İSTANBUL -ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Herhangi bir anlaşmanın sağlanmaması halinde 5 Şubat’ta 41 fabrikada 10 bini aşkın üyeleriyle greve gideceklerini belirten Birleşik Metal İş Sendikası TİS uzmanı İrfan Kaygısız, “Olası bir grev yasağı olduğunda yasadan, anayasadan ve ulusal sözleşmelerden doğan grev hakkımızı kullanacağız. İşçiler haklarına sahip çıkacaklar” dedi.

Metal iş kolunda yaşanan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde sanayicilerin, sendikaların ücret artış talebinin çok altında teklif sunmasıyla başlayan tartışmalar sürüyor. Sözleşmede Birleşik Metal-İş Sendikası yüzde 34, Türk Metal Sendikası ise yüzde 26 zam isterken iki sendika da sözleşmenin 2 yıllık olmasını talep ediyordu. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ise şimdiye kadar en fazla yüzde 10 zam önerdi ve sözleşmenin 3 yıllık olmasını istedi. Bunun üzerine sendikalar grev kararı aldı. Türk Metal Sendikası ile MESS arasında yapılan görüşmeler sonucunda ilk altı ay yüzde 18.49, ilk yıl toplamında ise yüzde 25.50 oranında uzlaşıya varıldı. Ancak Birleşik Metal İş’le henüz bir anlaşma yapılmış değil. Anlaşma sağlanamaması halinde Birleşik Metal-İş Sendikası 5 Şubat’ta greve çıkacağını açıklamıştı. Gelişmeleri Birleşik Metal İş Sendikası TİS uzmanı İrfan Kaygısız Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.  


Öncelikle Birleşik Metal-İş hangi talepler doğrultusunda greve gidiyor? Siz bu grev kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Metal-İş kolunda grup toplu sözleşmeleri yapılıyor. Grup toplu sözleşmesi dediğimiz, iş veren sendikasıyla, işçi sendikaları arasında sözleşmeler sürecidir. Bu grup sözleşmesi kapsamında da 130 bin işçi ve onlarca fabrika var. Bunlar içerisinde 41 fabrikada bizim 10 bini aşkın üyemiz var. Biz üyelerimiz için toplu sözleşme sürecindeyiz. Toplu sözleşme içerisinde en temel şeylerden biri de ücret zamları. Bunun yanında birçok talebimiz var. Grev aşamasına doğru giderken en önemli tartışma konusu ücretlerimizdir. İki yıllık dönemler için toplu sözleşmeler yapılıyor ve toplu sözleşmedeki ücret pazarlıkları 6’şar aylık dönemler için yapılıyor. Biz birinci 6 ay için %34 ücret zammı talebinde bulunduk. MESS’le buna ilişkin bugüne kadar toplam 7 görüşme yaptık. Son üç görüşmede ücret zamları verildi. Önce %6, daha sonra %8 en son 20 Ocak’ta yaptığımız toplantıda %10 veriyorum dedi. Biz de bu teklifin işçilerin taleplerinden çok uzak olduğunu ve bunu kabul etmemizin mümkün olmadığını, ancak Metal işçilerinin kabul edebileceği bir teklif söz konusu olursa konuşabileceğimizi söyledik. Bu aşamada konuşacak bir şey in olmadığını ifade ettik. Çünkü MESS tarafından önerilen zam teklifi işçilerin talepleriyle çok uzak. İkisi arasında büyük bir mesafe var ve hiçbir gerçekliği de yansıtmıyor. Bu aşamaya kadar henüz yeni bir teklif gelmiş değil. Bu nedenle de 5 Şubat için grev kararı aldık.


MESS’le yaptığınız görüşmelerde oradaki yetkililer size hangi gerekçeler sunarak istediğiniz ücretin çok uzağında bir teklif sunuyor? 


İlk olarak söyledikler şey ülkede bir krizin olduğudur. Bizlere ‘Türkiye, Bulgaristan Yunanistan, Fas gibi ülkelerle rekabet içerisinde ve bizim bu rekabetçi durumumuzu kaybetmemiz lazım’ diyorlar. Yine üretim ve satışların son iki yılda çok düştüğünü söylüyorlar. Yani bizlere ‘işçiler düşük ücretler alsın ve  ağır çalışma koşulları devam etsin’ diyorlar. Rekabeti ancak böyle sağlarız diyorlar. Bizler de ‘rekabet işçilerin sefalete mahkum edilerek çalışması ve düşük ücret alması değildir. Biz böyle bir rekabet istemiyoruz. Bu patronların sorunudur. Onlar maliyetleri başka yerlerden kıssınlar’ diyoruz. İkincisi elimizde Metal iş kolunda bulunan şirketlere ilişkin çeşitli veriler var. Bunu “Metal İşçilerinin Gerçeği” raporunda uzunca yayınladık.


 Bende bunu soracaktım, o verileri nereden aldınız? 


Verileri borsadan aldık. Borsa yayan şirketlerin bütün metal şirketlerin bilançolarını izledik, inceledik. Ayrıca İstanbul Sanayi Odası (İSO 500) adıyla yayınladığı veriler var, gene Bursa Sanayi ve Ticaret Odası’nın yayınladığı veriler var. Otomotiv Sanayi Derneği’nin (OSD) yayınladığı veriler var bütün bunları inceledik. Buradan ortaya çıkan tablo şudur: Birincisi Metal iş kolunda şirketler zarar etmiyor. 2017’de çok yüksek karlar elde ettiler. 2018’de bu kar devam ediyor. 2019 yılında bir miktar azalmış ama kar devam ediyor. Bunu masada da kendilerine defalarca anlattık ve onlarda artık kabul ettiler. Yaşanan kimi ekonomik sıkıntılar var ama bir zarar söz konusu değil. Onlar bize ‘Karın azalıyor olması işverenler için zarardır’ diyor. Bizde ‘O sizin için olabilir. Az kar elde edebiliyor olabilirsiniz ama sonuçta kar ediyorsunuz. İşçilerde ağır çalışma koşulları altında çalışıyorlar. Dolayısıyla istenilen para ile kazanılan değer arasında büyük bir mesafe var’ dedik.


 Peki şirketlerin kar oranlarına ilişkin bir veri var mı elinizde? 


Kar oranları şirketlere göre değişiyor ama ortalama 100 bin liradan aşağıya düşmeyen yıllık karları var. Bizim istediğimiz yıllık para ise 14 bin lira. Yani 100 bin lira kazanırlarken bizim istediğimiz para onun çok düşük bir kısmı.  Bunu da karların en düşük olduğu 2019 için söylüyorum. 2018 yılı için daha yüksek kar oranlarına sahipler. İkincisi toplam üretim maliyetleri üzerinde işçilik maliyeti giderek aşağıya düşüyor. Bu ne demek? Yani patronlar daha fazla kar ediyorlar. Metal işçileri ve genel olarak da sanayi işçileri daha verimli çalışıyorlar ve verimlilik iki şekilde olur. Birincisi, teknoloji yenilenir ikincisi de aynı zaman birimi içerisinde işçiler daha fazla ve daha yoğun çalışırlar. Aynı parayı almalarına rağmen fazla üretirler.  Verimlilik böyle artar. Metal iş kolunda da verimlilik sürekli artıyor. Yüksek verimlilik oranları patron için daha fazla kar demek işçiler için ise daha fazla sömürülme demektir.


  İşçilerin ağır çalışma koşullarından söz ettiniz. Ağır çalışma koşulları nelerdir. Bize biraz açar mısınız? 


Bir Metal iş kolu beyaz eşyadan otomotive, demir döküme kadar geniş bir alanı kapsıyor. Yani yaklaşık 1 milyon 600 bin kayıtlı işçi var. Mesela demir döküm fabrikalarında işçiler binlerce derece sıcaklık altında ve ağır çalışma koşullarında çalışıyorlar. Diğer bant sisteminin çalıştığı yerlerde de sürekli akşama kadar ayaktalar. Eskiden bir makineye baktırırken şimdi iki üç makineye birden baktırıyorlar. Patronlar daha fazla para kazanacak diye daha yoğun çalışıyorlar. Çok sayıda arkadaşımız çeşitli dönemlerde iş cinayetlerine kurban gidiyorlar. Özellikle döküm fabrikalarında o binlerce derecelik sıcaklıkların içerisinde yanan, hayatlarını kaybeden arkadaşlarımız var. Büyük kısmı bel fıtığı geçiriyor. Yine birçok arkadaşımız bu nedenle meslek hastalıklarına uğruyorlar. Bugün baktığımızda aldığımız ücretler asgari ücretin sadece %20 üzerinde. Bu ağır koşullarda çalışan, iş yapan işçilerin aldığı ücret 2 bin 500 TL civarında. Bu koşullarda ve bunun altında ücretler alan işçiler de 10 yıllık 15 yıllık işçilerdir.  Yıllardır el emeği göz nuruyla çalışıyorlar, patronlara kazandırıyorlar. Ama bunun karşılığını maalesef alamıyorlar.


Gerçekten de MESS’in ifade ettiği gibi Metal İş kolunda bir kriz var mı?


Metal sektöründe bir kriz yok. İşverenler hepsi çok mu rahat? Hayır. Bir miktar sıkıntı yaşayanlar var ama bir taraftan da devletten çok büyük teşvikler alıyorlar. Mesela kısa çalışma ödeneği diye bir ödenek var. Bu kısa çalışma ödeneğinin kaynağı ise işsizlik sigortası fonu. İşsizlik sigortasının kaynağı ise esas olarak işçiden kesilen paralardır. İşsizlik sigortası fonu neden oluşturuldu? İşçiler işsiz kaldıklarında oradan bir miktar gelir elde etsinler, belirli dönem bir ücret alsınlar ve yeni iş bulana kadar da o ücretle geçinsinler diye oluşturuldu. 2019 ‘a bakın işçilere verilen paranın iki katı işverenlere verilmiş. Fon işsizlik sigortası fonu ama işverenlerin destek fonuna dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bizden işçilerden kestikleri paralar patronlara destek şekliyle kullanılıyor. Tekrar kriz meselesine dönersek, her dönem kimi şirketler ufak tefek sorunlar yaşayabilirler. Dönemsel sorunlar olabilir ama bu sözleşmeler uzun dönem. İki yıllık dönem için sözleşme yapıyorsunuz. Bu altı ay sipariş az olabilir ama sonraki bir buçuk senenin az olacağın bir garantisi yok. Patronlar çok kazandıklarında işçilere çok mu veriyorlar. Ben yıllardır sendika üyesiyim hiçbir patron ‘ya ben bu sene çok az kazandım toplu sözleşmenizi az vermiştim. Şimdi beklediğimden daha fazla kazandım’ diyerek ek para vermedi.


Sektörün 2019 verileri açıklandı. Metalin ana kaynağı otomotiv sektörü. Otomotiv sektöründe üretim sadece yüzde 6 azalmış, otomobilde ise üretim yüzde 4 düşmüş. İç satışlarda biraz azalma var ama ihracat sürüyor. İhracatta bir azalma söz konusu değil. Otomotivin yüzde 80’i ihraç ediliyor. Yani sadece yüzde 20 iç pazara yönelik. Kapitalizmin fıtratında zaten bazen küçük kayıplar var. Bazı dönem karlar azalır bazı dönem artar ama onlar kar her azaldığında bunun maliyetini işçilere yüklensin istiyorlar. Yeni ücret zammını bırak neredeyse ücretlerimizden kesilip patronlara para toplanmasına getirecek düzeyde bir serseniz söz konusu. Dolayısıyla bunu kabul etmek söz konusu değil.


5 Şubat’a kadar herhangi bir gelişme yaşanmazsa ve işçiler greve giderse sanayi bundan nasıl etkilenir?


Yani umarız 5 Şubat’a kadar bir gelişme olur ve masada bitiririz. Bizim bir beklentimiz var açıkçası ama bu olmayabilir de. Bir garantisi yok. Eğer bir gelişme olmazsa biz 11 ilden 41 fabrikada 10 binden fazla üyeyle greve çıkacağız. Bizler otomotiv yan sanayisinde örgütlüyüz. 5 Şubat’ta fabrikalarda üretim tümüyle duracak. Dolayısıyla üretimin tümüyle duruyor olması otomotiv ana sanayisini de çeşitli ölçülerde etikler. Çünkü yan sanayi ana sanayi de mal üretiyor. Bildiğimiz büyük otomotiv firmaları yada beyaz eşyada ki büyük ana firmalar bizim örgütlü olduğumuz yerlerden genel sanayiden çeşitli otomotiv parçaları veya beyaz eşya parçaları üretiyor. Bu durum oraları da olumsuz etkileyecektir. Ana sanayi bundan olumsuz etkileneceği için onların üretimlerinde de bir azalma söz konusu olacaktır. Bu sonuçlara katlanmak istemeyen patronlara söylenecek şey açıktır. İşçilerin taleplerini karşılayın.


 Sizler greve gideceğinizi açıkladıktan sonra MESS lokavt kararı aldı. MESS’in bu kararını nasıl görüyorsunuz. Bunun sizin grevinize yansıması olur mu? 


Lokavt bizim çok önemsediğimiz bir mesele değil. Bazen lokavt dediğimiz şey çok abartılıyor. Biz greve gittiğimizde fabrikada beyaz yakalı dediğimiz işçiler ve grev kırıcılar çalışır. Dolayısıyla patronlar mavi yakalı işçiler, sendikalı işçiler çalışmıyorsa bende beyaz yakalıları çalıştırmıyorum diyor. Çalıştırmazsan çalıştırma. Bu çok da bizi baskılandıran bir sonuç söz konusu değil.  Ondan çok fazla etkilenmiyoruz. Bize psikolojik etkisi var açıkçası ama fiilen bizim mücadelemizi olumsuz etkileyecek sonuçlar yaratmayacaktır.


 Siz yüzde 34 zam istiyorsunuz karşı taraf şimdiye kadar size en fazla yüzde 10 teklif etmiş. Bu teklif ne kadar olursa “tamam tartışabiliriz” diyeceksiniz? 


Bizim aklımızda bir rakam var. Fakat onu burada açıklayamam. Ama bu rakam çok net sabit bir rakam değil. Biz işçi arkadaşlarımızla sürekli görüşüyoruz, toplantılar yapıyoruz. Aşağı yukarı taleplerin ne olduğu konusunda bir fikrimiz var. Geçtiğimiz Cuma günü genişletilmiş başkanlar kurulu yaptık. Genişletilmiş başkanlar kurulumuzda da tekrar bir eğilim ölçüldü. Beklentinin ne civarda olduğuna bu eylemin ne civarda olduğunu işçilerde biliyor. Bu sözleşmenin nerelerde biteceği konusunda işverenlerin bir fikrinin olduğunu düşünüyoruz.  O rakamları taraflar bildiği için masa etrafına gelindiğine bir tartışma olacaktır. Hani biraz aşağısı biraz yukarısı ama çok bilinmedik bir şey değil.


Peki grev yasağı kararı çıkarsa ne yapacaksınız? 


Geçtiğimiz dönemlerde grev yasakları yaşandı. Bu dönem de böyle bir durum söz konusu olabilir. 5 Şubat’a kadar yeniden bir grev yasağı söz konusu olabilir. İki şey söylemek isterim. Birincisi patronlar bir grev yasağının arkasına sığınmasınlar. İkincisi sendikamızın kararı var çeşitli organlarda defalarca konuşuldu. Olası bir grev yasağı olduğunda yasadan, anayasadan ve ulusal sözleşmelerden doğan grev hakkımızı kullanacağız. İşçiler haklarına sahip çıkacaklar. Bunu da herkesin bilmesi gerekiyor.


MA / Ferhat Çelik 
Editör: Haber Merkezi