İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ;  Eski eşyalara merakı olan Aylin Serinpınar, Balat'ta ara sokakta 'Sandık Kurdu' adında küçük bir dükkanın sahibi. Sokaktan geçen her insanın dikkatini çekebilen bu küçük dükkan anılarla dolu. 




JINNEWS'ten Safiye Alağaş'ın haberine İstanbul'da doğup büyüyen Aylin Serinpınar, 1982 yılında PTT'de memur olarak çalışmaya başlıyor. Emekli olduktan sonra bir mesleğinin olmadığını fark eden Aylin, evde oturmak istemediği için arayışa giriyor. Çeşitli işler denedikten sonra asıl yapmak istediği işi bulan Aylin o anları şöyle anlatıyor: "Rutin bir memur hayatım vardı. Emekli olduktan sonra oturamadım. Bir işle uğraşmak istiyorum. Ama yapabileceğim bir iş yok. Ne yapacağımı bilmiyorum. Şunu yapacağım diyeceğim bir mesleğim yoktu elimde. Daha sonra çeşitli işler denedim. Üretimde olmak hayatın içerisinde olmak benim yaşam felsefem. Tek başına bir kenarda oturmak bana göre değil. O yüzden çeşitli işler denedim başarılı olamadım. Bazılarına hiç cesaret edemedim. Örneğin pazarcılık yapmak istedim ama cesaret edip deneyemedim. O biraz ekip işi ya da çekirdekten bu işle uğraşmak gerekiyor. Zaten eski eşyalara ilgim vardı. Evde küçük küçük objeler biriktiriyordum. Bütçemin el verdiği kadar alıyordum. Sonra niçin bunlardan daha fazla olmasın diye düşündüm."


'Artık bir mesleğim vardı ve dükkan sahibi oldum' 


5 yıl önce Balat'ta mezatlara katılmaya başlayan Aylin, çocukluğunda sahip olamadığı içinde uhde olarak kalan eşyaları almaya başlıyor ve buda kendisine büyük keyif veriyor. Bir süre katıldığı mezatlarda sürekli eşya alıyor. Evde eşyaları koyacak yer bulamayan Aylin, yaşadığı mahallede depo niyetine bir dükkan tutuyor. Ardından internet vasıtasıyla satışlara başlıyor. Kendisinde anıları olan eşyaları almaya başladığını vurgulayan Aylin, "Bir de aldığım eşyaları onarmak var. Eski bir şeyi alıyorsunuz temizliyor, onarıyorsunuz. Geçmişten getirdiği o kokuyu yaşıyor tadıyorsunuz. Satışlara başlayınca aracım olmadığı için siparişleri toplu taşıma araçlarıyla götürüyordum. Elimde torbalarla götürüyordum. Satamadıklarımı mezata getirip değerlendiriyordum. Bu da bende bir yorgunluk yaşattı. Ulaşımdaki zorluklar dolayısıyla Balat'a gelmeyi düşündüm. Çünkü artık bu iş olmuştu. Zevkle başlanan biriktirme, benim için artık bir işe dönüşüyordu. Komikti ama artık bir mesleğim vardı. Eski eşya toplayıp satıyordum. Onlar hakkında bilgi alıyordum. İnternetten araştırıyordum. Kaç yıllık, hangi dönemde üretilmiş. Porselenin altındaki damga sayısı neyi belirtiyor gibi bilgiler. Bu arada gerçekten bu işin duayeni diyebileceğimiz insanlar var. Onlardan bilgi alıyoruz. Bu gidiş gelişler beni yorduğu için Balat'ta bir arkadaşımla birlikte mekan sahibi olduk. İki yıl sonra ben arkadaşımdan ayrılarak tek başına dükkan açtım" diyor.


'Eski eşya aramaya devam ediyorum'


Akşam dükkanı kapattıktan sonra yeni, enteresan bir eşyaya rastlar diye sırasıyla mezatlara giden Aylin, "Eskiyi sevenler eskiye gönül verenler bilirler belki bu duyguyu. 60'lar, 70'ler 80'ler, vintage dediğimiz dönem takılarını ağırlıkta bulundurmaya çalışıyorum. Eğer sağlıklı bir şekilde bu döneme kadar geldiyse, zaten eksikli geliyor. Yani bir fincan takım aldığınızda mutlaka bir parçası eksik olur. Bir tarafından küçük kırıklar oluyor" diye vurguluyor.


'Hem gönlünüze, hem bütçenize yatırım'


Eski eşyaların ekonomik olduğunu bunun da bir yatırım olduğunu belirten Aylin, "Bu gün 50 TL'ye aldığınız bir fincan kırmadığınız sürece sizin yatırımınızdır. Yarın onu 100 TL'ye satma olasılığınız var. Buradaki şey sizin aynı zamanda yatırımınızdır. Hem gönlünüze yatırım hem bütçenize" diyor.


'Dokunmak haz veriyor'


Eşyaları seyretmenin ve dokunmanın kendisine haz verdiğini dile getiren Aylin, bazen satmak istemediği ürünler olmasına rağmen yeni eşyalar almak için satmak zorunda kalıyor. Bazı ürünleri de kendisine ayıran Aylin, "Onların kokusu çok ayrı bir duygu. Kokusu var. Eski bir fincan alınca kokusu olur mu? Ama var. Çünkü siz o fincanı elinize aldığınızda onun hangi döneme ait olduğunu biliyorsunuz. O fincanı kullanan aile yapısını bile görebiliyorsunuz. Hangi ellerde kimler bundan kahve içti diye düşünüyorsunuz. Şuradaki bir plak eski bir müzik aletinde o çıtırtıyı duyarsınız o yıllara gidersiniz. Benim en çok ilgi duyduğum eski dönem çantalar. Bu çantaların enerjisi bana geçiyor. Ben onları alıyorum temizliyorum, onarımını yapıyorum. Yapabileceğim bütün tamiratını kendim yapıyorum" diye anlatıyor.


'Kadınlar kendilerini keşfetsinler'


Araç kullanmayı bilmediği için her yere çok rahat gidemediğini dile getiren Aylin, erkeklerin bu konuda daha rahat olduğunu belirterek, şunları ekliyor: "Onların mal bulması bizden çok daha rahat. Depolara kağıt toplayanları sürekli gezeceksiniz. Asıl zor tarafı benim için bu. Biz alanlardan belki de üçüncü dördüncü elden alıyoruz. Burada bir kadın esnaf olarak her kadının bildiği konuda, minik minik, küçük dükkanları olsun isterim. Alsın çoluğunu çocuğunu aynı zamanda dükkana baksın. Çocuğuyla birlikte yapsın çekirdekten yetiştirsin. Kendilerini keşfetsinler. Herkesin mutlaka içinde keşfetmesi gerektiği bir işi var."
Editör: Haber Merkezi