bilgi ile bilimsel bilgiyi harmanlıyorum’


Yaptığı işi bilimsel bilgi ve geleneksel bilginin birleşmesi olarak gördüğünü söyleyen Semra, “Bilimsel bilgi kısmını öğrendim, araştırıyorum, okuyorum. Ancak bunun bir de geleneksel bilgisi var. Bir anlamda da bilim dönüp dolaşıp geleneksel bilgiye dönüyor. Bizim ölmez çiçek dediğimiz, ana Fatma dediğimiz çiçeği insanlar aslında burada şifa bulmak için kullanıyor. Bunu yıllar sonra bilim alıyor, test ediyor aynı özelliklere iyi geldiğini araştırıp kanıtlıyor. Benim yaptığım hem geleneksel hem de bilimsel bilgiyi harmanlayıp bir araya getirip bir şeyler yapmak” dedi.


‘Temiz gıda kadar kozmetiğe de ihtiyaç var’


Son olarak Semra şunları kaydetti: “Derimiz vücudumuzun en büyük organı. Ağızdan aldığımız maddeler sindirime uğrayıp zehirsizleşirken derimize sürdüğümüz tüm ürünlerde yoğun miktarda bulunan kimyasala maruz kalıyoruz. Kozmetikleri ya da kişisel bakım ürünleri lüks tüketim kategorisine girmiyor. O yüzden de herkesin temiz gıdaya, suya ihtiyacı olduğu gibi temiz içerikli bakım ürünlerine de ulaşabiliyor olması gerekiyor. Marketlerde satılan ürünlerin en kalitesiz olanı, satılmayanı bizim coğrafyamıza yollanıyor. Bizler bunu biliyoruz. Ben bu işi uygun fiyatlarla zehirsiz bakım ürünlerine Dersim’deki nenemin, komşumun da ulaşabiliyor olması için yapıyorum.”
Editör: Haber Merkezi